18 Kasım 2019 20:53

Bir şansımız daha var

Bu sayımızda 25 Kasım'a giderken yaşanılan ekonomik krizin, sıkıntıların kadınlara yönelik şiddeti hangi açıdan etkilediğini Uludağ Üniversitesi'ndeki kadınlarla konuştuk.

Paylaş

Funda Eylem SANCARBARLAZ

Uludağ Üniversitesi

Geçtiğimiz sene Uludağ Üniversite’sinden öğrenciler bir araya gelerek Görükle’de üniversite öğrencilerini bir araya getirecek bir platform oluşturdu. Her bölümden üniversitelinin olduğu bu platformun; felsefe okumaları atölyesi, politik ekonomi atölyesi, kadın çalışmaları atölyesi, film okumaları atölyesi, tiyatro atölyesi gibi kurulmuş veya kurulmakta olan bir çok atölyesi var. Biz bugün geçen seneden beri çalışmalarına devam eden kadın çalışmaları atölyesinden 3 arkadaşımızla yaklaşan 25 Kasım’ı, kriz ve şiddeti, ve niçin bu atölyeye ihtiyacımız olduğunu konuşacağız. Yazları Adana’da tekstilde çalışan, kışın Bursa’da okumaya çalışan psikoloji öğrencisi Kübra , felsefe okuyan Sena, ve mimarlık okuyan Ayla ile bir araya geliyoruz. İlk olarak yaşadığımız krizin, ekonomik sıkıntıların şiddeti hangi açıdan etkilediğini konuşuyoruz.

3 KADIN VE KRİZİN YAŞATTIKLARI

Mimarlık okuyan Ayla’ya dönüyoruz. Ayla Azerbaycan’dan okumak için gelmiş. Uzun vadede krizin sosyal huzursuzluk yarattığını düşünüyor. Bunun da işçi, emekçi, öğrenci her kesimi etkilediğini ve şiddeti arttırdığını dile getiriyor. Bunun üzerine Sena lafa girip Görükle için konuyu ele almak istediğini söylüyor. Görükle’de öğrencilerin çalışma alanlarının kafe ve barlar olduğunu, krizin de öğrencileri buralarda çalışmaya mahkum ettiğini dile getiren Sena, çalıştıkları kafelerde de sürekli sergilenen bir eşya olarak görüldüğünü söylüyor. "Patronlar , çalışanlar , müşteriler tarafında sürekli tacize, mobbinge ve psikolojik şiddete maruz kalıyoruz" diye ekliyor. Krizle birlikte şiddetin, tacizin, mobbingin daha da arttığına dikkat çekiyor ve “bizler de artan kriz yüzünden bu çalışma şartlarına ve koşullarına daha da maruz kalıyoruz çünkü başka şansımız yok” diyor.

ŞİDDETİN KAYNAĞI, NORMALLEŞMESİ ve YAŞATTIKLARI

Konuşurken şiddetin kaynağına sebeplerine inmek istiyoruz. Hala neden şiddeti tartışıyoruz?, şiddet nereden doğuyor? sorularına cevap arıyoruz. Kübra yıllardır süre gelen zihniyetin kadına bakışını değiştirmediğini söylüyor. Ayla giriyor söze, Azerbaycan’la burayı kıyaslayınca Türkiye’de kadınların daha bilinçli ve duyarlı olduğunu düşünüyor. Ama Türkiye’de sorunun din olduğunu düşünüyor, dindeki radikalliğin şiddeti tacizi tecavüzü arttırdığını söylüyor. Kübra ise hukuk sisteminin şiddeti arttırdığını düşünüyor. Caydırıcı cezaların olmadığını, bunun da insanlara rahatlık verdiğini ve şiddeti arttırdığını söylüyor. Ayla ise insanlarında artık bu tip olayları normalleştirdiğini bununda şiddeti normalleştirdiğini ifade ediyor. “Artık öyle bir hal aldı ki net fiziksel bir şiddet ve fiziksel taciz yoksa üstünü örtüyoruz normalleştiriyoruz” diyor. Hatta kendisinin de normalleştirdiğini düşünüyor ve bize başından geçen bir olayı anlatmak istiyor.

