26 Eylül 2018 14:38

Öğrencilerin tasarruflarla imtihanı

Türkiye’deki gelişmelere bakınca krizin ve ekonomik daralmanın faturasının emekçilere, onun gençliğine yıkılmak istendiğini görebiliriz.

Görsel: Pixabay

Paylaş

Aydın YİĞİT
Adana

Bu haftalar üniversitelerin açılış tarihlerine denk geliyor. Yeni kazananlar için şehri tanıma, yurt kayıtları, oryantasyon haftaları, ÖTK seçimleri, kulüp kayıtları, tanışma buluşmaları, ders ekleme-çıkarma vs. bu haftalarda gündem olacak.  Elbette öğrencilerin gündemi sadece akademide olan bitenlerle ilgili değil. Zira öğrenciler açısından sadece bunlarla ilgilenmek de yetmiyor. Eğitim sisteminin her sene birçok sorunla açıldığı yetmiyormuş gibi, bu senenin başlangıcında da öğrenciler akademik takvimlerini ve üniversite yaşamını bir kez daha gözden geçirmek zorunda kalacak. Neden mi? Memleketçe tasarrufa gittik de ondan! Şimdi gelelim o zaman asıl soruya. Tasarrufla üniversitelerin ne alakası var? Tasarruflar karşısında ne diyeceğiz?

DARALMANIN ÖNCESİ VE SONRASI

Son aylarda çok derinlerden bir süreç içinden geçiyoruz. Ekonomik olarak daralma sürecine girdiğimiz, yerli ve milli paramız olan TL’nin aşırı değer kaybı gözlerden kaçacak cinsten değil. Tohumdan metale, kâğıttan petrole dışa bağımlı bir ülkede yaşamanın gerçeklerini son aylarda daha iyi hissediyoruz. Öyle ki 500 milyar dolara yakın dış borç, doların hızlı yükselişi böylesine dışa bağımlı bir ülkede iğneden ipliğe zamları da beraberinde getirdi. Yaşadığımız süreç açısından bu günleri “buz dağının görünen kısmı” olarak tarif edebiliriz. Pek çok ekonomist şu sıralar yaşananları “krizin göstergeleri” olarak nitelendiriyor. Göstergeler böyleyse kendisi nasıldır tahmin etmek zor değil.

Ancak dünyada egemen sistemin, yani kapitalizmin olageldiği birkaç yüzyıldır insanlık tarihi de krizlere yabancı değil. Onun için uzun uzun tahlillere girmeden şunu söyleyerek bu kısmı geçelim: Krizden çıkış yolu olarak –krizi yaratan koşulların kapitalizmde var olduğunu gerçeğini atlamadan- iki seçeneği dile getirebiliriz. Bu seçenekler faturanın kime/kimlere çıkarıldığı ile doğrudan alakalı. Bugün Türkiye’de hükümet henüz tam anlamıyla hissedilmeyen krizi dahi kimlere fatura edeceğine çoktan karar vermiş olacak ki önlemlerini de patronları, bürokratları ihya edecek, işçi sınıfını ve halkın genelini dar boğazın içine atacak şekilde alıyor. Krizden çıkış yollarını da bu iki sınıftan hangisinin programının uygulanacağına bağlı görebiliriz. Öyle ki, Maliye ve Hazine Bakanlığı açıkladığı Yeni Ekonomik Program ve öncesinde uyguladığı politikalar, önlemler ile tasarrufa gidileceğini dile getirmiş, tüm bakanlık ve kurumlardan bu yönde adımlar atmasını talep etmişti. Kamu kaynakları ve belediyelerden % 30, Milli Eğitim Bakanlığı harcamalarından % 18 tasarruf, günümüzün en yakıcı kemer sıkma uygulamalarından oldu. Bunların sonucunda emekçiler, aileler birçok zaruri ihtiyacını hem zamlar hem de tasarruflar sonucunda ya karşılayamaz hale geldi ya da bunun karşılığını hayat pahalılığı olarak gördü.

