18 Ekim 2012 12:52

Sözde reform değil demokratik üniversite istiyoruz!

“... söz konusu yeniden yapılandırma sürecinde, üniversitelerimizin çeşitliliğine, evrensel kalite standartları içerisinde gelişebilmesine, kurumsal özerklik ve hesap verebilirliğine, rekabet imkanlarının geliştirilmesine ve finansal esneklik içerisinde faaliyet gösterebilmelerine imkan tanıyacak bir sistem hedeflenmektedir..”

Sözde reform değil demokratik üniversite istiyoruz!
Paylaş
Genç Hayat

Yıllardır ses çıkarıyor; mücadele veriyor öğrenciler. "Müşteri değil öğrenciyiz" diyorlar. "Parasız bilimsel nitelikli eğitim bizim hakkımız!" Parasız eğitim getirdiğini söyleyen hükümet, yukarıdaki satırları nasıl açıklıyor peki? Parasız eğitim sistemi modelleri hep böyle okulları şirketvari olarak mı yapılandırır? 'Rekabet imkanları' 'finansal esneklik' bir üniversite yapılanmasını değil de bir şirket tarzını tarif ediyor bize. Üniversiteler öğrencilerin, emekçi çocuklarının ihtiyaçlarına göre değil ağızları sulanarak buraya bakan sermayedarların ihtiyaçlarına isteklerine göre şekilleniyor.

“... özellikle üniversite yönetimlerinin tek-tip ve merkezi politikalar ekseninde yapılandırılması yerine, farklı özelliklerdeki üniversitelerin farklı yönetim modelleri eşliğinde faaliyette bulunabilmeleri öngörülmektedir...”
Demokratik bir üniversitenin yolu tüm bileşenlerinin yönetiminde söz sahibi olduğu bir yönetim tarzından geçer. Akademisyenlerden, öğrencilere, öğrencilerden idari çalışanlara... Yeni tasarı hem yeni dönemden bahsediyor hem de getirdiği değişiklik üniversiteyi ortaçağa geri götürecek tarzda bir uygulama. YÖK kaldırılmıyor, adı değişiyor, daha ağır uygulamalar geliyor. Üniversite yönetimleri çeşitlilik adı altında konseylere ya da mütevelli heyetlere bırakılıyor. En ilginç yanı ise üniversite yönetimlerinde artık şehrin ileri geleni, yani en zengini, en çok vergi vereni ya da okula en çok bağış yapanı yer alabilecek. Öğrenci dostuyuz diyen hükümet ve onun atadıklarından oluşan yök, dostu oldukları öğrencilere söz hakkı bile tanımamışlar. Üniversite arka bahçeleri ya öğrencilere ne hacet!

“... yükseköğretim kurumlarımızın kurumsal olarak daha özerk, rekabete açık, daha esnek ve daha güçlü bir biçimde örgütlenebilmesinin önü açılmalıdır...”
4+4+4 sistemi ile emekçi halkın çocukları, çok küçük yaşlarda  işçiliğe, sigortasız güvencesiz çalışmaya gönderilirken, üniversite ayağı için de farklı politikalar izlendiğini söyleyemiyoruz. Rekabete açık üniversiteler... Yani bilimin toplum için değil, gelişim sağlamak için değil patronlara para kazandırmak için üretildiği; cepleri doldurmak için bilginin satıldığı okullar. Daha esnek yapıda üniversiteler... Yani parası olanın gittiği üniversiteler... Üniversitenin kapıları emekçi çocuklarına kapanmaya başlayalı çok olmuştu. Kilitte dönen anahtarın sesini duyabiliyoruz buradan artık; kilitleniyor o kapı. Arka kapısını sermayedarlara ve hükümete açarak.”

“... yeniden yapılandırma sürecinin başlıca adımı, yeni bir yükseköğretim yasasıdır. Yaklaşık 1,5 yıldır yükseköğretim kurulu bünyesinde çeşitli safhalardan geçerek tartışılan yeni yasa çalışmaları belli bir olgunluğa erişmiş, bütün paydaşlarla tartışmak ve fikir alışverişinde bulunmak aşamasına varılmıştır...”
Duyduk duymadık demeyin! 1,5 yıldır yükseköğretim kurumlarının yeniden yapılandırılması tartışılıyormuş, çeşitli safhalardan geçmiş hem de! Akademisyenlerin, öğrencilerin idari çalışanların katkısı ne olmuş bu sürece bu safhalara? Üniversite bileşenlerinin hiçbir söz hakkına sahip olmadığı bu süreç olgunluğa eriştirmiş taslağı!  TÜSİAD'ın, iş adamlarının çok katkısı olmuş belli ki. Fikir alışverişine sunulmuş bir de taslak. "Bakın yaptık bakın tartıştık bakın işte kabul ediyoruz" argümanı da fikir alışverişi olmuş mu bize? Biz bu sahneyi çok iyi tanıyoruz... Anayasa sürecinden çok iyi biliyoruz.

“... yükseköğretim kurumlarında bilgi lisanslama ofisleri kurulması önerilmektedir. Amaçları arasında, araştırmacıların yapacağı tanıtım faaliyetleri ile bilimsel çalışmaları ticari değeri yüksek konulara yönlendirmek, pazarda ihtiyaç duyulan bilgileri belirleme çalışmalarını yürütmek...”
Belki de taslakta yer alan en can alıcı bölümlerden bir tanesi. Nasıl ki ortaçağda kilisenin düşünceye karşı bir baskısı varsa, 21. yüzyılda da sermayedarların üniversite üzerinde benzer bir denetimi, baskısı var. Hesap verilebilirlik getirildiğinden de not düşmüştük, demek artık patron istemiyorsa akademik çalışmaya destek verilmeyecek engellenecek. Ve Türkiye'deki üniversitelerin dönüşüm ihtiyacı olarak lanse ediliyor bu taslak. Üniversitelerin ihtiyacı olan böyle bir dönüşüm ya da yök kalkıyor diye yama yapılması değil. Bilimsel,demokratik, toplum ve doğa yararına çalışmalar yürüten bir üniversiteye ihtiyaç var.

“... üniversitelerimizi çatışma, kısıtlama ve yasakların değil, bilimsel ve akademik özgürlüğün teminat altına alındığı, farklı bilim anlayışlarının bir arada varolduğu, farklı paradigma, yaklaşım ve tezlerin birbiriyle etkileşerek bilim, öğretim ve toplumsal hizmet faaliyetlerinde bulunulduğu mekanlar olarak tescil etmenin yolu da yeniden yapılandırma sürecinden geçmektir...”
Çatışma, kısıtlama ve yasaklar olmayacakmış...
Pankart açtığı için, parasız bilimsel demokratik anadilde eğitim istediği için,  okulunda afiş astığı için tutuklu olan, okuldan atılan öğrencilerin sayısı bu sözlere verilebilecek cevaplardan sadece biri. Bilimsel ve akademik özgürlük olacakmış... Ya vakıf üniversitelerinde muhalif oldukları için okuldan atılan akademisyenler? Siyaset akademisinde ders verdi diye tutuklanan bilim insanları? Sırf şirketlerin istediği o ölümcül raporu vermedi; halktan yana tavır kullandı diye başbakan tarafından şarlatan ilan edilen Onur Hamzaoğlu? Bu örnekler böyle uzunca sürüp gidiyor. Yeni tasarı ile birlikte yeni disiplin yönetmeliği de gündemde. Bu yönetmeliğe göre eskisine nazaran daha da ağır maddeler getiriliyor. Hal böyleyken çatışma kısıtlama yasaklar olmayacakmış demek AKP hükümetinin "zamlar ülkede huzur ortamını arttırdı" dediği gibi bir şey olsa gerek...

“... yeni yasanın tasarım sürecine yön veren ilkelerden biri de yükseköğretim kurumlarımızın mali esneklik içerisinde hareket edebilmeleri ve finansal kaynaklarını çeşitlendirebilmeleridir...”
parasız eğitim istiyordunuz yaptık diyordu başbakan. Taslaktan alınmış bu cümle ise adeta maskesini düşürüyor. Bir okul finansal kaynağını nasıl çeşitlendirecek? Kampüskartlar ile, şirketlerin sertifika programlarıyla, yemeğine yaptığı zamla, kantinleri özelleştirmekle vb. gibi her gün fakültelerimizde yaşadığımız karşı karşıya kaldığımız uygulamalarla elbet. .

“... bütün yükseköğretim kurumları şeffaf bir yapı içerisinde kendi kurullarına , öğrencilerine, öğretim elemanlarına, bulunduğu bölgeye, ilgili üst-kurula ve ulusal ve uluslar arası kalite kuruluşlarına hesap verebilecektir...”
Bilimsellik, akademik özgürlük çok arkalarda kalırken, dayatılan yeni sistem koşa koşa kapitalist toplumsal ilişkilere yol alıyor. Üniversiteler bilim üreten kurumlar olmayacak artık, şirketlere uluslararası kuruluşlara ar-ge hizmeti sunan, rapor veren kurumlar haline gelecek. Piyasa değeri olmayan çalışmalar duracak, öğrenciler büyük bir baskı ve neoliebaral uygulamalar ile şirket çalışanı olacak, yemekhane, kantin gibi yerler taşeron firmalara bırakılacak ve emekçiler güvenesiz düşük ücretle çalışmaya mahkum olacak. Gelecek zamanda kurduk cümle kiplerini. Ancak tablo hiç de yabancı değil. Biz tüm bunları zaten yaşa mıyor muyuz?.

TASARIYA ÜNİVERSİTELERDEN TEPKİ


ODTÜ öğretim elemanları derneği: Kimi üniversitelerde 'Üniversite Konseyi' adı altında getirilmesi düşünülen mütevelli heyet yapısının, özerkliğe doğrudan engel olacağı; işletilebilirliği olmadığı ve gerçekçilikten uzak olduğu, yalnızca üniversiteleri şirketleştirme anlamını taşıdığı açıktır. Özlük haklarında yaratacağı ayrımcılık nedeniyle, üniversite çalışanlarının olumsuz etkileneceği açıktır."

Boğaziçi Üniversitesi Senatosu: “Üniversite yöneticilerinin mütevelli heyeti gibi üniversite dışı bir merci tarafından belirlenmesi, demokratik ve katılımcı anlayışla çeliştiği gibi, özerk ve bağımsız olma ilkelerine de aykırıdır.”

ÖNCEKİ HABER

Türkiye’deki savaş değil mi?

SONRAKİ HABER

Gençlik gerçek bir demokrasi istiyor!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...