1 Aralık 2018 18:38

Erdoğan: Fırat’ın doğusunu çok yakın zamanda batısı gibi kurtaracağız

Arjantin'in başkenti Buenos Aires'de düzenlenen G20 Liderler Zirvesi sona erdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan zirvenin düzenlendiği Costa Salguero Fuar Alanı'nda basın toplantısı düzenledi. Erdoğan, gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili, "Bu olayı asla siyasi bir mesele olarak görmedik. Bizim için bu olay alçakça bir cinayettir ve öyle de kalacaktır" dedi. "Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin haklarının emri vakilerle gasbedilmesine asla izin vermeyeceğiz" diyen Erdoğan, Fırat'ın doğusuna operasyon sinyali verdi: "Fırat'ın batısını olduğu gibi doğusunu da bölücü terör örgütünün zulmünden ve işgalinden çok yakın bir zamanda kurtaracağız." Öte yandan Erdoğan, Rusya ile vize muafiyetine ilişkin, "Yaptığımız görüşmelerle vizeler konusunda kısmi olarak vizelerin kaldırılması kararını Sayın Putin verdi" dedi.

'ALT YAPI YATIRIMLARININ SAYISININ ARTIRILMASI KONUSUNDA MUTABAKATA VARDIK'

Erdoğan, G20 Zirvelerinin 13'üncüsünü gerçekleştirdiklerini, bu toplantıların tamamına katıldığını ve Buenos Aires Zirvesi'nde G20 ülkeleri olarak kapsamlı bir gündemle bir araya geldiklerini dile getirdi. Buenos Aires Eylem Planı'nı kabul ettiklerini söyleyen Erdoğan, alt yapı yatırımlarının artırılması konusunun bu yıl Arjantin dönem başkanlığının öncelikleri arasında olduğunu belirtti. Erdoğan, gelecek yıl Japonya dönem başkanlığı süresince "kaliteli alt yapı yatırımlarının" sayısının artırılması konusunda mutabakata vardıklarını ifade etti.

'DİJİTAL EKONOMİNİN VERGİLENDİRİLMESİNDE ÜLKELERİN DÜZENLEME HAKKINA SAYGIYI DİKKAT ALAN ÇÖZÜM GELİŞTİRİLMELİ'

Dijital ekonominin vergilendirilmesi alanında ülkelere özgü faktörleri ve ülkelerin düzenleme hakkına saygıyı dikkate alan bir çözüm geliştirilmesi gerektiğini söylediklerini aktaran Erdoğan, çalışma hayatının geleceği konusunda ise çalışanları teknolojinin getirdiği yeni düzene nasıl adapte edeceklerini mütalaa ettiklerini söyledi.

'ÇOCUK İŞÇİLİĞİ VE MODERN KÖLELİK KONULARINDA DAHA ETKİN FAALİYETTE BULUNACAĞIMIZI TAAHHÜT ETTİK'

Bu çerçevede G20 Antalya Zirvesi'nde belirledikleri gençlik hedefini gerçekleştirmeye yönelik uygulamaları güçlendireceklerini dile getiren Erdoğan, "Ayrıca çocuk işçiliği, zorla çalıştırılma, insan kaçakçılığı ve modern kölelik gibi konularda daha etkin faaliyette bulunacağımızı taahhüt ettik" dedi.

Erdoğan, Dünya Sağlık Örgütünün sağlık alanındaki sürdürülebilir kalkınma hedeflerine verdikleri siyasi desteği bir kez daha vurguladıklarına işaret etti.

Sürdürülebilir gıda geleceğinin G20 Arjantin dönem başkanlığının bu seneki önceliklerinden bir diğeri olduğunu hatırlatan Erdoğan, ilgili oturumda konuşmacı olarak Türkiye'nin yurt içinde ve dışında örnek gösterildiği girişimlere ilişkin bilgi paylaştığını bildirdi.

