28 Haziran 2018 14:41

Ahlat ağacının gölgesinde kuyular

Geçtiğimiz haftalarda vizyona giren ve çok konuşulan Ahlat Ağacı'na dair yazı Genç Hayat'ta...

Ahlat Ağacı filminin afişi

Paylaş

Ahlat ağacının kendisi aslında Ahlat Ağacı filmi hakkında fikir veren imgelerin en başında gelir. Ahlat ağacı, Anadolu’nun birçok yerinde ve hemen her bölgede yetişen bir ağaçtır. Kurak havaya ve hava kirliliğine karşı dayanıklı oluşu onu diğer meyve veren ağaç türlerinden ayıran en temel özelliklerinden biridir. İlkbahar ayının ortalarında çiçek açar, sonbahar ayında meyve verir. Meyvesinin buruk bir tadı vardır. Meyvesi için olduğu kadar 10 metreye kadar uzaması sebebiyle gölgesinden de faydalanılır. Sert hava koşullarının etkisiyle biçimi çok da göz alıcı olmasa da dalları direncinden hiçbir şey kaybetmez.

Tüm bunlar filmde toplumsal hayatın zorlukları karşısında sağ sola savrulmak zorunda kalan baba oğlunun hikayesiyle özdeşleşmektedir. Bu hikaye, hepimize oldukça yakın ve hayatlarımıza dokunan bir noktada. Tıpkı ahlat ağacının her yerde oluşu gibi memleketin her köşesi, hayatla mücadele etmek zorunda bırakılmış insanlarla dolu. Bir ağacın kıvrılarak yamuk yumuk uzamasına sebep olan sert hava koşullarıyken, insanı hataya sürükleyen yine onun içinde yaşadığı sosyal gerçekliğin kendisi. Ancak tüm bu koşullar ahlat ağacını nasıl dayanıklı hale getirdiyse baba rolündeki İdris de bu dayanıklılığa sahiptir.

'GERÇEKLİĞİ KADERCİLİKTEN KURTARMANIN BAŞKACA YOLU YOKTUR'

Filmin baş karakteri Sinan ise tıpkı babası gibi öğretmen olmak için çabalayan üniversiteden mezun olup memleketine dönmüş bir gençtir. Tek hayali ise bir gün kendi kitabının basılıp insanlar tarafından okunmasıdır. Ancak babası, aileye memur maaşından fazlasını vermek isteyerek ganyan oynamaya başlar. Bu süreç onları daha büyük zorlukların içine çeker. Aslında kurtuluş yolu sandığımız hayallerimizin bizi hayattaki kavga ettiğimiz gerçeklikle baş başa bıraktığını görürüz. Sinan’ın kurtuluş yolu olarak gördüğü mesleğine ulaşma arzusu, öte yandan asla teslim olmak istemediği, her daim eleştirdiği sistemin ta kendisidir. 

Bunların yanı sıra bir kuyunun hayatın kaynağını vereceğine olan inancımız hayatta kalmanın yolundan başka bir şey değildir. Yazılan kitaplar, bir pencere kenarında çürüse de kuyunun kenarında kitabı kendine dost edinmiş biri daima vardır. Bu kişi bir kuyuda asılı olmakla hayatın kaynağını aramaya devam etmek arasında seçim yapmamızda en belirleyici faktör haline gelebilir. “Çünkü çıplak gerçekliği kadercilikten kurtarmanın ve kör kuyunun dibindeki suya ulaşmanın başkaca yolu yoktur.”

GERÇEKLER YANSITILIYOR

Film bizlere, eğitim sisteminin bizi mecbur bıraktığı mesleği seçip hayallerimizdeki meslekten nasıl uzaklaştırıldığımızı gözler önüne sermesi bakımından çok güncel bir yaraya parmak basıyor. Her sene atanamadığı için intihara sürüklenen gençlerin hayatla nasıl mücadele etmek durumunda kaldığını gösterenböylesi bir tabloyu 3 saate yayılmış bir zaman içinde izlemek, çok da uzak olmadığımız bu hayatın bize yaşattıklarını en derinden hissettiriyor. 

Öte yandan kadınların geleceksizlikle sürdürdükleri savaşın yansımaları filmde dikkat çeken ayrı bir nokta olarak karşımızda duruyor. Filmin başında tanıştığımız bir genç kadının, yaşadığı ilçeden dışarı çıkamaması, eğitim alamaması ve bununla baş etme yöntemi taşradaki kadınların sıkıntılarına dair eğilimleri gözler önüne seriyor.

Tüm bunların ışığında film ülkenin gerçeklerini yansıtmasıyladakikalar boyunca ayakta alkışlanmanın değerini bizlere sunuyor.

ÖNCEKİ HABER

İspanya’da iktidara “sosyalistler” mi geldi?

SONRAKİ HABER

Şair Küçük İskender’e kanser teşhisi konuldu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...