02 Eylül 2018 14:20

“Hem okuyup hem de çalışmaktan başka şansımız yok”

"Peki çalışarak eğitimine devam eden üniversite öğrencileri bu söylemlere dair ne düşünüyor?"

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Mesut BAYLAV

Adana

Okurken çalışmak durumunda olan üniversite öğrencilerinin sayısının özellikle son yıllarda arttığı gözleminde bulunsak yanılmış olmayız. Bu gözlemi kuşkusuz ekonomideki kötü gidişat ile et tırnak ilişkisi içerisinde ele almak gerekiyor. Ulaşımdan barınmaya kadar en temel ihtiyaçlara yapılan zamlara karşılık, öğrencilerin geçimini sağlamaya çalıştığı burs-kredi-aileden gelen para üçlemesinin gitgide alım gücünü yitirdiği bir dönemde öğrenciler uzun saatler boyunca güvencesiz koşullarda, ucuz iş gücü olarak çalışmak durumunda kalıyor.

Yaklaşan krizin faturasının kimlere çıkarılacağı meselesi gündemdeki yerini korurken hükümet ve etrafındaki sermaye güçleri krizin faturasını işçilere, gençlere kısacası halka çıkarmak üzere adımlar atmaya başladı.* “Ya hep beraber batacaz ya da hep beraber çıkacağız”ın ardındaki gemi metaforu da yine dillerde. Peki çalışarak eğitimine devam eden üniversite öğrencileri bu söylemlere dair ne düşünüyor?  Hangi koşullarda nasıl çalışıyorlar ve ekonomideki gidişata dair neler söylüyorlar?

KYK BURSU KİME YETSİN

Çukurova Üniversitesi Türkçe Öğretmenliği öğrencisi Fatih’in çalışma koşullarına dair söyledikleri ile başlayalım. “Zengin öğrenciler babalarının verdiği harçlıklar ile hangi tatili yapacağını düşünürken benim gibi yoksul öğrenciler aldığı KYK bursu yetmediği için sabahın beşinde kalkıp bir saatlik kamyon kasası yolculuğundan sonra kavurucu sıcakta fıstık veya pamuk tarlasında akşam 6'ya kadar çalışıyor. Yılan sokması veya akrep sokmasına karşı hiçbir önlem yok. Çünkü çalıştığımız yer en yakın yerleşim yerine bir saat uzaklıkta.” diyor Fatih. Sadece yaz tatili zamanlarında değil hafta sonları da çalıştığını da ekliyor. “Çalışmadığım takdirde artan enflasyonun gelirimin üzerindeki yıpranma payını kapatamıyorum. Burslara sözde zam yapılıyor ama yurt fiyatlarına, yemeklere, ulaşıma da zam yapan hükümet yaptığı zamdan daha fazlasını öğrencinin cebinden alıyor. Üniversite arkadaşlarımın durumunu bu çok iyi özetliyor.Yoksa kim ağır koşullar altında parttime işlerde çok ucuza çalışabilir ki!”

“ÜNİVERSİTEYİ BIRAKMA NOKTASINA GELEBİLİRİZ”

Gümüşhane Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Mesut ile konuşuyoruz. Şu an Sakarya’da fındık toplama işinde çalışıyor. “Çok zor tabii hem okuyup çalışmak, ikisini birlikte götürmek.” diyerek başlıyor söze. “Okul döneminde çaycı olarak çalışıyordum saat sekizden dörde kadar. Tabii böyle olunca okula yetişmek zor oluyordu. Ücret olarak 30 lira alıyordum. Mecbur olduğum zamanlarda iki dönemde de çalışıyordum; garsonluk, çaycılık, harita kadastro tarzı işlerde çalıştım. Ki ekonominin gidişatına bakarsak daha kötü bir durumda olacağız. Zaten zor koşullarda okuyan öğrenciyi üniversiteyi bırakma noktasına kadar getirebilir.”