'İKLİM KONUSUNDA ÖZELLİKLE GELİŞİMİŞ ÜLKELER ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYMALI'

İklim konusunun G20'nin özel önem verdiği başlıklar arasında olduğunu anımsatan Erdoğan, şunları belirtti:

"G20 üyeleri arasında en düşük emisyonlara sahip ülkelerden biri olarak bu alanda gerekli katkıyı yaptık, yapıyoruz. Paris Anlaşması kapsamında bize verilen taahhütlerin yerine getirilmesini beklediğimizi burada bir kez daha ifade ettik. Özellikle sorunun asıl müsebbibi olan gelişmiş ülkelerin elini taşın altına daha fazla koyması, daha fazla mesuliyet üstlenmesi gerektiğinin altını çizdik."   

'KKTC'NİN HAKLARININ GASBEDİLMESİNE ASLA İZİN VERMEYECEĞİZ'

Enerji konusunun Türkiye için önemli bir diğer konu olduğunu söyleyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkiye olarak bir taraftan ekonomik büyümemize bağlı olarak artan enerji ihtiyacımızı karşılarken diğer taraftan TANAP ve Türk Akım gibi projelerle Avrupa'nın enerji arz güvenliğine de katkı yapıyoruz. Önümüzdeki dönemde Hazar enerji kaynaklarının ülkemiz üzerinden Batı ülkelerine taşınması için çaba göstermeye devam edeceğiz. Doğu Akdeniz'deki hidro karbon kaynaklarının asli sahiplerinden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin haklarının emri vakilerle gasbedilmesine asla izin vermeyeceğiz. Türkiye hem kendi hukukunu hem de Kıbrıs Türkünün hak ve menfaatlerini korumakta kararlıdır. Son dönemde Doğu Akdeniz'de varlığımızı tahkim etmemiz bu noktadaki tavizsiz tavrımızın bir yansımasıdır. Rum kesimi, Kıbrıs Türkünün asli haklarını görmezden gelen mütecaviz politikalarını devam ettirdikçe biz de gerekli önlemleri almayı sürdüreceğiz."

'7 MİLYARI AŞKIN İNSANIN REFAH, BARIŞ VE HUZURUNUN YOLU ADALETTEN GEÇİYOR'

Buenos Aires Zirvesi'nde de 7 milyarı aşkın insanın tamamının refah, barış ve huzurunun yolunun adaletten geçtiğini ifade ettiklerini söyleyen Erdoğan, "Bu süreçte Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin yapısında ihtiyaç duyulan değişiklikler yanında kalkınma yardımlarının önemine işaret ettik. Bilhassa mülteciler meselesinde güvenlik ve korku eksenli yaklaşım yerine insanı, hayatı ve insani değerleri merkeze alan bir yaklaşımın benimsenmesi gerektiğini vurguladık" diye konuştu.

"Suriyeliler yanında çeşitli yerlerden gelen 4 milyonu aşkın mazluma ev sahipliği yapan bir ülkeyiz" ifadesini kullanan Erdoğan, dünyada en çok mülteciyi barındıran ülkenin Türkiye olduğunu dile getirdi.

Erdoğan, şöyle devam etti:

"İşte böyle bir ülke olarak mültecileri toplama kamplarına hapsederek bir yere varılmayacağına inanıyoruz. Biz insanları mülteci kamplarına göndermedik, onlara konteynır kentler kurduk, onlara çadır kentler kurduk ve onları ülkemizin değişik yerlerinde  kiralama sistemleriyle kiracı olarak da olsa oturuyorlar. Hiç kimse sadece sınırlarını kapatmakla, polisiye tedbirlerle açlıktan, kıtlıktan, çatışmalardan kaçıp gelen insanları dikenli tel örgülere mahkum etmekle mülteci sorununa çare bulamaz."

