03 Haziran 2018 09:17

Faşizme karşı mücadele: Bulgaristan ve Şili

Bulgaristan'da devrimci gençlik hareketinin faşizme karşı verdiği mücadele ve Şili'de faşizmin tarihi...

Paylaş

9 Haziran 1923’te Bulgaristan’da hükümet darbesi yapıldı. Aleksandır Stamboliyski hükümeti düşürüldü. Hükümet darbesi BZSN ile Komünist Partisi arasında mücadele birliği kurulamadığı için başarılı oldu. Böyle bir cephenin kurulamamasının temelinde ise, Komünist Partisinin köy ve kent burjuvazisi arasındaki çatışmaya katılmamak ve tarafsızlığını korumak gibi yanlış bir kararı vardı. 

Komünist Partisi ve BZN içindeki güçlerin yetiştirdiği köylü ve kentli emekçiler faşizme karşı yer yer ayaklandılar. Komsomolcular, ayaklanmaya her tarafta aktif olarak kitle halinde katılıp, görev alıyorlardı. Ayaklanmalar Komünist Partisi’nin Merkez Komitesi’nin “harekete geçmeyin, bekleyin” emri vererek gençliğin harekete geçme çabasını durdurmuştu. Yer yer patlak veren Haziran Antifaşist Ayaklanması Komünist Partsi ile Çiftçi Birliği arasındaki anlaşmazlığın devam etmesi ve geri çekilme kararı sebebiyle kısa sürede bastırıldı.

Tsankov’un faşist iktidarı Çiftçi Halk Birliği’ne, Komünist Partisi’ne ve Komsomol’a karşı amansız bir soruşturma başlattı. 

YÖNETİME KARŞ BİRLEŞİK CEPHE

BKP Merkez Komitesi Ağustos 1923’teki oturumlarında silahlı antifaşist ayaklanmanın hazırlanmasını ve işçi-köylü hükümeti kurulmasını kararlaştırmıştı. Bu amaca ulaşabilmek için önce kent ve köylü emekçileri arasında ittifak kurmak gerekiyordu. Kararlarda, BKP’nin; tüm kitlesel örgütlere birleşik cephe oluşturma önerisinde bulunması vardı. Dimitrov bu birleşik cephe üzerine şunu* yazmıştı:  “BKP kendi savaşını, büyük program hedeflerinden vazgeçmeden, parti bağımsızlığını zedelemeden, Sosyal Demokrat, Çiftçi ve radikal partilerinden de kendi program ve amaçlarından vazgeçmelerini istemeden, birleşik cephe kurulmasını öneriyor. Komünistler şu sırada sermayenin saldırısı önlemek, emekçi kitleleri felaket ve tehlikelerden ve burjuvazinin soktuğu çıkmazdan kurtarmak için birleşik cephenin en güvenilir yol olduğuna inanıyorlar.”

Birleşik cephe çalışmalarının pekişerek sürmesinden korkan Tsankov faşist yönetimi bu çalışmayı baskınlar, tutuklamalarla engellemeye çalışıyordu. Ayaklanmayı kısa sürede gerçekleştirmek gerekiyordu. Eylül ayında ayaklanma başlamıştı. Birçok köy ve kasaba ayaklanmaya katıldı. Ancak büyük merkezlerin bu ayaklanmanın dışında kalması ve ayaklanmaların aynı anda başlamaması nedenleriyle büyük askeri birlikler ayaklananların safına kazanılamadı. Bundan faydalanarak ayaklanma gaddarca bastırıldı. Kana boyanan fakat Bulgaristan’da gelecekteki savaşlara büyük deneyimler veren 1923 Eylül ayaklanmasına emekçi gençler ön sıralarda ve kitlesel olarak katılmışlardı. 

* Georgi Dimitrov, Vestnik Gazetesi

HALK FAŞİZMLE BARIŞMIYORDU

Eylül ayaklanmasının bastırılmasından sonra 1923 Kasım’ında yapılan parlamento seçimlerinin sonuçları faşist yönetimi dehşete düşürdü: işçi ve köylü ortak cephesine oy verenlerin sayısı 300 bini buluyordu. Gelişen işbirliğinden daha da korkar hale geldiler. 