HER ŞEYE ZAM, HER YERE ZAM

Şimdi gelelim üniversite öğrencilerinin başına gelenlere. Yukarıda çerçevesini çizmeye çalıştığımız hayat pahalılığı 7’den 70’e tüm halk kesimlerini etkiliyor. Üniversiteler de henüz açılmadan bile zamların ve tasarruf önlemlerinin hayata geçirildiği yerler oldu. KYK yurtlarının açılış tarihinin önceki senelere göre daha ileri tarihlere alınması (ilk önce 24 Eylül olarak açıklanmış, daha sonra öğrencilerin tepkisiyle 17 Eylül’e çekilmişti), yemekhane zamları, barınma giderlerindeki fahiş fiyat artışları, ulaşım zamları, kırtasiye masraflarına gelen zamlar bir çırpıda akla gelen tasarruf ve zam örneklerinden.

ALIM GÜCÜ DÜŞTÜ

Bunların yanına bir not ekleyerek devam edelim. Geçen sene eylül ayında öğrenci burs ve kredileri 121 Dolara denk gelirken bu sene eylül ayında 77 Dolara denk geliyor. Önceki paragrafta temel tüketim maddelerinin dolara ve dışa bağımlığına dair kısa bir vurgu yapmıştık. 77 Dolarda öğrencilerinin alım gücündeki düşüşe işaret ediyor. Şimdi gelen zamlar karşısında öğrencilerin refah ve yaşam düzeyinin geriye gideceğini açıkça söyleyebiliriz. Bunlara bir de MEB’in geçtiğimiz günlerde Yüksek Lisans öğrencilerinin yurt dışı eğitim programlarına ilişkin açıkladıkları da eklenince öğrencileri kara kara düşündüren bir tablo çıkıyor ortaya. MEB’in açıklamasının özeti şuydu: Tasarruflar ve dış politikadaki gelişmeler gerekçesiyle öğrenciler artık ABD’ye eğitim almaya gönderilmeyecek!

KEMER SIKMAYA HAYIR!

Soruyu şöyle sorarak devam edelim o zaman, krizin faturasını kimler ödemeli, tasarruf ve kemer sıkma politikalarına karşı nasıl mücadele etmeli? Türkiye’deki gelişmeler ve ortaya çıkan tabloya bakınca krizin ve ekonomik daralmanın faturasının emekçilere, onun gençliğine yıkılmak istendiğini görerek bu soruyu cevaplamaya başlayalım. Zira üniversitelerdeki bu durum, eğitimdeki tasarruf, fabrikalarda başlayan işten çıkarmalar, kesilen sosyal yardımlar en yakıcı örneklerden. Havalimanı işçilerinin, Flormar işçilerinin eylemleri ve sonrasında yaşanan gelişmeler ise hükümetin, patronların çıkarları için gözünü kararttığını daha iyi anlamamızı sağlıyor.

İPOTEK ALTINA ALINAN BİZİM GELECEĞİMİZ

Bugün öğrenciler de tasarruflara karşı mücadeleyi gündemine almadığı takdirde gelecek kaygısının daha da artacağı ve daha karanlık bir tabloyla karşı karşıya kalınacağını görerek tüm kesimleri kapsayacak talepler ile hareket etmeli. Zira TÜPRAŞ işçileri ve Mercedes işçileri geçtiğimiz haftalarda patronun kemer sıkma hamlelerine karşı tüm fabrika olarak ortak hareket etmiş ve patrona geri adım attırmıştı. Bugün öğrenci gençlik, tasarruf denilerek yapılmak istenenin aynı zamanda gençliğin geleceğinin ipotek altına alınması anlamını taşıdığını bilmeli. Buna karşı mücadele etmekten başka bir yolun olmadığı gerçeğini ise hiç vakit kaybetmeden amfilerden başlayarak tartışılmaya başlamalı ve mücadele yollarını aramaya koyulmalıdır.

ÖNCEKİ HABER

British trade unionists urge Turkish government to release construction workers

SONRAKİ HABER

Putin has given Erdoğan a new task by ‘honouring’ him

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...