“Bursa’ya Azerbaycan’dan ilk geldiğimde bir yeri  arıyordum, telefonum kapanmıştı ve birine yol tarifi sormam gerekiyordu. Bir çocuktan rica ettim, telefonunu kullandım ve gideceğim yeri sordum. İlk  başta ne güzel şehir, ne kadar yardımsever birisi gibi masum duygularım çocuğun 1 hafta boyunca her gün beni taciz etmesiyle birlikte acı bir gerçek olarak yüzüme çarptı. Oysa sadece yol tarifi sormuştum…” diyor.  Az önce başına taciz vakası gelmiş mi diye düşündüğünde bu olay aklına gelmemiş Ayla’nın. Sebebini ise sürekli yaşayınca artık normalleşmeye başladığına, bunların artık günlük rutine dönüştüğüne bağlayarak açıklıyor. Sena söylemlerin de şiddeti arttırdığını söylüyor. “Medyanın söylemleri , iktidarın kadın üzerine söylemleri, suçluyu hep kadın olarak görmeleri , din adamlarının çıkıp üniversite öğrencilerinin pantolonuna laf etmesi gibi gerici söylemler sürekli var. Hem medya buna yer veriyor hem de devlet hiçbir şekilde susturmuyor. ”şeklinde ifade ediyor.

25 KASIM’A GİDERKEN

Son olarak kadın çalışmaları topluluğunun içinde bulunma sebeplerini, neden bir araya geldiklerini, bunun üniversiteli kadınlar için ne ifade ettiğini soruyoruz. Kübra "ben tek başıma sesimi çıkartsam hiçbir şey değiştiremem ama örgütlü bir şekilde taleplerimi dile getirirsem yankı uyandırır düşüncesiyle bu toplulukta bulunmanın önemli olduğunu düşünüyorum" diyor. Ayla ise okumak için bedenimizi sergilemeye, öğrenci olduğumuz için sömürülmeye, tacize uğramaya; yani bu koşullara katlanmak zorunda olmadıklarını söylüyor. Cumaları sokağa çıkarken şu eteği giymesem mi tacize uğrarım korkusuyla yolumu değiştirmek zorunda kalmamalıyım diyor ve bunlarla bir arada baş edebileceğimize inanıyor.

ŞANSIMIZ VAR...

Sena ise 25 Kasım’ı okulda, kampüste, kafelerde her yerde tartışmamız gerektiğini vurguluyor ve artarak devam eden bir şiddetin olduğunu söylüyor. Görükle’deki genç kadınlar için 25 Kasım’ın çok önemli olduğunu ve bu atölyemizin amacının genç kadınların bir araya gelerek sorunlarını tartışıp çözüm yolları üretmek, yaşadığımız yeri daha yaşanılabilinir bir hale getirmek için atölyede bir araya geldiklerini dile getiriyor. Sadece 25 Kasım’da değil her gün şiddete karşı mücadele edeceklerini de ekliyor. “25 Kasım’da sesimizi daha fazla çıkartacağımız tartışmalarımız ile çözüm yollarımız ile daha fazla kadına ulaşacağımız bir gün” diye ekliyor. Bunun içinde krizi ve şiddeti ,öğrencilerin yaşam alanlarını, çalışma alanlarını, karşı karşıya kaldıkları şiddeti anlatmak için bir söyleşi planladıklarını hatırlatıyor. Görükle Kitap Kafe’de, 23 Kasım’da Avukat Elif Ergin’in katılımıyla “Kriz ve Şiddet” başlıklı bir etkinlik gerçekleştireceğiz diyerek tüm Uludağ Üniversitesi öğrencilerini etkinliğe davet ediyorlar. Konuşmamızı bitirirken bir şeyi fark ediyoruz sohbetimizin başında Artan krizle birlikte kafelerde, barlarda çalışırken karşı karşıya kaldığımız psikolojik şiddeti konuşurken "başka şansımız yok bu yerlerde çalışmaya mahkumuz" düşüncesine gelmiştik ama şimdi bu atölye sayesinde bir şansımız daha olduğunu konuşuyoruz. Değiştirip dönüştürmek bizlerin ellinde, bir arada olursak hiçbir şeye mahkum olmayacağımızı biliyoruz. Çünkü bu yozlaşmış kültüre karşın bir şansımız daha var.

ÖNCEKİ HABER

Müjde: “öğrencinin alım gücü düştü”

SONRAKİ HABER

Bir hikâyemiz var.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...