12 Mayıs 2018 13:11

‘En Güzel Şarkı’, Suriyeli işçilerle buluştu

Ercüment Akdeniz'in, Suriyeli mültecilerin öykülerine yer verdiği kitabı 'En Güzel Şarkı' için Çağlayan'da Suriyeli işçilerle söyleşi gerçekleştirildi

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Meltem AKYOL
İstanbul

Çağlayan’da seçimin nabzını tutmak için gezdiğimiz günün akşamında gazetemizin Haber Müdürü Ercüment Akdeniz’in "En Güzel Şarkı" kitabı için düzenlenen söyleşiye katıldık. Bilenler bilir, bilmeyenler için de biz söyleyelim, Çağlayan mülteci yoğunluğunun en fazla olduğu bölgelerden birisi. Suriyeli, Özbek, Kırgız, Afgan... her ırktan mülteci gelip yerleşmiştir buraya. Kimi ailesi ile kalır, kimi bekar evlerinde... Başlarken gün boyu seçim için gezdiğimizi söylemiştik ya, konuştuğumuz hemen her partiden insan bir tek Suriyeliler konusunda hemfikirdi. Diyorlardı ki “Onlar sağlıktan bedava yararlanıyor, hiçbir şeyde sıraya girmiyor, bedava yaşıyorlar”.

İşte orada konuştuğumuz Türkiyeli işçilerin bir bölümü de katıldı o söyleşiye.

Bir masanın etrafında toplanmış 20-25 kadar insanla Çağlayan’ın minik bir fotoğrafı gibiydi söyleşi, ağırlığını Suriyeli işçilerin oluşturduğu. Toplandığımız yer de bir işçi yemekhanesiydi. Masaların üzerindeki malzemeler toplanmış, bir yere yığılmıştı. Sabah işçilerin yemek yediği yerde biz şimdi mülteciliği, işçiliği konuşuyorduk.

GÖÇ, PATLAMA, ATEŞ...

Gelenleri beklerken edilen sohbetlerde, kim nerede, ne kadar ücrete çalışıyor, o konuşuluyordu. Dil bilip bilmediği, gelirken neler yaşadığı ya da vatandaş olmak için başvuru yapıp yapmadıkları...  Masanın etrafında oturanlar dikkatle dinliyordu birbirini. Söyleşiye katılan Suriyelilerden yalnızca biri Türkçe okuyabiliyordu. Ercüment Akdeniz o nedenle katılanlara kitabı Günay Karakuş’un çizimleri ile anlattı. Günay’ın da hikayesini anlatarak. Onun 103 kişinin hayatını kaybettiği 10 Ekim Ankara Katliamı’nda bir bacağını kaybettiğini söylediğinde, masanın üzerine derin bir hüzün çöktü. Ercüment anlattıkça bazen büyüdü o hüzün, bazen yerini kahkahalara bıraktı. Anlatırken her resmi önce sordu, “Ne görüyorsunuz burada?​” diye. Suriyeli işçilerin hemen hepsi kendi hayatlarının kesiti olmasından belki, belki başka bir şeyden, bazen yüksek sesle, bazen sessizce yanıt verdi. Yanıtlarda hep göç, patlama, ateş vardı. Bazen de aşk. Ercüment anlattı, onlar hikayelerin içine daldı. Kitaptaki aşk hikayesinde gözleri parlayan delikanlılar, Alan Kurdi’nin resmini görünce başlarını öne eğdi, hüzünle...

‘BENİM YAŞADIKLARIM SIĞMAZ BİR KİTABA’

Sonra en güzel şarkıdan bahsetti Ercüment, bütün işçilerin birlikte söylediği o en güzel şarkıdan. Gözleri açıldı hepsinin, dikkatle dinlediler. Az önceki hüzün, tam oturtamasa da bir umuda bıraktı yerini. Tedirgin bir umuda, öyle ya her gün hayatlarında başka bir şeyi görüyorlardı, burada anlatılan başkaydı. Olabilirdi belki... Söylenebilirdi o şarkı, hep birlikte...  Sabah Suriyeliler yüzünden pek çok olumsuzluk yaşadığını söyleyenlerse biraz mahcuptu, eğdiler başlarını...

Ercüment anlatmayı bitirdiğinde Halep’ten 4 çocuğu ile birlikte Türkiye’ye gelen 33 yaşındaki anne bir şeyler mırıldandı kızına. "Ne dedi annen?" diye sorduk, annesinden müsaade alarak yanıtladı: Annem dedi ki, ben yaşadıklarımı anlatsam bu kitaba sığmaz.

Söyleşi bittiğinde ise Suriyeli işçilerde anlaşılmış olma duygusu ile En Güzel Şarkı’yı birlikte söyleme umudu vardı. Genç delikanlılarda biraz da aşkın heyecanı...

Ön yargı duvarları yıkılamaz değildi, işte bir akşamüzeri, bir masanın etrafında toplanan insanlar konuşmaya başladı mı bir bir yıkılıyordu, yıkılmayanlarsa sonraki adımda yıkılabilir oluyordu. Yeter ki o duvarlar yıkılmak istensindi...

ÖNCEKİ HABER

Acının atlası: İş cinayetleri almanağı 2017

SONRAKİ HABER

Sözcü’den Demirtaş çıkışı: Zincirli demokrasi mi olur?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...