28 Temmuz 2018 14:26

Nerde o eski plajlar?

'Böyle giderse 50 yıl önce içinde yüzülen İstanbul Boğazı 50 yıl sonra “Süs havuzuna girmek tehlikeli ve yasaktır” tabelasıyla karşılayacak bizi.'

Fotoğraf: Wikimedia Commons

Paylaş

Musab DAUD
Yıldız Teknik Üniversitesi

Pera Müzesi 5 Nisan’dan beri ilginç ve dikkat çekici bir sergiye ev sahipliği yapıyor. “İstanbul’da Deniz Sefası: Deniz hamamından plaja nostalji” sergisi Pera Müzesi ve İstanbul Araştırmaları Enstitüsü sayesinde izleyiciyle buluşuyor. Peki neden ilginç bir konu? Çünkü Boğaziçi’ne sahip, 6 tarafı denizle çevrili bu şehirde bugün bir “Deniz sefasından” bahsedemiyoruz da o yüzden.

İstanbul’da deniz denince aklımıza sadece vapur ve balık geliyor ne yazık ki. Halbuki, çok da değil, 30 yıl önce plajlarla çevriliymiş İstanbul. Haliç’inden Rumeli’sine, Üsküdar’ından Maltepe’sine kadar her yer denize girmeye müsait durumdaymış. Tabii geç dönem Osmanlı’da haremlik selamlık deniz hamamları daha yaygınken Cumhuriyet’in ilk yıllarıyla beraber deniz hamamlarının aralarındaki paravan da açılıyor. Atatürk'ün de çok sevdiği Florya plajı yerli yabancı herkesin denize girdiği bir mesken halindeydi. Yaklaşık 500 yıl boyunca sahip olduğu İstanbul kıyılarını yeni yeni tanımaya başlamıştı İstanbullular. Ekim Devrimi’nden kaçan Beyaz Ruslar İstanbul’da batı kültürünün yaygınlaşmasını daha da hızlandırdı. Zamanının mültecileri konumundaki Beyaz Ruslar İstiklal Caddesi’ni Balalayka sesleriyle donatırken bir yandan da lisede bize anlatılan “sıcak denizlere inme hevesleri”nden ötürü denizlere akın ettiler. Bikini gibi ecnebi icatlarıyla tanıştı İstanbullular. Hatta bu Ruslar Fülürye’nin adını öyle diye diye Florya yaptılar. Deniz hamamları plajlara dönüştü, şimdi hayal bile edemediğimiz yerlerde sıcak kum banyoları gerçekleşti. Sergideki eski fotoğraflarda görebiliyoruz ki İstanbul'un hemen hemen her kıyısı denize girmeye müsait durumdaymış. 

KENT, KÜLTÜR, KORUMA YOK! RANT, RANT, RANT

Peki neden bir liman şehri olan İstanbul’da denize girmek ancak müzelere konu olabiliyor? Neden İstanbul’un denize girilebilir yerleri ancak siyah beyaz fotoğraflarla sergilenebiliyor? Neden 30 yıl önce denizde olan, insanların yüzerek gittiği Maltepe Bakireler Anıtı şimdi denizden 600 metre uzakta? Bu sorunun cevabı “Neden Kuzguncuk kentsel dönüşüme açıldı?​” ya da “Neden Karaköy’deki tarihi telgraf binası inşaat esnasında usulsüzce yıkıldı?​” sorularının cevaplarıyla aynı: Rant… Bugün İstanbul’da Emek sinemasına gidemiyorsak, İstiklal’de ressamların 100 yıl önce vitrinlerinde eserlerini sergiledikleri dükkanların yerinde şimdi mekânın ruhuna uymayan fastfood dükkanlarını görüyorsak, Şile’deki tarihi kaleyi restore edildikten sonra kocaman bir Sünger Bob olarak görüyorsak, hepsinin tek bir sebebi var, o da rant. Bugün o eski plajlara baktığımızda hepsi hâlihazırdaki kıyılardan çok uzakta kalıyor. Plajı bırakın, çoğu deniz kenarında ayağınızı denize bile uzatamıyorsunuz. Sergide yer yer bulduğumuz küçük beyaz kağıtlardan birinde merhum Aydın Boysan'ın şu sözleri yazıyor: "Sandılar ki sahil yolları yapılırsa halk denizle bütünleşecek. İstanbul kıyıları, Fransa güney kıyılarındaki Nice ve Cannes'a benzeyecek... Üstelik dolgularla kazanıldığı sanılan alanlara binalar yapılmaya başlandı. Yıllar geçecek yeni binalar yapılacak... İstanbullunun leb-i deryada, yani denizin dudaklarında yaşama hakkı ve zevki imar barbarları tarafından yok edildi." Böyle giderse 50 yıl önce içinde yüzülen İstanbul Boğazı 50 yıl sonra “Süs havuzuna girmek tehlikeli ve yasaktır” tabelasıyla karşılayacak bizi.

DETAYLAR…

Sergi güzel bir araştırmanın sonucu çok güzel bir şekilde sergilenmiş. İsmet İnönü’nün mayosundan plajlarda dağıtılan gazoza kadar birçok detayıyla Münir Nurettin Selçuk, Madam Victoria Hazan gibi eski şarkıcıların sesleri eşliğinde sizi alışmadığınız bir atmosfere sokuyor. Çarşamba günleri gün boyu öğrencilere, cuma günleri saat 18:00-22:00 arasında herkese ücretsiz olan müzeyi 26 Ağustos’a kadar gezebilirsiniz. Eğer şimdi unutulmaya yüz tutmuş eski İstanbul yaşantısını da merak ediyorsanız size Adnan Özyalçıner ve Sennur Sezer’in birlikte yazdıkları “Bir Zamanların İstanbul’u” kitabını okumanızı tavsiye ederim.

ÖNCEKİ HABER

Sadece yasalar değil, sistem değişmeli

SONRAKİ HABER

Bitlis Mutki'de 15 bölgede sokağa çıkma yasağı ilan edildi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...