Hilal, Çukurova Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği öğrencisi.  Okul harçlığını çıkarmak ve ailesine yük olmamak için yaz aylarında çalışmak zorunda olduğunu söylüyor. Bir kafede garson, 11 saat çalışıp 55 lira alıyor. Ekonomideki kötü gidişata değiniyor. “İçtiğim sudan yediğim ekmeğe kadar her şeye zam geliyor. Sadece karnımızı doyuracak ve barınacak kadarına tamah etmek zorunda kalıyoruz. Bizler insanız ve insani bir sürü ihtiyaçlarımız var fakat bu koşullarda aldığımız para çok az şeye yetiyor. Ben bu konuda üniversite öğrencilerine gerekli yardımın yapıldığını düşünmüyorum. Bu yüzden çalışmak zorunda kalıyoruz. Bizler ekonomideki kötü gidişattan, kapıya dayanan ekonomik krizden öncesinde bile üniversiteyi bitirdikten sonra bir işsizlik sorunuyla baş başa kalacağımızı biliyorduk. Şu an bu şartlarda ve bunun ilerisinde daha da kötüsü olacağını düşünüyor ve bundan korkuyoruz. Bu durumda yapılması gereken şeyin bilime, sanata, yerli üretime gereken önemi vermek olduğunu ve hükümetin bu konuda gerekeni yapması gerektiğini düşünüyorum.”

YÜK BİZİM SIRTIMIZDA

Baran, Çukurova Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi. Günde 8 saat inşaatta çalışıyor, konteynırlar da kalıyorlar. Çalışmak durumunda olmasını şöyle açıklıyor: “Sene içinde yurt fiyatlarının pahalılığı, gelen bursun az olması, eğitimin pahalılığı ve ailenin kıt kanaat geçinmesi gibi durumlar. Bu yükler sırtımıza biniyor bu nedenle yazın çalışıp biriktirdiğimiz parayı yıl içinde eğitimimize harcıyoruz. Ekonomi bizi çok net vuruyor. Emeğinin karşılığını alamayan babalarımızdan bize de bu pay düşüyor. Birlikte çalıştığım tıp öğrencisi arkadaşım da var. Babası yıllarca inşaatlarda sigortasız çalışmış, emekli dahi olamamış. Artık çalışamayacak duruma gelince de yük çocuğun sırtına kalmış.“

Tablo net. Üniversite öğrencilerini önümüzdeki süreçte daha ağır bir ekonomik süreç bekliyor. Gençliğin özgür, demokratik, bilimsel bir eğitim talebi güncelliğini korurken parasız eğitim, barınma, ulaşım talebi de daha can alıcı bir noktaya gelmiş bulunuyor. Buradan hareketle önümüzdeki dönem, gemilerini korumak için gençlerin sırtına bir çuval daha koymak isteyenlerin tekerine çomak sokacak yeni hareketlenmelere gebe.

 

*https://www.evrensel.net/haber/360033/ekonomideki-kotu-gidisatin-ilk-faturasi-egitime-cikarildi

 

BU GEMİ KİMİN GEMİSİ?

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın  "İktidarıyla-muhalefetiyle, bizi seveniyle-sevmeyeniyle hepimiz aynı gemideyiz. Bu gemi yürüdüğünde hep birlikte kazandığımız gibi, delinip su aldığında da hepimiz aynı akıbete düçar olacağız" söylemini sorduğumda ise şöyle yanıtlıyorlar arkadaşlarımız.

Baran: Onlarla aynı gemide olmamız mümkün mü? Burada emek verdiğimiz, yaptığımız binaları birisi gelip teslim alıp gidiyor. Onlar milyonlar kazanırken biz zar zor geçinebiliyoruz. Bu gemi ne zaman öğrenciden, işçiden yana oldu ki, hep ezmediler mi şimdi aynı gemi de mi oluyoruz!

Hilal: Eğer bizler ülke olarak aynı gemide isek o gemi batarken değil seyrinde ilerlerken de aynı gemide olmalıydık. Biz o gemiye hiç binmedik ama gemide birlikte batıyoruz. Öyle ya da böyle düzlüğe çıkmak gerek.

Mesut: Aynı gemide olmamız için aynı koşullarda yaşamamız gerekir.

Fatih: Biz aynı gemideyiz ama bu gemi Titanic gibi. Biz yine 3.sınıf geminin en berbat yerinde yolculuk yaptığımız için bu gemi battığında bize sandal kalmayacak. Bu nedenle gemi batmadan önce emeği ile geçinenler olarak kendi gemimizi kendimiz inşa edip bir daha onların dümeninde olduğu gemiye binmemeliyiz.

ÖNCEKİ HABER

Zamlar kapıda, kavanozlar sırada

SONRAKİ HABER

İdlib’e operasyon gerilimi tırmanıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...