23 Ekim 2019 00:00

Mam'Art Tiyatro'dan Tartuffe: Bir ömür aldanarak geçiyor dememek için

Kübra Yeter, Mam'Art Tiyatro'nun sahnelediği Molière’in “Tartuffe” (Yüzsüz) adlı oyununu yazdı.

Fotoğraf: Emre Mollaoğlu

Paylaş

Kübra YETER
İstanbul

İlk olarak 1664 yılında yazılıp Versailles Sarayı’nda izleyiciyle buluşan Molière’in büyük eseri, “Tartuffe-Yüzsüz”, Emrah Eren’in yenilikçi yorumu, Irmak Bahçeci’nin uyarlamasıyla Mam’art Tiyatro tarafından sahneleniyor. Oyun, günümüze yaptığı akıllıca göndermelerle dikkatleri çekiyor.

Tartuffe-Yüzsüz’ün sekiz kişilik oyuncu kadrosunda bizleri Beyti Engin, Goncagül Sunar, Fatih Al, Feri Baycu Güler, Cemil Büyükdöğerli, Sefa Tantoğlu, Sevi Demirçivi ve Ziver Armağan Açıl karşılıyor. Başarılı oyunculuğuyla izleyicide iz bırakan Beyti Engin, Tartuffe rolünü üstlenirken, Feri Baycu Güler de Dorin rolünü başarıyla sırtlıyor.

PERNELLE AİLESİNİN BAŞINA GELENLER

Zengin Pernelle ailesinin başı, babaları Orgon yüzünden evlerine tüneyen Tartuffe’le derde girmiştir. Dünyanın en dürüst, en imanlı insanı gibi görünse de Tartuffe, gerçekte tam bir orta yolcu, sahtekar biridir. Dini kullanarak ve Orgon’u iyi niyetine ikna ederek aileyi her yönden sömürür, türlü konularda aile bireylerine eziyet eder. Kendi deyimiyle; dindar da olsa neticede o da bir “erkektir.” Yüzyıllardır süregeldiği gibi; iş çevirmeyi çok iyi bilmektedir.

Tartuffe, Orgon’u gerçek bir dindar ve dürüst biri olduğuna ikna etmiştir. Orgon, ondan bir an olsun şüphelenmez. Aksine her sözüne inanır, ona “itaat” eder. Din aristokrasiyi kontrolü altına almıştır artık; geçmiş olsun. Orgon, nişanlı olan kızını Tartuffe’le evlendirmeye kadar vardırır işi. Evin diğer bireyleri Tartuffe’ün tezgahının farkındadır, onun kirli yüzünü Orgon’a anlatmak isterler ama nafile. Orgon’un bu durumu anlayacak hali yoktur. Evin hizmetçisi Dorin, bir şeyler yapmak ister. Gerçek bir yol gösterici olur ama neticede evin hizmetçisidir, saygı görmez, aileden görülmez. Sonunda iş, türlü planlarla Tartuffe’ü, kendi yöntemleriyle alt etme kararına kadar varacaktır.

İKİYÜZLÜLÜKLERİ GÖZLER ÖNÜNE SERİYOR

Oyunun en dikkat çekici yönü dini öne sürerek yapılan ikiyüzlülükleri ve kurulan sömürü çarkını gözler önüne sermesi. Oyun boyunca süren, Pernelleler ile Tartuffe arasındaki çatışma izleyiciye aldanan ve aldatan olgusunu sorgulatmakta. Tartuffe-Yüzsüz dinin nasıl da dokunulmaz olduğunu, din adı altına nasıl saklanıldığını gözler önüne seriyor. Aynı zamanda Pernellelerin de Tartuffe’den farksız olduğunu hatırlatıyor. En dikkat çekici repliklerden birinde belirtildiği gibi “Yedi ölümcül günahın müzesi bizzat bu evde!” Öyleyse günahların sorumlusu kim? Pernelleler mi Tartuffe mü? Devir değişiyor. Molière’in uygun gördüğü üzere onları kurtaracak bir kral bu oyunda yok. Dindar kandırır, soylular kanar, algısı en açık emekçidir; farkındadır. Peki, kim kimi kurtaracak?