3+3 milyar avroluk kaynağın kullanımında zorluk yaşandığını savunan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Dönem sorumluluktan kaçma değil, sorumluluklarını yerine getirme dönemidir. OECD verilerine göre, 2017 yılında yaklaşık 8,2 milyar resmi kalkınma yardımı yaptık. Milli gelire oranla dünyada en fazla yardım yapan ülke biz olduk. Üzülerek belirtmek isterim ki bu süreçte birkaç yakın dostumuz dışında hiçbir ülkeden doğru düzgün bir yardım almadık, hatta Avrupa Birliği tarafından Suriyeli mülteciler için söz verilen 3+3 milyar avroluk kaynağın kullanımında bile çok ciddi güçlükler yaşadık, yaşıyoruz. Şu ana kadar ülkemize uluslararası kuruluşlar vasıtasıyla, milli bütçemize değil bunu da özellikle ayırt edelim, yaklaşık 2 milyar avro gibi bir rakam ulaşmış durumda, o da milli bütçemize değil, uluslararası kuruluşlara."

'DÜNYA TİCARET ÖRGÜTÜNÜN KURAL VE PRENSİPLERİ EROZYONA UĞRATILDI'

Bu yılki G-20 Zirvesi'nin küresel ekonomide iş birliğinden ziyade ticaret savaşlarının konuşulduğu bir dönemde icra edildiğine işaret eden Erdoğan, halen içinden geçilen süreçte Dünya Ticaret Örgütünün kural ve prensiplerinin çok ciddi şekilde erozyona uğratıldığını öne sürdü.

Dünya ticaretinin günden güne kuralları belli, öngörülebilir bir yapı olmaktan çıktığını, daha kaotik bir şekle büründüğünü savunan Erdoğan, "Ben yaptım oldu" mantığıyla sadece ticarete değil, uzun bir sürecin kazanımı olan kurumlara da zarar verileceğini söyledi.

Erdoğan, "dünyanın en büyük 17. ekonomisi" Türkiye'nin, dünya ticaret örgütünün değişen şartlara göre yenilenmesini savunduğunu bildirdi.

'TERÖR ÖRGÜTLERİ ARASINDA AYRIM YAPAN TEHLİKELİ BİR ANLAYIŞLA KARŞI KARŞIYAYIZ'

"Türkiye olarak üzerinde önemle durduğumuz bir diğer konu, mülteciler ve terörizm başlıklarıdır" diyen Erdoğan, terör örgütleri arasında ayrım yapan tehlikeli bir anlayışla karşı karşıya olduklarını savundu.

Erdoğan şöyle devam etti:

"Türkiye içinde eylem yapan, sivilleri öldüren, teröre bulaşan militanlar, siyasi sığınmacı adı altında Batı ülkelerinde ellerini kollarını sallayarak gezebiliyor, hatta haraç toplayabiliyor. 15 Temmuz gecesi, darbe girişiminde bulunup, 251 insanımızın kanına giren FETÖ'cüler, kendilerine sunduğumuz dosyalar dolusu delile, belgeye rağmen kimi ülkeler tarafından korunuyor. 2 bin 193 vatandaşımız o gece yaralanmıştır. Onlar da yine aynı şekilde herkes tarafından biliniyor ama buna rağmen korumacılık devam ediyor. Müttefiklerimiz tarafından DEAŞ'la mücadele bahanesiyle PKK'lı teröristlerin binlerce tırlık silahla ve mühimmatla desteklendiğine her gün bizzat şahit oluyoruz. Böyle ikircikli bir tavrın terörü yok etmek yerine terör örgütlerine cesaret vereceği açıktır."

'FIRAT'IN DOĞUSUNU KURTARACAĞIZ'

Fırat'ın doğusuna operasyon sinyali veren Erdoğan, şunları kaydetti:

"Suriye'nin kuzeyinde ülkemizin ve bölgemizin güvenliğine tehdit oluşturan hiçbir yapıya izin vermeyeceğiz. Fırat'ın batısını olduğu gibi doğusunu da bölücü terör örgütünün zulmünden ve işgalinden çok yakın bir zamanda kurtaracağız. Biz bu tür konularda müttefiklerimizden çifte standart değil, samimiyet bekliyoruz.