1924 yılının başlarında Komsomol’un legal organı olan Bideşte gazetesi ülkenin çeşitli yerlerinde, faşist terörün kurbanlarını desteklemek için gençlik yardım komiteleri kurulmasını propaganda ediyordu. Bu komiteler bütün ilerici gençlikle sağlam bir işbirliği yapılmasına çok yardım ettiler. Bideşte yasaklanınca yerine Svetlina gazetesi çıkmaya başladı. İndirilen ağır darbelerin etkisinden kısa zamanda kalkıp doğrulan devrimci güçlerin kasaba ve köy emekçileri içindeki etklisi daha da arttı çünkü halk faşizmle barışmıyordu. Bu durum yeni bir ayaklanma hazırlığı sürecini başlattı.


BURJUVAZİ GENÇLİĞİ KAZANMAYA ÇALIŞIYOR

1925 yılı başında kapitalist dünya, savaş sonrası ekonomik ve politik bunalımlardan yakasını kurtardı ve ayaklanmaların üstüne bastı. Geçici bir süre için devrimci hareket geriledi. 

Burjuvazi, komünist gençlik örgütüne en vahşi şekilde saldırırken genç kuşaklar arasında kendine kuvvet kazanabilmek için ya eski gençlik örgütlerini canlandırdı ya da yenilerini kurdu. Fakat bu kuruluşlar gençliği burjuvazinin payandası durumuna getiremediler. Bununla birlikte burjuvazi spor dernekleri ve diğer kitle örgütleriyle daha yakından ilgilenmeye başladı. Bu örgütler içinde Bulgar şovenizmi fikrini yaymaya çalıştı. 

Gözden düşen Tsankov, Lapçev ile değiştirildi. Lapçev, Tsankov’un yürüttüğü terör politikasını güler yüzle devam ettirmeye çalıştı. O da hapishaneleri ilerici kesimlerle dolduruyordu.

GENÇLİĞİN SÖZÜ

Parti örgütlü bir şekilde geri çekilmeye başladı. Bu taktiği doğru kullanmak için emekçi kitlelerle yaygın bağlar kurmayı amaçladı, meslek birlikleri, gazete ve dergi kurdu. Bir çok yerde işçi gençlik dernekleri kuruldu. 

Bütün çalışmalarında Komsomol birleşik cephe taktiğini uygulamayı Moskova görüşmeleri sonrasında da önüne koydu. 1926’da Gençliğin Sözü adında haftalık bir gazete çıkarılmaya başlandı. Bu gazete emekçi gençliğin sınıfsal ve devrimci eğitimine yardım etti, gençliğin savaşını yönetmede önemli rol oynadı.

Legal bir işçi gençlik örgütü kurma sorunu geniş olarak incelenmeye başlandı. Gençliğin Sözü büroları etrafında gençlik çalışma okulları oluşturuldu. Bu okullar gelecekte kurulacak işçi gençlik birliğinin ilk grupları idi. 

Komsomol yerel işçi örgütleri kurulması ve daha sonra onların İşçi Gençlik Birliği’nde toplanması için çalıştı. Bu dönemin en önemli olayı İşçi Partisi’nin kurulması ve bu yeni partinin organı olarak Rabotniçenko Delo gazetesinin çıkmasıydı. RP’nin kurulması İşçi Gençlik Birliği(RMS)’nin kurulmasına hız kazandırdı. 

GERİCİ EĞİTİM POLİTİKALARINA KARŞI ÖĞRENCİ GENÇLİK 

1930 yılında Bulgaristan Genel Halk Üniversiteliler Birliği (BONSS) kuruldu. Üniversite öğrenci gençliğinin antifaşist örgütü olarak kurulan BONSS, RMS’nin yardımcısı haline geldi. 

RMS, bazı okullarda Marksizm-Leninizm dernekleri kurdu. Bu dernekler kültür bakanlığının dini ve gerici eğitim politikasına karşı savaşıyordu. Bu dernekler tüm öğrenci gençler arasında Marksizm ve Leninizm fikirlerini yayıyordu. Bir çok öğrenci boykotunu da yönetti. 

