01 Aralık 2018 11:57

Trump ve USMCA: Serbest ticaretten göçmenleri gazlamaya

Gazeteci Yazar Garry Leech, G20 zirvesinde imzalanan ABD-Meksika-Kanada Anlaşması’nın tarihsel arka planını yazdı.

Fotoğraf: AA

Paylaş

Garry Leech*

Geçtiğimiz hafta ABD sınır devriyesi yetkilileri ABD sınırının Meksika tarafında protesto gösterisi yapan yüzlerce göçmene biber gazı sıktı. Orta Amerika’daki şiddet ve yoksulluktan kaçarak ABD sınırına ulaşan kervanda sığınma talebinde bulunan 6 bin erkek, kadın ve çocuğun arasındaydı gaza boğulanlar. Ve bu hafta sonu G20 zirvesinde ABD, Meksika ve Kanada liderleri ABD-Meksika-Kanada Anlaşmasını (USMCA) imzalıyor. Bu iki durum birbiriyle alakasız değil. Çünkü sınırda gazlanan göçmenler, bu sözde serbest ticaret anlaşmalarında büyük bir çelişki resmi çizen ekonomik sığınmacılar. “Serbest ticaret”i kolaylaştıracak olan bu anlaşmalar “serbest piyasa”nın en temel ilkelerinden birini çiğniyor: emeğin serbest hareketi. Böyle düşünüldüğünde USMCA’nın “ABD Göçmen Kontrol Anlaşması” olarak isimlendirilmesi daha doğru olabilir.

SERBEST TİCARET Mİ EMEĞİN KONTROLÜ MÜ?

Tüm neoliberal serbest ticaret anlaşmaları gibi USMCA da serbest ticaretten ziyade çok uluslu şirketlerin kâr üretmesini kolaylaştırmakla ilgili. Bu anlaşmalar şirketlerin sermaye, kâr, ham madde ve mallarını sınırlardan serbestçe geçirmelerini sağlıyor. Ama öyle bir meta var ki onun hareket özgürlüğü yok: Emek. Kapitalizmde işçilerin meta olduğunu hiçbir ekonomist inkar etmez herhalde. Sonuç olarak, bu özel metanın (yani işçilerin) sınırlar arası serbest hareketini kısıtlamak temel bir serbest piyasa ilkesine aykırı. Ama işçilerin serbest hareketini kısıtlamak şirket kârlarını yükseltmek için o kadar önemli ki Başkan Trump USMCA’yı imzalamanın yanı sıra sınıra duvar örmek, asker yığmak, Meksika topraklarında iş arayan göçmenlere gaz sıkmak gibi önlemler alıyor.

Mevcut Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması (NAFTA) gibi işçilerin sınırlar arası serbest hareketine izin vermeyen USMCA da şirketlerin ucuz ücretli emek sömürüsünü garanti altına alıyor. NAFTA’ya göre bir otomobil üreticisi Detroit’teki montaj fabrikasını kapatıp saatte 30  dolar kazanan binlerce işçiyi kapı önüne koyabilir, ücretlerin saatte 2 dolar olduğu Meksika’da bir fabrika açabilir. Trump yönetiminin USMCA gibi göstermelik korumacı politikalarının bu meseleye dair olduğu iddia ediliyor ancak gerçekte bütün serbest ticaret anlaşmalarında var olan nihai ticaret bariyerini kaldırmak için hiçbir şey yapmadığı gibi o da emeğin serbest hareketini kısıtlıyor.

USMCA ve diğer serbest ticaret anlaşmaları gerçekten serbest bir piyasa yaratmak için olsalardı, diğer tüm metalar gibi işçilerin de sınırları serbestçe geçerek daha iyi ücretlerin olduğu işlere erişmesine izin verilirdi. Bu senaryo ABD ve Kanada’da ücretleri düşürür, Meksika’da yükseltirdi. Çünkü işçilerin ücretlerinin daha yüksek olduğu bölgelere doğru gitmesi önünde sonunda üç ülke arasındaki ücret seviyelerini eşitlerdi. Otomobil işçileri ABD ve Kanada’da saat başı 30 dolar, Meksika’da saat başı 2 dolar kazanmak yerine üç ülkede de saatte 15 dolar kazanabilirlerdi.

Her ne kadar ABD ve Kanada’da ücretlerin düşmesi şirketlerin işine gelecek olsa da, bu durum ücretlerin saat başı 2 dolardan az olduğu ülkelerde kapana kıstırılmış yoksul işçilerden elde edilen artı değer kadar kârlı bir durum değildir. Bu neoliberal serbest ticaret anlaşmalarının serbest piyasa yaratmak için değil, çok uluslu şirketlerin düşük ücretli emeğe erişimiyle kârlarını maksimize etmeleri lehine koşullar oluşturmak için olduğu gerçeğini ortaya seriyor.