Dört yıla yakın süredir derinleşerek devam eden Yemen krizine artık acilen çözüm bulunması gerekiyor. Bu konuda dünyanın çok ama çok sessiz kaldığını görüyoruz. Arakan'la ilgili olarak dünyanın çok ama çok sessiz kaldığını görüyoruz. Bu ülkede yaşanan insani kriz sadece Müslümanların değil insanlığın tamamının yüreğini burkacak boyuta ulaşmıştır.

Açlıktan bir deri bir kemik kalmış çocukların, yıkıntıların altından çıkartılan masum bedenlerin sorumluluğu bu meseleye karşı duyarsız kalan uluslararası toplumun tamamına aittir. Yeteri kadar petrol zenginliği olmadığı için dönülüp bakılmayan bir coğrafyanın mazlumları olan Yemen halkının acıları en kısa sürede dindirilmelidir. Yemen'in bağımsızlığı, egemenliği, toprak bütünlüğü ve birliği mutlaka korunmalıdır. Bu temelde varılacak kapsayıcı bir siyasi çözüm kalıcı barış ve istikrar için tek yol olarak görünüyor. Müzakere sürecini canlandırmak için Birleşmiş Milletler çerçevesinde sürdürülen çabaları destekliyoruz. Bu çerçevede 2 yılı aşkın süredir bir araya gelmeyen tarafların İsveç'te toplanmalarıyla başlayan sürecin Yemen'e en kısa sürede barışı getirmesini umut ediyoruz."

'KAŞIKÇI CİNAYETİNİ ASLA SİYASİ BİR MESELE OLARAK GÖRMEDİK'

Erdoğan, gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili, "Bu olayı asla siyasi bir mesele olarak görmedik. Bizim için bu olay alçakça bir cinayettir ve öyle de kalacaktır. Bu vahşi cinayetin emrini vereninden uygulayanına kadar tüm sorumluları ortaya çıkartılmadan ne İslam dünyasının ne de dünya kamuoyunun tatmin olması mümkün değildir" dedi.

'BİZDEN KİM İSTEDİYSE BELGELERİ KENDİLERİYLE PAYLAŞTIK'

Türk adli ve idari makamların Suudi Arabistan'dan cinayet soruşturması konusunda gerekli desteği göremediğini ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Veliaht Prens'in 'suç sabit olmadıkça kimseyi suçlayamayız' yaklaşımını kabullenmek mümkün değildir. Zira 15 kişinin Suudi Arabistan'dan 2 uçakla İstanbul'a gelmesi ve İstanbul'da daha önce kendi ifadeleriyle planlı bir operasyon olduğunu söylemelerine rağmen, akabinde bundan da kendilerinin vazgeçtiklerini görüyoruz. Hatta bu öyle bir durum arzediyor ki bizzat Dışişleri Bakanları bu konuyla ilgili olarak daha önce bunu inkar ederken ve yine yetkililerin Cemal Kaşıkçı'nın Başkonsolosluktan çıkıp gittiğini söylemelerine rağmen... Kaşıkçı Başkonsolosluktan çıkıp gidiyor dışarıda kim var, nişanlısı var. Nişanlısını zaten içeri almadılar ve Cemal Kaşıkçı konsolosluk binasını terk ettiği zaman nişanlısının yanına niye gelmesin, onu niye alıp da oradan öyle ayrılmasın? Bütün bunlar hep kendilerinin tezatlarıdır, kendi yalanları olarak ortaya çıkmıştır. Ve ortada daha sonra Cemal Kaşıkçı'nın 7,5 dakika içerisinde boğularak öldürüldüğünün belgeleri var, ifadeleri var. Biz bunları dünya ile paylaştık. Bizden kimler istediyse bu belgeleri kendileriyle paylaştık."