Haktan yana üniversiteliler BONSS önderliğinde 1931 Aralık’ında Tsankov’a karşı büyük bir boykot yaptı ve gösteriler düzenledi. Talepleri 9 Hazirancı profesörlerin ve Tsankov’un üniversitelerden gitmesi ve Devlet Savunma Yasası’nın kaldırılması idi. Boykot kazanımla sonuçlandı.

Orta öğretimdeki öğrenciler Tsankov yönetiminin gerici eğitim politikasına, yüksek okul harçlarına karşı geniş katılımlı eylemler yaptılar. Öğrenciler ülkenin her yerinde yapılan grevleri izliyor ve teşvik ediyordu. Öğrenci hareketini örgütlemede BONSS organı Studentsko Zname gazetesi önemli rol oynadı. 

Kaynakça
Bulgaristan Devrimci Gençlik Hareketi Tarihi,Evrensel Basım Yayın


ŞİLİ'DE FAŞİZM

Şili halkı Latin Amerika ülkeleri içerisinde Batı tipi demokrasiyi en çok sahiplenen ve bu doğrultuda Şili Cumhuriyeti’nin kurulduğu 1810 yılından 1924 yılına kadar hiç askeri darbe ile karşılaşmamıştır. Ülkenin kurulma sürecinde modern ordunun oluşması sırasında alınmış kararların halktan yana olması Şili’de önemli bir sivil demokrasi bilincinin oluşmasına sebep olmuş, 1924’ten 1932’lere kadar yaşanan darbeler sürecinin sonunda da yine sivil demokrasi galip gelerek cunta yönetimleri başarılı olamamıştır. Sivilleşme yanlısı kültürün Şili’de yayılmasının en büyük nedenlerinden biri de 1833 yılında yapılan anayasa değişikliği sırasında Diego Portales öncülüğündeki cumhuriyetçiler ile vesayet yanlıları arasında yaşanan mücadeleyi Portales’in kazanmasıydı. Portales’in kazanmasından sonra yapılan anayasa ile siviller ordunun üzerinde konumlandırılmış, ordunun darbeci üyeleri tasfiye edilmiştir. 1924’e kadar değişimler geçirse de geçerliliğini koruyan bu anayasa sistemi, Şili halkı tarafından korunan bir simge haline gelmiştir. Bu anayasa ve getirdikleri ile asker kendi merkezi alanına çekilmiş 1924-1932 yılları arasında yaşanan darbe pratiğinden sonra da bu durum değişmemiş, Pinochet darbesine kadar ordu siyasete müdahale edememiştir.

Bu sosyal reformlar ile Latin Amerika’nın nadir yerleşik demokrasilerinden biri haline gelen Şili 1950-1970 döneminde hızlı bir dönüşüm yaşadı. Bir yanda nüfus artarken, diğer yanda kırsaldan kentlere gerçekleşen önemli göçlerle kenar mahallelerde varoş semtleri oluşuyor ve ülke içerisinde geçim sıkıntısıyla birlikte sefalet de artıyordu. Bu dönemde başkent Santiago ülke nüfusunun üçte birine ev sahipliği yapıyordu. Dönemin başbakanı Eduardo Frei öcülüğünde Hristiyan Demokrat Parti önemli reformlar gerçekleştirse de Frei hükümeti (1966-1970) ekonomik olarak pek başarılı olamadı. Ekonomi bir bölümü kontrol altında tutuluyordu ve en önemli sektörler Amerikalıların tekelinde idi. Bu gibi halkın çözüm getirilmesini beklediği taleplere karşı Şili'de varlık gösteren sol karakterli partilerin Unidad Popular (Halkın Birliği) çatısı altında birleşmesi 3 Kasım 1970'de Salvador Allende'ye cumhurbaşkanlığının yolunu açtı.