GÖÇ, NEOLİBERAL SERBEST TİCARET ANLAŞMALARININ SONUCU

Birçoğu iş bulamayan ve çoğu yoksulluk seviyesinde para kazanan milyonlarca insanın yoksullaştırılması neoliberal serbest ticaret modelinin kaçınılmaz bir sonucu. Birçoğunun yaşanacak bir ücret kazanabilecekleri bir ülkeye, ABD’ye doğru meşakkatli ve tehlikeli bu yolculuğu göze alarak onlara dayatılan yapısal şiddetten kaçması şaşırtıcı değil. Bugün ABD sınırında bulunan göçmen kervanındaki binlerce ekonomik sığınmacı, baskıcı neoliberal serbest ticaret anlaşmalarından kaçan sığınma talep eden insanların son dalgası aslında.

Bunu görmek için NAFTA’nın son yirmi yıllık tarihine bakmak yeterli. NAFTA, uygulamaya konduğu 1994 yılından beri, büyük oranda sübvanse edilmiş ABD tarım endüstrisinin Meksika piyasasına sokulmasıyla gıda ürünlerinin fiyatlarının düşmesine sebep olmuştu. En yıkıcı örnekse Meksika’nın temel gıda maddesi olan mısırdı. Devlet desteği almayan Meksikalı üreticilerin destek alan ithal ABD mısırıyla rekabet etmesi mümkün değildi. Böylece ABD’nin ithal ürünleri Meksika pazarına kısa sürede hakim oldu.

NAFTA destekçileri için bu senaryoda bir sorun yok. Teoride, artık rekabet edemeyen Meksikalı çiftçiler tarımı bırakıp Meksika’nın imalat sektöründe ücretli emekçiler haline gelecek ve ithal gıda satın almaya başlayacaklardı. Meksikalı çiftçiler topraklarını terk etti, hem de ürkütücü sayıda. 2006 itibariyle 2 milyon Meksikalı çiftçinin tarımı bıraktığı tahmin ediliyor.

MEKSİKA’DA NAFTA SÖMÜRÜSÜ

Meksika’nın yerinden edilmiş köylülerinin birçoğu ülkenin çeşitli yerlerinden gelen diğer yoksul insanlarla birlikte, ticaret anlaşmasının ilk yıllarında imalat sektöründe bir patlamanın yaşandığı kuzeydeki kentlere doğru göç etti. 2000 itibarıyla NAFTA, maquiladoralardaki (Meksika ticaret bölgeleri) imalat sektöründe ya da montaj fabrikalarında 700 bin kişilik istihdam yarattı. Köylülerin kitleler halinde kırdan koparılıp kentlere yerleştirilmesi, ücretleri saat başı 1,74 dolar kadar düşük tutmaya yetecek bir artık emek ordusu yarattı. 2003 yılına gelindiğindeyse bu işlerin 300 bini başta Çin olmak üzere, Meksika’dan bile düşük emek maliyetiyle çokuluslu şirketlerin çıkarlarına daha iyi hizmet eden deniz aşırı ülkelere kaydı. En iyi zamanında dahi NAFTA imalatta yeterince iş yaratacak yerinden edilmiş köylü nüfusu barındırmadı.

NAFTA’nın milyonlarca Meksikalı üzerindeki yıkıcı ekonomik sonuçları düşünüldüğünde, ABD’de yasa dışı göçmen krizi denilen sorunun ortaya çıkışının serbest ticaret anlaşmasının uygulamaya konmasıyla çakışması şaşırtıcı değildir. NAFTA’nın köylüleri yerinden etmesi ve onlara yaşanabilir ekonomik alternatifler sunmaması milyonlarca insanı hayatta kalmak için başka yer bulma arayışına zorladı. En mantıklı destinasyon da ABD idi.

20. yüzyılın büyük bir kısmında Meksikalıların ABD’ye göçü damla damla aktı. NAFTA’nın yürürlüğe girdiği 1994’e gelindiğinde ABD’de sadece 4.8 milyon Meksika doğumlu yaşıyordu. 2000 yılındaysa bu sayı neredeyse ikiye katlanarak 9 milyonu buldu ve artmaya devam etti. Giderek daha fazla militarize edilen sınırı geçen göçmenlerin birçoğu “illegal” yaftası yedi. Gerçekte onlar ekonomik sığınmacılardı. ABD hükümeti istatistiklerine göre NAFTA’nın ilk 10 yılında sınırı geçmeye çalışırken 2000’in üzerinde göçmen ölmüştü.