Erdoğan, Türkiye'nin olaya ilişkin bilgi ve belgeleri Amerika başta olmak üzere Suudi Arabistan'a, İngiltere'ye, Almanya'ya, Fransız yetkililere, tüm talep edenlere verdiklerini ifade ederek, "Yine biz her an buna hazırız. Çünkü bu sadece Türkiye'nin meselesi değildir" dedi.

'KİMDİR BU YEREL İŞBİRLİKÇİLERİ, BUNU BİZE AÇIKLAYACAKSIN'

Suçun işlendiği yerin İstanbul olması nedeniyle suçluların iadesinin istendiğini belirten Erdoğan, şöyle konuştu:

"Suudi yetkililer hala bunu bize vermiyor, veremiyor. Şimdi 'biz yargılıyoruz' diyorlar. İçeride 22 kişinin şu anda tutuklu olduğunu ve bunların içerisinde idamla yargılanacak olanların olduğunu söylüyorlar. Veliaht Prens 'Ben başsavcımı size gönderebilir miyim' dediğinde, 'Buyurun gönderin' dedim. Başsavcı geldi ve İstanbul'da başsavcımla görüşmelerini yaptılar. Ancak Suudi Arabistan'dan gelen başsavcı ne yazık ki kendi bilgi belgelerini benim başsavcımla İstanbul'da görüşmedi, paylaşmadı, ona vermedi. Sadece bizden istediler. Bizim başsavcımız elimizdeki bilgi belgeleri de ayrıca kendine verdi. Ben Hadimul Harameyn Şerifeyn ile de iki kez görüştüm. Onunla da bu bilgileri paylaştık. Şimdi süreci takip ediyoruz. Ama dediğim gibi bu hele hele siz değerli basın mensupları için çok daha önemli, sadece Türkiye'nin değil tüm dünyanın meselesidir. Biz şu ana kadar Suudi Arabistan makamlarından cesedin akıbeti, yerel iş birlikçiler ifadesini kullanan Dışişleri Bakanı'na, ona da sorduk. 'Kimdir bu yerel iş birlikçileri, bunu bize açıklayacaksınız.' Bu yerel iş birlikçilerin kimliği ve istihbarat görevlilerinden emirleri kimden aldığına dair sorularımızın cevabını alamadık."

'TRUMP İLE HALKBANK KONUSUNU GÖRÜŞTÜK'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, G20 Liderler Zirvesi'nin düzenlendiği Costa Salguero Fuar Alanı'ndaki basın toplantısında gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

Erdoğan, zirve kapsamında ABD Başkanı Donald Trump ile yaptıkları ayaküstü görüşmeye ilişkin soru üzerine ABD ile Türkiye arasındaki ilişkilerin stratejik ortaklığa dayalı olduğunu söyledi.

İki stratejik ortak olarak kuzey Suriye'de Fırat'ın doğusu, Menbic ve bu çevrede Fırat Kalkanı gibi devam eden süreci değerlendirme fırsatı bulduklarını söyleyen Erdoğan, "Hatta bu arada İdlib'i de değerlendirme imkanımız oldu ama aslolan şu anda masada Münbiç konusu. Münbiç'i kendileriyle ele aldık. Özellikle de PYD-YPG terör örgütlerine yönelik yaklaşımımızı kendileriyle paylaşarak Münbiç'i bu terör örgütlerinden temizlemede birlikte nasıl hareket ederiz, bunu konuştuk" ifadelerini kullandı.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'nun daha önce gerçekleştirdikleri görüşmede Menbic konusundaki yol haritasının belirlendiğini aktaran Erdoğan, bu haritanın üzerinden aylar geçtiğini ancak bu konudaki mutabakatın canlılığını koruduğuna yönelik temennisinin olduğunu söyledi.

Trump ile Halkbank konusunu da görüştüklerine değinen Erdoğan, "Şu anda bizim elimizdeki bilgiler neyse kendilerine bu bilgileri, belgeleri verdik. Bankamızın yetkilileri de şu anda zaten Amerika'da bulunuyorlar ve orada süreci takip ediyorlar" dedi.

