29 Ekim 2017 01:21

4 karede çocuk işçilik

Ercüment Akdeniz, saya işçisi mülteci bir çocuktan gelen dört fotoğraf karesini ve o karelerin öyküsünü Evrensel Pazar'a yazdı.

Paylaş

Ercüment AKDENİZ

Gece saat: 00.29. 

Cep telefonunda bir ileti sesi. Açıyorum. Karşımda alt alta dizilmiş dört fotoğraf karesi. Çocuk işçiliği anlatıyor yine fotoğraflar. Yaşadığı bir günü anlatmış çocuk. Adını veremiyorum; A.S. diye kısaltabiliyorum ancak.

A.S. bir mülteci çocuk, Suriyeli. İstanbul İkitelli’de, bir saya atölyesinde çalışıyor. Bilmeyenler için not düşeyim: Sayacılık, ayakkabı derilerinin dikimi ve yapıştırılmasıyla ilgili bir meslek.  

A.S, bana gönderdiği fotoğraflara herhangi bir not düşmemiş. Çünkü okuması yazması neredeyse yok. Onu gece vakti aramak istemiyorum: Eve yeni varmıştır, açtır, yorgundur, uykusuzdur diye belki çocuk. Ertesi günü bekliyorum. Derken öğlen paydosunda telefonlaşıyoruz:

 

“Merhaba A.S”
“Merhaba abi”      
“Fotoğrafları aldım. Ben şimdi bilgisayarın başındayım. Tane tane anlatır mısın bana o fotoğrafları, gazeteye yazacağım...“
“Tabii abi”
“Ha bu arada iş başı yapmana kaç dakika var?​”
“On dakika abi”
“Tamam bu süre bize yeter...”

SİYAH YEŞİL LEKELER

çocuk işçinin eli

“İlk fotoğraftan başlayalım o zaman. Hani şu elini açmışsın ya, avucunda siyah yeşil bir leke var. Nedir o?​”
“Abi o ne biliyor musun? Solüsyon ve ilaç karışımı bir şey.”  
“Lateks mi şu ilaç dediğin?​”
“Yok değil; ayakkabı yapıştırırken ince, dar yerlere sürülen ilaç.” 
“Sizi nasıl etkiliyor peki?​”
“Fena kokuyor. Bir de sabah dükkana gelmeden yüzümü yıkadığım zaman yüzüm kaşınmaya başlıyor. Onun için sabahları yüzümü yıkamıyorum. Akşam da suyla yıkadığım zaman gitmiyor. Tamamen gitmesi için bayağı tutacaksın sıcak suda. Misal banyoya girince 20 dakika sonra gevşiyor ilaç.”

‘PARMAKLAR ŞİŞİYOR HALİYLE, YARA OLUYOR’

çocuk işçi eli

A.S. işbaşı yapacak. O nedenle lafı uzatmadan hemen ikinci fotoğrafa geçiyorum: 
“Peki ya o yaralı parmaklar, senin mi onlar?​”
“Evet abi benim parmaklarım”
“Ama saya eylemleri zamanında parmakların bu kadar kötü değildi, nasıl bu hale geldi?​”
“Makası bastıra bastıra abi... Beni gördüğünde parmaklarım dinlenmişti. Çünkü işi bırakmıştık. Şimdi yine her gün makas kullanıyoruz. Parmaklar şişiyor haliyle, yara oluyor.”
“Ee nasıl çalışıyorsun o yaralı parmaklarla?​”
“Mecbur...  Misal kürklü deri geldiği zaman ya da kalın deri, kesemiyoruz. Daha da zorlanıyor parmaklar. O zaman bant yapıştırıyoruz Akşam eve gidip de yattığım zaman parmaklarım biraz iniyor. Ama ertesi gün çalışınca yine şişiyor.” 
“Eldiven yok mu işyerinizde?​”
“Yok herhangi bir şey yok”
“Peki oradaki bütün işyerleri mi öyle?​”
“Evet buralar böyle...”   

ÜÇÜNCÜ FOTOĞRAF

çocuk işçi

Tam üçüncü fotoğrafa geçecekken arkadan belli belirsiz bağırtılar geliyor. Ustalar A.S’ye çabuk olmasını söylüyor olmalı. Çocuğun sesindeki tedirginlik de beni doğruluyor gibi. O nedenle üçüncüyü atlayıp hemen dördüncü fotoğrafa geçiyorum. Kaldı ki üçüncü fotoğraf A.S’yi çalışırken gösteriyor ve pek de soruya yer bırakmıyor.

SON SEFER

metro

Dördüncü fotoğraftaki mekan bir metro durağı. Tabelada son sefere 4 dakika kaldığı yazıyor. Soruyorum:
“A.S. kardeş, telefona baktım; fotoğrafları bana gece 00.29’da atmışsın, doğru mudur?​”
“Doğrudur abi”
“Son sefer saatiniz bu mu?​”
“Yok son saat 23.15... O dediğin eve vardığım saat.”
Bu arada, buraya şu notu düşmeliyim: Sayada çalışan çocukların normal mesaisi artık 07.00-23.00 olmuş gibi. Parça başı para kazanma baskısı da bu işin olağan hale getirmiş. 
“Peki ya duraktakiler; fotoğrafa bakınca durakta Suriyelileri görüyorum?​” diye soruyorum.
“Doğru... O saatte durakta genellikle Suriyeli işçiler oluyor” diye yanıtlıyor A.S.

FİYAT LİSTESİ

Telefon görüşmesi biterken... Çocuk işçiliğe mi yanayım yoksa deriyi çürüten, ciğeri söndüren kimyasal maddeleri mi bilemedim. Ama eve ekmek de götürecek çocuk, aile de besleyecek mecbur; o yüzden sormadan edemedim:
“Ne oldu fiyat listesi; o kadar eylem yaptınız?​”
“Fiyat listesi hâlâ açıklanmadı abi. Ama parça başına 50 kuruş ile 1 lira arası zam yapıldı.” 
“Sana nasıl yansıdı peki?​”
“Haftalık 50 lira artış oldu.”
İçim biraz buruk gülümsüyorum. Telefonu kapatmadan önce:
 “Kolay gelsin sana A.S, haydi kolay gelsin...” diyorum.
Nasıl kolay gelecekse?

ÖNCEKİ HABER

Esenyurtlu kadın işçiler: Yaşamaya ne zaman var ne para!

SONRAKİ HABER

Torik Akını: Öyküyle yarım asırlık yolculuk

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...