03 Ekim 2017 21:00

Son sözü metal işçisi söyleyecek

İşçilerin, taleplerini elde edebilmeleri için, MESS patronlarına olduğu kadar sendika bürokrasisine karşı da mücadele etmeleri gerekiyor.

Paylaş

Ömer YALÇINTAŞ

 

Hatırlanacağı gibi 2015 mayısında gerçekleşen ve Türkiye işçi sınıfının mücadele tarihinde dönemeç noktalarından biri olan metal işçilerinin büyük direnişinin ardından gözler, bu yıl yapılacak MESS Grup Sözleşmesi’ne çevrilmişti. İşçilerin, çeşitli gerekçeler öne sürülerek 2017 yılına havale edilen talepleri ve metal direnişinin yarattığı moral etki, bu yılki MESS sözleşmesini yalnızca metal işçileri açısından değil tüm işçi sınıfı ve emek dostları için de bir ‘eşik sözleşme’ haline getirdi. Deyim yerindeyse, o an geldi!

 

Sektörde örgütlü işçilerin ana gövdesinin üye olduğu Türk Metal Sendikası, ortalama yüzde 38’lik ücret artışı talebiyle TİS masasına oturuyor ve bu, işçiler tarafından da genel kabul görüyor. MESS ise henüz ortaya bir tutum koymuş değil. Bu tabloya bakıp, emek tarafı pozisyonunu belirlemiş, sermaye tarafı ise henüz pozisyonunu belirlememiş (dişlerini göstermiş) değil denebilir. Ne var ki kazın ayağı tam olarak öyle değil. İşçilerin, taleplerini elde edebilmeleri için, devlet ve hükümetin desteğini arkasına almış MESS patronlarına olduğu kadar, kendi sırtlarına saplanmış sermayenin paslı hançeri olan sendika bürokrasisine karşı da mücadele etmeleri gerekiyor. Bir de bu olumsuzlukların üzerine tüy diken OHAL olgusu var. Görüntüde darbecilere karşı ilan edilmiş gibi olsa da Cumhurbaşkanının TOBB toplantısında “Olağanüstü hali biz iş dünyamız daha iyi çalışsın diye yapıyoruz. Soruyorum, herhangi bir sıkıntınız, aksamanız var mı? Biz göreve geldiğimizde OHAL vardı. Ama bütün fabrikalar grev tehdidi altındaydı. Şimdi böyle bir şey var mı? Tam aksine. Şimdi grev tehdidi olan yere biz OHAL’den istifadeyle anında müdahale ediyoruz” sözleriyle açıkça dile getirdiği gibi, OHAL gerçekte doğrudan işçi haklarını hedef almıştır. Kısacası metal işçilerini bekleyen süreç oldukça zorlu.

 

TİS SÜREÇLERİ, SENDİKALAR VE DİRENİŞ


Metal iş kolunda uzun yıllardır sözleşme imzalansa da işçiler TİS süreçlerinde güçlerini yeterince toparlayamıyor ve sonuçta sendikalara çöreklenmiş bürokrat yöneticiler eliyle haklarından mahrum bırakılıyor. MESS ve onun sendikalarla olan ilişkisi, bir anlamda sendikal bürokrasinin bugününü anlamamızı da kolaylaştıracaktır. MESS’in Türkiye’nin siyasetinde de etkili en dişli patron örgütü olduğu unutulmamalıdır. 


2015 mayıs direnişi, MESS’e karşı büyük bir işçi hareketi olarak gerçekleşmiştir. Birden patlayan ve kendiliğinden bir hareket olmakla karakterize bu direniş, bir birikimin sonucudur. Sendikal bürokrasiye karşı mücadele ve sendikaların dönüşümü tartışmaları, son yıllarda işçiler arasında yoğun biçimde sürmektedir. 2015 direnişi bunun en somut dışa vurumudur aynı zamanda. Metal işçileri şimdi bu mücadeleler içinden biriktirdikleri deneyim ile 2017 sözleşme sürecindedir.


Metal Fırtına diye anılan 2015 yılındaki ayağa kalkış; 2015 ocak ayı sonunda MESS’in grup sözleşmelerinde tüm sendikalara dayattığı 3 yıllık sözleşme ve düşük zam oranlarına karşı bir tepki olarak gelişmişti. Ek zam, işçilerin işten atılmama garantisi, sendika seçme özgürlüğü ile TM’nin işyerlerinden atılması talepleri çığ gibi yayıldı. İşte bu dönem, işçilerin inisiyatifi ele aldıkları, eksikliklerine rağmen işyeri örgütlerini, komitelerini kurdukları, sözcülerini demokratik yollarla belirledikleri ve anlaşma olursa da işçilere onaylatmadan olamayacağının bilince çıkarıldığı bir dönem oldu.


Şimdi 2017 sözleşmesi geldi çattı. Metal direnişinden sadece işçiler öğrenmedi, sendika bürokrasisi de belli sonuçlar çıkardı. Bunun sonucudur ki Türk Metal, işyeri temsilcilerini seçimle belirlemek zorunda kaldı. TİS taslağı hazırlanırken ise işyerlerinde anketler düzenledi. Sözleşme süresinin 2 yıla indirilmesi ve ücretlere yüzde 38’lere varan zam talepleri taslakta yer aldı.