DİNİ KÖTÜLEDİĞİ GEREKÇESİYLE YASAKLANMIŞTI

Oyun ilk kez sahnelendiği dönemde, 1664 yılında Kilise tarafından dini kötülediği gerekçesiyle yasaklanır. Oysa Molière, komedinin görevinin insanları eğlendirirken, bazı kötü giden yanlışları da düzeltmek olduğunu vurgular. Bu yasak tam 5 yıl sürer. Aradan geçen yüzyıllara rağmen metin Irmak Bahçeci’nin çeviri ve uyarlamasında gücünden hiçbir şey kaybetmiyor. Gündeme dair göndermeler dikkat çekiyor. Ancak bu göndermeler zaman zaman metnin didaktikleşmesiyle arka planda kalabiliyor. Çünkü arka arkaya gelen devrik cümleler, fazla uyaklar izleyicinin dikkatini dağıtabiliyor.

TEKDÜZE DİYALOGLAR DRAMATİK YAPIYA ZARAR VERİYOR

Dekor Melih Karakurt’a emanet edilmiş. Sahneye girdiğinizde yan yatmış bir haç sizi bekliyor. Daha ilk karşılaşmada sağlam bir din eleştirisi geleceğini buradan anlayabiliyorsunuz. Haç aynı zamanda Pernellelerin de evi. Haliyle işlevsel bir dekor. Işıkta Yakup Çartık’ın imzası var. Yumuşak geçişleri sayesinde, değişen mekanlar ve zaman dilimi hemen fark ediliyor. Oyunun müziğini Tolga Çebi yaparken, şarkı sözlerini ise Faruk Üstün yazmış. Fakat bu ikili arasında uymayan, ters giden bir şey var. Sözler zaman zaman yorucu olabiliyor. Müzikli oyunda söz-müzik uyumsuzluğu ve tekdüze diyaloglar ister istemez dramatik yapıya zarar veriyor. Oyun, birçok artıyı barındırmasına rağmen yine de içe sinmeyen şeyler bırakıyor izleyende.  Mesela kostümler. Oyunun en başarılı ögelerinden biri olan, Sadık Kızılağaç’ın elinden çıkan kostümlerin hakkı tam anlamıyla verilmiyor. Oyuncular kostümün altında kalmış gibi. Kostümle karakterler biraz daha çabuk bütünleşmeli.

OYUNUN İZLERİNİ BU TOPRAKLARDA SÜRÜYORUZ

Etkileyici dekoru, keyifli oyunculukları ve güldürünün içinde yoğun şekilde hissettiren sistem eleştirisiyle Mam’art Tiyatro, izleyicisine güçlü bir oyun sunuyor. Yüzyıllar da geçse “erk” duyguların içerisine hapsolmuş şarlatanlar çok uzağımızda değiller, görüyoruz. Olay Fransa’da geçiyor geçmesine ama izlerini bu topraklarda sürüyoruz. Kandırıyorlar, kanan elbet çıkıyor. “Bir Ömür Aldanarak Geçiyor / İşte Bu Yüzden Bize Müstehak” dememek için Mam’art sizi Tartuffe’e davet ediyor.

NOT: Tartuffe-Yüzsüz’ü merak edenler 24 Ekim'de Sabancı Gösteri Merkezinde, 27 Ekim'de Kozyatağı Kültür Merkezinde izleyebilir.

ÖNCEKİ HABER

Emekli Hakim Aydın'dan "Yargı Reformu" yorumu: Temel sorun iktidarın yargıya bakışı

SONRAKİ HABER

Mandalina üreticisi dertli: Her yıl üretim maliyeti artıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...