27 Temmuz 2012 16:33

ÖMSS: Büyük proje büyük adaletsizlik!

Resmi rakamlara göre Türkiye’de engelli sayısı 9 milyon. Engellilerin sosyal yaşama katılımlarından tutun da eğitimine kadar pek çok şey, sorunlar yumağının bir parçası olarak karşımızda duruyor. Bu yumakta en çok düğüme yol açan sorunlardan biri de engellilerin istihdamı. Çözüm için genel seçi

ÖMSS: Büyük proje büyük adaletsizlik!
Paylaş
Şenay Kumuz

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının engellilerin istihdamı için “büyük proje” olarak takdim ettiği çözüm ise “Özürlü Memur Seçme Sınavı” oldu.

SORUNLARLA YAPILDI

29 Nisanda gerçekleştirilen sınav öncesinde de sonrasında da pek çok tartışma ortaya çıktı:
* 55 sayfalık sınav kılavuzu sınava girecek olanlara ulaştırılmadı, bakanlığın ve ÖSYM’nin İnternet sitelerinden okunabileceği söylendi.
*Başvuru yapan pek çok engelli sınav kılavuzunda yer alan “Bazı engelli gruplarına ek süre verileceği, ihtiyaç olduğunda okutman ve işaretleyici desteği sağlanacağı” gibi bilgilere erişemedi
*Sınavın yapılacağı merkezler engelliler için uygun binalar değildi. Fiziki koşulları uygun olmayan okullarda sınavlara girmek zorunda kalan engelliler en çokta rampa ya da asansörün olmamasının sıkıntısını yaşadılar
*Sınav  sırasında okutmanların ve işaretleyicilerin nasıl seçildiği belli değildi. Sınava giren bazı engelliler okutmanların okuma güçlüğü çıkardığını, “Sadece 1 kere okurum, ikinciyi okumam” dediğini aktardı.
*Sınavın ardından açıklanan kadrolar ve yerleştirmelerin yapılacağı kurumlar açısından da pek çok sorun var. En fazla kadronun Diyanet İşleri Başkanlığına müezzin-kayyım, imam-hatip, kuran kursu öğreticisi almak üzere açılması dikkat çekici.  
*Tercih süresinin yetersizliği en büyük şikayet konusu. Fakat açılan kadrolardaki adaletsizlik bu sorunu bir nebze geride bırakıyor. Önce 20 bin kişinin alınacağının söylendiği sınavda sonrasında bu rakam 3 bine düşürüldü. Tepkiler üzerine ilk etapta 7 bin kişinin yerleştirileceği, önümüzdeki iki yıl içinde ise 13 bin kişinin yerleştirileceği ifade edildi.
Bütün bu sürecin hükümetin meseleye bakışından kaynaklandığını söyleyen engelliler, asıl sorunların ise atamalar yapılınca ortaya çıkacağını söylüyor.  Boş vaatlerle aldatıldıklarını düşünüyorlar.

MUAMMALAR ADALETSİZLİK YARATIYOR

Bakırköy Belediyesi bünyesindeki Gençlik Merkezinde engelli eğitmenliği yapan Ayşe Muhterem Aydoğdu engellilerin yaşadıklarının en yakın tanığı. Engellilerin sınava hazırlanmalarına ve sınav sonuçlarına göre tercih yapmalarına yardımcı olan Aydoğdu, ÖMSS’nin  tüm engellilerin eşit derecede faydalandığı bir sınav sistemi olmadığını düşünüyor. Sınavın ismine bakarak devletin mantığının ortaya çıkacağını ifade eden Aydoğdu’nun anlattıkları açılan kadroların engellilerin “Emek vererek kendi hayatlarını kazanacak olan” vatandaşlar olarak değil, adeta lütuf gösterilmiş kullar olarak görüldüğünü gösteriyor:
“Özürlü memur deniyor ama ‘hizmetli’ kadrosu alıyorlar aslında. Ataması yapılacak olanlar 650’ye tabi olacaklar mı, olmayacaklar mı, henüz bilmiyoruz. Tüm engelliler aynı sınava tabi tutuldu. Lise ve üniversite mezunu olanlar da aynı sınava tabi tutuldular. Tercihlerin neye göre yapılacağına ilişkin bir ölçüt yok. Engellilerin yaşamı sadece aileleri tarafından düzene konulabiliyor, bu açıdan şehir değiştirmek onlar açısından tüm yaşamlarını baştan düzenlemek anlamına geliyor. Ancak, tercihleri yaparken şehir dışı da olmak üzere çocukların kendince yapabileceklerini inandıkları bölümleri işaretledik.”