Ancak bu durum kimseyi yanıltmamalıdır. Sendika bürokrasisi (ki metal sektöründe örgütlü tüm sendikaların başına çöreklenmiş durumda) işçilerle çatışacak bir taslakla işçinin karşısına çıkamazdı. Böyle yaparlarsa işçilerin TİS sürecine Metal Fırtına’nın deneyimiyle örgütlü bir şekilde yönelebileceğini düşündüler. MESS patronlarının stratejisi ise aşağı yukarı kestirilebilir; hükümetten aldığı destekle OHAL’i bir süngü gibi kullanarak işçileri en geriye razı etmek, yani boyun eğdirmek, yani Metal Fırtına’nın rövanşını almak... Eğer metal işçileri bu tabloyu yaşamak istemiyorsa sendikal bürokrasi ve hükümetten en küçük bir beklentiye girmeden, TİS sürecine örgütlü bir şekilde müdahil olmalıdır.
Sendika bürokratlarına TİS sürecinde adım attıran hiç şüphesiz işçilerin mücadelesidir. Ama sadece bununla yetinilemez. Sendikaların işçilerin yönettikleri, demokratik işleyişin hâkim olduğu, patronlara kök söktüren örgütler olabilmesi için işçilerin inisiyatifi ele alması gerekir. İşçi komiteleriyle işyerlerinde örgütlülüğünü sağlayarak sorunlarını çözerken; aynı zamanda bu sorunlar ve çözümlerinin memleket meseleleriyle bağını göreceği bir siyasal dönüşüm için de ilerlemeyi bilmelidir.


Bu, özellikle sözleşme dönemlerinde taleplerin elde edilmesi açısından, çok daha önemlidir. Örneğin işçi sınıfı, taleplerinin önünde engel olan OHAL vb. siyasi uygulamalar karşısına, özgürlükleri savunarak çıkmazsa... Ya da sınır ötesi askeri müdahale için onaylanan tezkerenin emekçilerin yoksullaşması, cephede ölmesi en basitinden sözleşmelerinin, grevlerinin ertelenmesi anlamına geleceğini bilerek savaş politikalarına karşı olmazsa, olmaz. Patronların ve savaş rantçılarının ekmeğine yağ sürülür.

 

SENDİKAL BÜROKRASİYİ AŞMAK İÇİN


Metal işçilerinin 2017 sözleşmelerinde haklarını ilerletmesi ve sendikacıların korkudan da olsa attığı adımların kalıcı olması, sendikaların bürokrasiden arındırılarak işçilerin eline geçmesi; ancak ve ancak 2015 yılında başta Renault işçilerinin yaptığı gibi işyeri örgütlenmelerinin oluşturulup geliştirilmesinden geçiyor.


Her bölümden, vardiyadan işçilerin kendi seçtikleri komiteleri ile sürece müdahalesi zorunludur. İşyeri işçi inisiyatifi; işçilerin yönettiği, yön verdiği bir toplu sözleşme süreci için zorunlu koşuldur.


Patronlar, sendikal bürokrasinin ve hükümetin de desteğiyle 2015’te işçiler karşısında konumlarını belirlemiş ve hamlelerini yapmıştı. Bugün OHAL koşullarında bu ilişki daha dolaysız, daha çıplaktır. İşçilerin o dönem ortaya koyduğu iradenin, bu yıl da ortaya çıkmasını engellemek gerektiği dersini çıkaran patronlar sınıfı, gerekli adımlarını sendika bürokratları eliyle atmış, kimi göstermelik demokratik makyajlarla sözleşmeye hazırlanmıştır. Taslak da böyle kılıfa sokulmuştur.


Bu “olumluluk” başta ileri işçiler açısından iyi kavranmalı ve devamı için sendika ağalarının dize getirilmesinde dayanağa çevrilmelidir. Bu anlamıyla birçok işletmede olumlu karşılanan taslaklarla oturulan TİS görüşmeleri, “Acaba alınır mı?​” tereddütleriyle televizyon izler gibi izlenmemeli, taleplerin gerçekleşmesi için çaba harcanmalıdır. Zira bürokratlar, patronlar ve hükümet gerekli dersi çıkarmışlarsa bizler de bu sözleşmeyi eşik olarak görmeli ve çevremizi örgütlemek, komitelerimizi kurmak için yürüyüşümüzü hızlandırmalıyız.


“Geçmişte yaptık, olmuyor” demek de doğru değildir. Sömürü çarkı büyürken, patronlar, özellikle de otomotiv patronları üretim ve kâr rekorları kırarken, metal işçileri geçmiş deneylerden öğrenmeyi bilmelidir. “Nerede yanlış yaptık, kazanımları kalıcı hale neden getiremedik, sendikal bürokrasinin hakimiyetini neden engelleyemedik?..” Tüm bunlar hesap edilerek adım atılmalı. Sendikaların korkudan da olsa hazırladığı “ileri” taslaklar ancak böyle hayata geçebilir. Taleplerin gerçekleşmesi ve sözleşmenin işçilere sormadan imzalanmaması için oluşturulan TİS komiteleri, patronların direnmesi ihtimaline karşı grev komitelerine dönüşmeye hazır olmalıdır. Son söz; 2017 TİS’inin sonucunu metal işçisinin alacağı tutum belirleyecektir.

ÖNCEKİ HABER

Katalonya’da genel grev ilan edildi

SONRAKİ HABER

Adalet Bakanı Gül: Cezaevlerinde 594 çocuk annesiyle kalıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...