Unidad Popular hükümeti iktidarda kaldığı üç yıl boyunca anayasanın çizdiği çerçevenin dışına çıkmamaya büyük özen gösterdi. Ara ve mahalli seçimler zamanında gerçekleşti. Oylarını artıran sol hareket bir dizi reforma da imza attı: bakır millileştiridi, üç yüze yakın tekel yakında takip edildi, Frei döneminde başlatılan toprak reformu sürdürüldü, alt kategorilerin ekonomiye dahil olması için maaşlar artırıldı, sağlık ve eğitim proğramları geliştirildi ve alt kategorilere ulaştırılması için çalışıldı. Ne var ki bu program bütün kesimler tarafından desteklenmedi. Elitler, üst kategoriler ve Chicago ekonomi okulunun genç iktisatçıların tepkisini çekti. 1972 yılı kırılma yılı olarak Şili tarihine geçti. Sokaklar tarafların eylemlerine tanık olmakta. Ülke Allende taraftarları ve karşıtları olmak üzere ikiye bölündü. Sesler giderek yükseliyordu. Nakliyat işçilerinin panamerikan yolunu kilitlemesi eylmelerin zirve noktasını oluşturdu. Elitler ve Allende karşıtları Allende'nin istifasını isterken orduyu da göreve çağırıyordu. Sokaklarda bunlar yaşanırken hükümet başlattığı reformlardan geri adım atmayacağını bildirdi. Salvador Allende, 2 Aralık 1970'de Santiago Stadı'nda yaptığı konuşmaya sadık kalarak geniş kitlelerin reform beklentisini gerçekleştirmek için geri adım atmadı.

Takvimler 11 Eylül tarihini gösterdiğinde ordu harekete geçti. Ülke yönetimine el koyan General Augusto Pinochet yaptığı açıklamada, "vatansever ordunun bugün gerçekleştirdiği harekat, yalnızca Salvador Allende'nin Marksist hükümetine karşı ülkemizi kaostan kurtarmak üzere gerçekleştirilmiştir" diyordu. Siyasi tabloya bakıldığında muhalefet partilerinde Hıristiyan Demokratların, 1973'te ki bakır işçilerinin eylemlerinde sağladığı ittifak ile rüzgarı kendi lehine çevirebilececek güçte olduğu ve ilk seçimlerde UP'yi zorlayacağının görülmesine rağmen darbenin gerçekleşmesi farklı beklentilerden kaynaklandığı çok sonraları anlaşılacaktır. Sürecin kendi içinde çözümsüzlüğe sürüklendiği iddiası gerçeği yansıtmamaktadır.

Salvador Allende, yaşananlar hakkında bilgilendirildikten sonra, başkanlık sarayı La Moneda'ya geldi ve yaptığı açıklamalarda hükümeti sonuna kadar savunacağını bildirdi. Ordu başkanlık sarayını kuşattı ve topa tutmaya başladı. Allende görevini ve ülkeyi terk etmemekte kararlı idi. Ordunun top atışlarından sonra uçaklarla La Moneda bombalandı. Görüşmelerin ardından başkanlık sarayında bulunanlar teslim olmaya karar verdiler. Onlar teslim olmak üzere ilerleken Salavdor Allende çalışma ofisinde hayatına son verdi.

Ordunun yönetime el koymasının ardından kısa bir sürede fişlenen ve hükümete yakınlığı veya sempatisi olduğu düşünülen 45 bin Şilili tutuklandı. Dikta günlerinde 3200 Şilili öldürüldü, 35 bini işkence gördü ve 200 bini Şili'yi terk etti. Santiago Stadı, açık toplama kampına dönüştürüldü. Tutuklananlar burada bir süre bekletildikten sonra başka noktalar gönderiliyorlardı. Santiago Stadı'nda işkence ve toplu cezalandırılmalar da yaşandı.Dünya çapında birçok ülke Şilili yurttaşlara vize sağlayarak binlerce Şilili'yi ölümden kurtardı. Esen terör ve şiddet rüzgarına karşı ülkede sessizlik hakimdi. 

