06 Aralık 2018 18:10

Bir kavram: POZİTİVİZM

Doğa bilimlerini bilginin tek gerçek kaynağı olarak gören, felsefi düşüncenin kıymetini reddeden bir burjuva felsefe akımıdır, pozitivizm.

Paylaş

POZİTİVİZM NEDİR?

Pozitivizm ya da olguculuk, insan için olumlu, yapıcı olanın yalnızca olguları gözlemleyerek betimlemek olduğunu ileri süren öğretidir. Doğa bilimlerini bilginin tek gerçek kaynağı olarak gören, felsefi düşüncenin kıymetini reddeden bir burjuva felsefe akımıdır. Pozitivizmin ortaya çıkmasının nedenlerinden birisi, eski felsefi akımların (örneğin Klasik Alman Felsefesinin) yeni bilimsel gelişmeleri açıklamakta yetersiz kalmasıdır.

Tümüyle yeni, metafizik olmayan (“pozitif”) bir düşünce olma iddiasıyla ortaya çıkan pozitivizm, yalnızca pozitivist metodolojiyle hareket eden deneysel bilimi dikkate alır. Pozitivizmin kurucusu, Auguste Comte’tur. John Stuart Mill ile Herbert Spencer da akımın temellerini atanlar arasındadır. Comte akıma “pozitivizm” derken, önceki felsefi akımları “negatif, yıkıcı,” kendi felsefesini ise “yapıcı” olarak gördüğünü belli ediyordu. Comte’a göre bütün felsefeler yıkıcıdır, olumsuzdur, çünkü deneyi aşan anlamında metafizikle uğraşmışlardır. Ona kalırsa, her türlü spekülasyon (yani bilme amacı güden düşünce) deneyi aştığı anda metafiziktir; ister materyalist, ister idealist olsun.

POZİTİVİZM, FELSEFENİN GÖREVİNİ NASIL TANIMLAR?

Pozitivizmin başlıca özelliği, pozitif bilgiye giden tek yolun görgül bilim olduğunu ileri sürerken, felsefenin görevini bilimin sonuçlarını yorumlamak ve “aydınlatmak” olarak kabul etmesidir. Bunu da bilginin bütün kütlesinin elde edilmesini sağlayan verilerin bireysel algılar olduğunu savunan bir bilgi teorisine dayanarak yapar. Bu bilgi teorisi temelinde bilimsel bilgiyi nesnel dünyanın içsel bağıntılarının ve hareket yasalarının bilgisi olarak değil duyusal-verilerle onların düzenlilikleri, karşılıklı ilişkileri ve yapılarıyla sınırlı olarak yorumlar.

POZİTİVİZMDE BİLİMSEL BİLGİNİN KAPSAMI NEDİR?

Pozitivizm, bilgiyi gözlemsel verilerin birbirleriyle olan bağlantılarıyla sınırladığı ve bu verileri bütün bilgilerin çıkış noktası olarak gördüğü için, bilgi elde etme yöntemleri olduğunu söylediği yöntemlerin doğruluğunu hiçbir zaman gösteremez ve bu yöntemlere hiçbir ussal açıklama getiremez.

Bireysel duyusal-verilerden yola çıkarak bilimin teori ve pratiğinin doğruluğunu nasıl gösterebiliriz?

Pozitivistler, Russell gibi, kendilerinin de ussal açıdan doğrulayamadıklarını kabul ettikleri “bilimsel” çıkarsamaları haklı gösterebilmek için daima türlü türlü “postulatlar” icat etmek zorunda kaldılar. Ve son çare olarak, Hume ve Russell gibi, bütün dünya anlayışımızın doğuştan gelen alışkanlıklar ve içgüdülerden başka bir şeye dayanmadığını söyleme noktasına geldiler.