Erdoğan, görüşmede Fetullah Gülen'in iadesinin de gündeme geldiğine dikkati çekerek, "Ben umudumu yitirmek istemiyorum, umutluyum. Temenni ederim ki bu konuda da FETÖ terör örgütüne yönelik olumlu adımları atarız" ifadelerini kullandı.

'KISMİ OLARAK VİZELERİN KALDIRILMASI KARARINI SAYIN PUTİN VERDİ'

İdlib'e ilişkin soru üzerine Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:

"İdlib, nüfusu itibarıyla çok büyük bir yerleşim merkezi. Bu sorun eğer çözülmemiş olsaydı yüz binlerce insan nereye yüklenecekti? Yine Hatay tarafından ülkemize yüklenecekti ve yeni bir mülteci akınıyla karşı karşıya kalacaktık. Rusya ile burada sağladığımız mutabakat, bu Soçi Mutabakatı, İstanbul Zirvesi ki orada da Rusya, Almanya, Fransa, dörtlü bir zirveyi gerçekleştirdik ama ana başlığımız İdlib idi.

Orada İdlib ile ilgili yaptığımız görüşmeler neticesinde attığımız kararlı adımlarla İdlib'deki bazı sıkıntılara rağmen çünkü hala terör sıkıntısı esiyor, bunlarla mücadeleyi birlikte yürütüyoruz ama Rusya ile buradaki dayanışmamız bizim burada terör örgütlerine yönelik, Rusya'nın rejime yönelik attığı kararlı adımlarla şu anda burada duruma bir hakimiyet olarak sahibiz. Bu hakimiyetin devamı, oradaki halkın da rahatlıkla evlerine dönme imkanını sağlamıştır ve şu anda İdlib halkı peyderpey ülkesine, topraklarına dönüyor. Biz de bunu gördükçe kendimizi başarılı addediyoruz ve bu süreci Rusya ile kararlı şekilde sürdürmeye niyetliyiz."

Erdoğan, Rusya ile vize muafiyeti konusuna ilişkin de "Putin ile yaptığımız görüşmeler, gerekse arkadaşlarımızın yaptığı görüşmelerle vizelerin kısmi olarak kaldırılması kararını Sayın Putin verdi. Biz tabii bu işin tamamına yönelik bu kararın alınmasını kendilerinden talep ettik. Temenni ederim ki tamamına yakını da vizeler konusunda alınır" diye konuştu.

Erdoğan, ekim sonu itibarıyla Rusya'dan yaklaşık 5 milyon 700 bin turistin Türkiye'ye geldiğini söyledi. Yıl sonu itibarıyla bu sayının 6 milyonu bulacağını düşündüğünü ifade eden Erdoğan, gelecek yıl sayının daha da artacağına inandığını söyledi.

Erdoğan, şunları kaydetti:

"Savunma sanayisinde attığımız adımlar, birlikte dayanışma, bunlar da gayet güzel bir şekilde gelişiyor. Bizim Rusya ile belirlediğimiz ticaret hacmi çok ileri. Biliyorsunuz, 100 milyar dolarlık ticaret hacmine ulaşmayı belirledik. Putin'in de ifadesiyle niye olmasın? Şu anda gayet iyi bir şekilde bunu ilerletiyoruz ve hızla da bu, ilerlemeye devam edecek."

'TÜRKİYE'YE KİMSE 'ERMENİLERE KARŞI SOYKIRIM UYGULANMIŞTIR' DİYEMEZ'

Erdoğan, bir soru üzerine de "Türkiye'ye kimse 'Ermenilere karşı soykırım uygulamıştır' diyemez" çıkışında bulundu.

Şu anda Türkiye'de 100 bin Ermeni'nin yaşadığını söyleyen Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:

"Bunların yaklaşık 30 bini vatandaştır, diğerleri ise Ermenistan'dan kaçarak ülkemize gelen ve ülkemizde şu anda bizim de onlara müsaade ettiğimiz Ermenilerdir. Şu anda 100 bin Ermeni ülkemizde yaşıyor. Biz 'Sen vatandaş değilsin, seni deport ediyoruz' demedik. İnsani davrandık, davranıyoruz. Onlar hala ülkemizde yaşamaya devam ediyorlar."

Erdoğan, "Tarihçiler bu konuda ne diyor? Kimler kime soykırım uygulamış? Bizim tarihimizde böyle bir uygulama yok. Bunu çok açık, net söyleriz ve her türlü tartışmaya gireriz" dedi.

'RUSYA, UKRAYNA, FRANSA VE ALMANYA DÖRTLÜ BİR ZİRVE YAPACAK'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan gerginlikte Türkiye'nin, ara buluculuk yapma gibi bir durumunun olup olmadığının sorulması üzerine konuyla ilgili hem Putin hem de Ukrayna Devlet Başkanı Petro Poroşenko ile görüştüğünü söyledi.

Görüşmeler esnasında gelinen bir nokta olduğuna dikkati çeken Erdoğan, "Rusya, Ukrayna, Fransa ve Almanya, dörtlü bir zirve yapacaklar. Temenni ederim ki bu zirveyle birlikte burada yeni bir süreç başlamış olur ve daha olumsuz bir şekle dönüşmez" diye konuştu.

'KONUYA GİREMEDİK'

Bir gazetecinin, Kaşıkçı cinayetinin tüm dünyanın sorunu olduğuna ilişkin sözlerini hatırlatarak, "Zirvedeki diğer liderler, bunun farkındalar mı? Zirvede bununla ilgili başka bir konuşma oldu mu?" şeklindeki sorusu üzerine Erdoğan, şunları dile getirdi:

"Üzülerek söylüyorum, maalesef gündeme girmediğini söylemek herhalde haddi tecavüz değildir. Sadece Liderler Zirvesi'nde bu konuyu Kanada Başbakanı Trudeau açtı ve Veliaht Prens'in buna inanamadığım bir cevabı oldu. Az önce onu zaten söyledim. Tabii bunu tamamlamak bize düşerdi fakat Sayın Başkan, 'Öğlen ikinci oturumu başlatacağız' deyince orada konuya giremedik."

"Veliaht Prens'in, Kaşıkçı'nın ölümünden bahsedildiğinde inanılmaz şekilde cevap verdiğini söyleyerek ne demek istediniz?" sorusu üzerine ise Erdoğan, şunları kaydetti:

"Suç sabit olmadıktan sonra kalkıp da Suudi Arabistan'ı suçlamak olmaz' anlamında bir ifade kullandı. Bu dediğinin hukuk dilinde bir geçerliliği var ama biz zaten adeta bu suçun sabit olduğuna dair delilleri söylerken kendi yetkililerinin kullandığı ifadeler var. Planlı bir operasyon olduğunu kendi yetkilileri söyledi, söylüyor. Bunun üzerine de zaten başsavcılarını İstanbul'a gönderme arzusunu Veliaht Prens bana söyledi, 'Gelebilir.' dedim. Geldiler, başsavcımla görüştüler. Başsavcım, onlara gerekli bilgi, doküman verirken onlar herhangi bir bilgi, dokümanı başsavcımıza vermediler. Bu şekilde bir süreç işledi, işliyor. Bir de önemli olan şu, 22 kişi tutuklu, 5'inin idamla yargılandığını söylüyorlar. Biz de neticeyi göreceğiz. Bundan sonraki süreçte de elimize devamlı gelen, gelecek ne bilgi, belge varsa bunları paylaşmaya hazır olduğumuzu kendilerine de söyledik. Dünyaya da söylüyoruz." (HABER MERKEZİ)

Evrensel'i Takip Et