ORTA AMERİKA’DA CAFTA VE ABD DESTEKLİ DARBELER

2004’te Orta Amerika Serbest Ticaret Anlaşması (CAFTA), NAFTA’nın tarıma dair maddelerini Guatemala, Honduras, El Salvador, Nikaragua, Kosta Rika ve Dominik Cumhuriyeti’ne genişletti. Nasıl ki NAFTA Meksika’daki köylülerin geçim kaynaklarını yok ettiyse, CAFTA da Honduras, Guatemala ve El Salvador’daki çiftçileri ezdi geçti. Bu Orta Amerika ülkelerindeki köylülerin kitleler halinde yerinden edilmesi marka tasarımcıların kıyafetlerini diken konfeksiyon atölyelerinde ücretleri aşağıda tutan bir artık emek gücü yarattı.

Ne var ki 2017’de Orta Amerika’nın en büyük giyim ihracatçısı Honduras’tan ABD’ye ihraç edilen kıyafetler yüzde 24 oranında düştü. Meksika’nın maquiladoralarında olduğu gibi, Honduras’ın konfeksiyon atölyeleri de daha yüksek kârların olduğu denizaşırı yerlere taşındı. Honduraslı çiftçilerin geçim kaynaklarını yok eden CAFTA’nın yanı sıra binlerce konfeksiyon işçisi yakın zamanda işsiz kaldı. 2009’daki ABD destekli askeri darbeden bu yana Honduras’ı kasıp kavuran aşırı şiddet de denkleme eklendiğinde milyonlarca Honduraslı kontrolden çıkan şiddetten, işsizlik ve yoksulluktan kaçmak dışına bir seçeneği olmadığını düşünüyor şimdi.

G20’DE USMCA İMZALANIRKEN BİNLER SINIRDA BEKLEMEYE DEVAM EDİYOR

Başkan Trump, göçmen kervanında sığınma talep eden binlerce insanın “taş kalpli suçlular” olduğuna inanmamızı istiyor, ama öyle değiller. Kervandaki 6 bin insanın neredeyse yarısı kadın ve çocuklardan oluşuyor. Neoliberal serbest ticaret anlaşmalarının Honduras ve bölgedeki diğer ülkelerdeki iflasından kaçan ekonomik sığınmacılar. Ne ilginçtir ki ana akım medya Venezuela’yı terk eden insanlar için açıkça bu Güney Amerika ülkesinin sosyalist politikalarını suçlarken Honduras’tan gelerek sığınma talep edenlerin kapitalizmin ülkedeki iflasından kaçtığını asla belirtmiyor.

Başkan Trump, bu hafta sonu Meksika ve Kanada liderleriyle kameralara gülümseyip, el sıkışıp USMCA’yı imzalarken, sığınma talep eden binlerce kişi, dünyanın en zengin ve güçlü ülkesinin onlara kapılarını açması için dua ederek ABD sınırında çaresizce bekliyor olacak. Bu göçmenlerin, yaşadıkları bu vahim açmazdan sorumlu ülkeden sığınma talep etmeleri ne ironik. Ancak ABD’ye girmelerine izin verilmesi neredeyse imkansız. Çünkü bu göçmenler işçi olarak, diğer metalar gibi sınır ötesine serbest hareket etme hakkına sahip değiller.

Son derece korunaklı bu sınırın Meksika tarafında kalan göçmenler, yeni araba, televizyon, bilgisayar, kıyafet  ve başka metalarla dolu binlerce kamyonun serbestçe sınırı geçerek ABD’ye girdiğini seyrediyor. Trump yönetiminin ABD Göçmen Kontrol Anlaşması anlamına gelen USMCA bu gerçekliği değiştirmeyecek, işçilerin sınır ötesi serbest hareketinin önündeki ticari bariyeri kaldırmayacak. İş arayan bu göçmenlere diğer metalarla aynı serbest hareket hakkını tanımak çok uluslu şirketlerin kârlarını maksimize etmek için onların ucuz emeğini sömürme “hakkı”nı ihlal etmek demek ne de olsa. Ve bu kârlara bekçilik etmek için erkekleri, kadınları ve çocukları gaza boğmak gerekiyorsa, olsun varsın gaza boğulsunlar.

*counterpunch.org adresinden çeviren Fulya Alikoç

ÖNCEKİ HABER

Musul'da sel nedeniyle acil durum ilan edildi

SONRAKİ HABER

Bekaroğlu: Ankara ve İstanbul alınırsa Erdoğan’ın devam etmesi zor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...