Böylece, bilimsel bilginin kapsamını duyusal-verilerin birbirleriyle olan bağlantılarıyla sınırlayan pozitivizm, bu yolla aynı zamanda insanoğluna bilimsel dünya anlayışının yol gösterebileceği olasılığını yadsır ve alışkanlıklar temelinde düşünen ve eylemde bulunan yaratıklar olarak kalacağımızı söyler. Pozitivist “mantık” sonunda mantıktan vazgeçer ve mantığın yerine biyolojiyi geçirir; üstelik son derece kaba bir biyolojidir bu.

POZİTİVİST METAFİZİK

Felsefede, sistem-yapıcılarının metafizik kurgularının dışında yeni bir yol açtığını öne süren pozitivizm, kendi içinde metafizik kurgunun bütün unsurlarını barındırır.

Bilimsel bilgiyi duyusal-verilerin birbirleriyle olan bağlantılarına dayanarak yorumlaması nedeniyle pozitivizm, bilinen dünyanın “unsurları”nı neyin oluşturduğu konusunda her türlü kurgusal icada sürüklenmiştir. Gerçekten de duyusal-veriler -deneyimin bu tuhaf “atomlar”ı- tam da bu tür icatlardan biridir. Bilimin tanıdığı maddi dünyanın yerine “duyusal-veriler” den, “unsurlardan, “mantıksal yapılar” dan, “çatılar”dan, “bilinmeyen niteliklerden, çıkarsanmış bölünmez varlıklardan oluşan metafizik bir dünya icat eder. Bilimin önermelerinin “anlamı”nın ve “kapsamı”nın ise bu tür icatlara dayanılarak “aydınlatılacağı” sanılır. Bundan dolayı felsefedeki pozitivist yöntem, yalnızca yeni metafizik kurguların üretilmesi için verimli bir yöntem sunar; hiç de pozitivistlerin iddia ettikleri gibi bu kurgulara son vermek için değil. Pozitivist metafizik de tıpkı diğerleri gibi tamamen kurgusal, bulanık ve zorlamadır.

YENİ BİR SİSTEM OLARAK POZİTİVİZM

Tıpkı pozitivizmin felsefeye yeni ve bilimsel bir yöntem sokarak ayağını kaydırdığını ilan ettiği kurgusal felsefeler gibi, pozitivizmin kendisi de, bilimsel gelişmeye felsefi bir sistemin taleplerini zorla kabul ettirmeye çalışan bilim üstü bir felsefe, yeni bir sistem oluşturur.

Pozitivizm kendi felsefi bilim yorumunu zorla bilime kabul ettirmeye çalışır. Bilimsel yöntemlerin ve her türlü bilimsel teorinin kurallarının neler olması gerektiğini bildirerek; her türlü olası bilimsel bilginin kapsamını ve amacını katı bir biçimde sınırlayarak bilimin önüne yasalar koymaya çalışır.

Doğaüstü olaylarla ilgili öğretiler; evrenin gizemli niteliği hakkında bulanık söylemler; geleneği, otoriteyi, önseziyi ve deneyimle aklın ötesindeki inançları yücelten görüşler, bunların hepsi ilerleyen bilimsel bilginin ışığında buruşturulup atılır. Oysa pozitivizmin öğrettiği gibi, bilim her şeye karşın nesnel dünyaya dair hiçbir şey ortaya çıkaramamış olsa ve yalnızca duyusal verilerle ilgilenseydi, bu durumda cehaletin bilimden korkması için bir neden olmazdı. İşte bu nedenle her renkten cehalet yanlıları bilime ve bilimsel aydınlanmaya karşı mücadelelerinde sürekli olarak pozitivist savlardan yararlanırlar.

Pozitivist bilim yorumu, gerçekte bilimi ve cehaleti uzlaştırır. Böylece bilimsel kazanımları pozitivist bir bakış açısıyla yorumlayarak bilimsel dünya anlayışına, insan doğasıyla ilgili bilimsel görüşe karşı savlar haline getirir.

ÖNCEKİ HABER

Diyarbakır'da KESK'li kadın yöneticilere baskı ve tehdit

SONRAKİ HABER

19 yaşındaki genç işçi yaşamını yitirdi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa