21 Ağustos 2019 09:54

Gürültüde fısılda: Hoşgeldin insanlık

Savaş rüzgarla gelmez onu getiren insanlardır, der Brecht. Savaşı bulup getiren insanlar, bağıran insanlardır. Gürültüyü yaratan, vicdanlarına ayazı koyan insanlardır.

Fotograf: PhotosNormandite/FLICKR (CC-BY-SA)

Paylaş

Simge ORBUK

Mersin

Savaşta, gürültüde bizler birbirimizi bağırarak değil, fısıldayarak bulanlarız. Onun için dilimin döndüğünce fısıldıyorum şimdi. Savaş dedikçe acıyor düşüncelerim. Acısı burada başlamıyor. Acısı bu acıyı kimse umursamadığında başlıyor. Her geçen gün bir öncekinden biraz daha fazla hasar bırakıyor hafızalara, kalbe, vicdana. Hafızalarımız, vicdanlarımız ya itaatkâr oluyor ya da isyankâr. Aldığımız her nefes, verdiğimiz her nefes ya bir teslimiyet oluyor ya da bir direnme. Savaş rüzgarla gelmez onu getiren insanlardır, der Brecht. Savaşı bulup getiren insanlar, bağıran insanlardır. Gürültüyü yaratan, vicdanlarına ayazı koyan insanlardır. Ama bu insanların bir başak kadardır ömrü. Rüzgâr değdiğinde toprağa eğilenlerdir. Kalanlardır, karanlıkta olanlardır. Ölümün hizaya getirdikleridir. Geçmiş tarihlerden bu yana öznenin kendisi olmadığı durumlarda savaşı mübah kılanların eserleri vardır günümüzde… Giderek daha acımasız, daha vahşi, daha kör, daha sağır ve daha dilsizdir insanlar birbirine. Gördükçe sızlıyor içim. Fısıldıyorum şimdi, okuyorsun diye. Fısıldıyorum sana da sızsın diye. Fısıltı gürültüyü de savaşı da sızarak yener. Yayılarak yener. Bağırmak anlıktır. Fısıltı zamanda yayılır.

Ölüm, ölmek her canlının kaderi. Peki yaşamak? Lafın gelişi yaşamak değil, insan gibi yaşamak. Hakkını vererek yaşamak. İnsan olmak yetmez insan kalarak yaşamaktan bahsediyorum. Bunu düşündükçe bir çizik atıyorum şimdi savaş kelimesine. –silince izi kalıyor da- Kocaman harflerle yazıyorum BARIŞ diye. Çünkü böyle yaşayabilmeyi savaşarak değil barışarak kazanabiliriz. Kendimize gelmekten ziyade kendimize gidebilmeliyiz. Savaşın yarattığı o karanlık yollardan, o dumanlardan, o sisli yollardan geçebilmeliyiz. O yollarda kalmamalıyız. Kalmak, tökezlemektir.  Kalmak o dumanlarda nefes alabilme savaşıdır. Kalmak karanlıkta olmaktır. Karanlıksa yalnızca gidebilme cüretini gösterenlerin yolunu aydınlatır. 

Barış kelimesini her yazdığımda uzaktan çocuk sesleri duyuyorum. Bir ülkeden. İçimdeki çocuk dilimin ucuna kondu galiba. Dilimin ucundaki, kalemimin ucuna. İlkini alarak gelirken eylül, içimdeki çocuk karşılamaya gitmiş. Çıktığım yolda yeni yeni arkadaşlar edinmiş. Şimdilerde ruhumun içi hep yeni çocuklar… Bombaların atılmadığı, savaşların olmadığı, çocukların ölmediği, insanlığın kaybedilmediği bir ülkeden selamları var. Hani hep diyoruz ya ‘’insanlık öldü’’ diye. İnsanlık ölmüyor aslında barışı düşündükçe. Hatta yeni doğuyor barışı fısıldayanların ülkesinde. Savaşlar yüzünden içimizde olan bu acının nedeni de bir annenin doğum sancıları işte…

ÖNCEKİ HABER

“Yarın yeni bir dünya kuracağız”

SONRAKİ HABER

Barış için ne yapmalı?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...