Pinochet’nin ağır devlet terörüne karşın, 1982 yılına gelindiğinde, muhalefet yeniden ayağa kalkmaya başlamıştı. Bu yıla kadar gizli biçimde örgütlenen sol muhalefet, ekonomik krizin baş göstermesiyle açık eylemler düzenlemeye başlayacaktı. Eylemler kısa sürede Pinochet hükümetini doğrudan karşısına alan güçlü bir muhalif çevre yaratacaktı. Derhal sıkıyönetim ilan eden Pinochet, sürdürdüğü açık devlet terörüne karşı kitlesel hoşnutsuzluğu bastıramayınca, 1987 yılının Ocak ayında siyasi partilerin kurulmasına izin veren bir yasa çıkarmak zorunda kaldı. 1988 yılına gelindiğinde, Pinochet’nin yasal alanda siyasi parti olarak örgütlenme hakkını tanımak zorunda kalmasıyla açılan siyasal alan daha da güçlenecekti.

İşte Pinochet referandum kararını böyle bir dönemde verdi. Diktatörlüklerin meşruiyet tazelemek adına Napolyon’dan bu yana başvurduğu ve simgesel yönü fazlasıyla güçlü bir yöntem olarak referandum, bu kez, muhalefetin ortak hareket ederek mücadeleyi yükseltmesine, çok büyük bir kazanımla seçimlerin sonuçlanmasına sebep olacaktı. Referandum sürecinin başlarında yenilmez olarak görülen ve kendi yasaları ile demokratik olmayan koşullarda bir seçim kampanyası yürütecek  gibi görülen Pinochet’in karşısında muhalefetin ve “Hayır”ın gücü çok zayıf gözükse de 27 günlük propaganda döneminde çok ciddi bir çaba ve örgütlülük ile “Hayır” seçimi %54.9’luk bir oy oranı ile kazanmıştır. Bu seçim sonucunda 16.5 yıllık diktatörlük dönemi sona erecek ve Şili halkı, muhalefeti yeni bir dönemin önünü açtı. 

Şili’nin 1988 referandumunda alınan “Hayır” sonucu, tepeden inen ve sadece reklam nedeni ile başarıya ulaşan bir zafer olmamakla birlikte, askeri faşist diktatörlüğün ağır terörüne karşı hiç durmadan örgütlenerek sistemde bir çatlak yaratmaya çalışan sıradan insanların muhalefetiyle mümkün oldu. Pinochet rejimi, parlak bir muhalif reklam kampanyasına karşı sendeleyerek pencereden düşmedi, milyonlarca insan tarafından pencereden atıldı. İşte bir faşizmin “kaza” sonucu ölümü böyle gerçekleşti. 

AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETERİ’NİN MÜDAHALE ÇABASI

Amerika Birleşik Devletleri Şili'de yaşananları yakında takip ediyordu. Richard Nixon'un Dışişleri Bakanlığını yapan Henry Kissinger, daha seçimler gerçekleşmeden 16 Eylül 1970'de verdiği bir basın toplantısında, "kızıl tehdide" dikkatleri çektikten sonra , Allende'nin seçilmesiyle Latin Amerika'nın izole olan bu bölgesinde komünist bir rejimin yerleşmesiyle Latin Amerika'nın en güçlü ülkesi olacağını ve bunun Amerika'nın bölgesel menfaatleri açısından şansızlık olacağını ifade ediyordu. Salvador Allende'nin seçildiği haberi Washington'da bomba etkisi yaptı. Richard Nixon CIA'ye müdahalle etme emri verdi. 

https://www.evrensel.net/haber/305922/sili-referandumu-bir-fasizmin-kaza-sonucu-olumu
http://www.dunyabulteni.net/haber-analiz/273976/bir-darbenin-anatomisi-sili-1973-2013
https://journo.com.tr/sili-hayir-kampanyasi
Şili Güzü: 1973 Pinochet Darbesi, Erhan Çakmak, 2016, AÜ Siyasal Bilgiler Fakültesi

 

ÖNCEKİ HABER

İnce'den 'anadil' açıklaması: Herkese 3 dil öğreteceğiz

SONRAKİ HABER

Bozdağ: Apolet sökme görevi PKK-FETÖ tarafından İnce'ye mi verildi?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...