Aydoğdu, tercihlerin hangi kriterlerle yapılacağı muammasının engelliler arasında da ayrımcılık anlamına geldiğini ifade ediyor: “Tercihler eğer puanlama sistemine göre yapılacaksa ortopedik engellilerle görme engelliler, işitme engellilerin önüne geçecek. Çünkü işitme engellilerin okuduklarını geç anlamaktan kaynaklı bir problemi olduğu için soruları okudukları halde geç anlıyorlar. Bu nedenle de daha az puan alıyorlar.” Aydoğdu’ya göre bu sorun aslında sınavın hazırlanma sürecinde göz önüne alınmalı ve farklı engel gruplarına farklı düzeylerde sınav sorusu hazırlanmalı: “Bir görme engelliyi bir ortopedik engelliyle aynı sınava tabi tutabilirsiniz, ama bir işitme engelliyi onlarla aynı sınava tabi tutmanız pedagojik açıdan da hiç doğru değil. Görmeyen bir engelliye verilen ek süre ya da okutman desteği iyi bir çalışma ama aynı özen işitme engelliler için de gösterilmeliydi, ancak bu olmadı” (İstanbul/EVRENSEL)


‘ÇOCUKLARIMIZIN GURURUYLA OYNAMAYIN’

Bakan Fatma Şahin’in açıklamaları ile umutlanan ancak daha sınav öncesi yaşanan sıkıntılar nedeniyle kaygılanmaya başlayan aileler, sınavın arkasından yaşananlara oldukça kızgınlar. Çocuklarının umutlarıyla oynandığını ve psikolojilerinin bozulduğunu söyleyen aileler, engelli çocukların tek garantisinin anne babaları olmasının vatandaşlık haklarına da aykırı olduğunu düşünüyor:

Sevim Yüksel: Özellikle işitme engelli aileleri eğitim açısından kendi kaderlerine terk edilmiş durumda. Bizim çocuklarımız duymadan öğrenmeye çalıştıkları için ve işitme engelliler için yeterli eğitim kurumu olmadığı için çok geride kalıyorlar. Bakanlar yaptıkları açıklamada “Biz özürlüler için çok şey yaptık, toplumun kanıksamasını, engellilerin dışarı çıkmasını sağladık” diyorlar,  oysa bizim yaşamımızda pratikte hiçbir olumlu gelişme yok. Biz çocuklarımızı ancak kendi bilincimizin yettiği kadar yetiştirebildik. Aile desteği ve yönlendirmesi ancak ekonomik durumu iyi olan ailelerin yapabileceği bir şey, yoksul ailenin bu şansı da yok. ÖMSS’de sorulan sorulara cevap verebilecek düzeyde eğitim verdi mi ki devlet engellilere, şimdi bunlarla çocuklarımızı ölçüyor? Devlet okullarının engellilere verdiği eğitimden sonra hâlâ adını soyadını yazamayan çocuklarımız var. Benim oğlum bin türlü kaygı ile sınava girdi, psikolojisi bozuldu. Bizim çocuklarımız niteliksiz görülüyor, devlet de açtığı kadrolarla bunu ispat etmiş oldu. Çocuğumun hayatını kolaylaştıran tek şey biziz, başka bir kente tek başına gitme olanağı yok. Neye göre tercih yapacağımızı bilemedik, çok bilinçli tercihler yaptığımızı da söyleyemeyeceğim

Serpil Karakaya: Kızım büyük özverilerimiz ve desteğimizle piyano çalabilen bir işitme engelli. Kızımı bugün “bizim başarımız” diye takdim etmek isteyenlere soruyorum, kızımın bu yeteneğinin gelişmesi için bize nokta kadar yardımınız oldu mu? Kızım ÖMSS’ye girdi, ancak ne iş yapabileceğini, seçtiğimiz kadronun onun için uygun olup olmadığını bilmiyoruz. Devlet açtığı kadroyu hak değil lütuf olarak görüyor. Bu sosyal devlet politikası mı oluyor? Kızımın hayatı boyunca bana ihtiyacı olacak ama ben öldüğümde ne olacak? O yüzden engelsiz vatandaşlara göre daha fazla güvenceye ihtiyaçları var.  Devletten çok bir şey istemiyoruz sadece hakkımızı versinler! 


GÜLER: HİÇBİR VAAT YERİNE GETİRİLMEDİ

Türkiye Sakatlar Derneği Genel Sekreteri Ali Güler yaşanan tüm süreci “hayal kırıklığı” olarak değerlendiriyor. Engellilerin en büyük sorununun istihdam olduğunu, bunun hem eğitim sorunlarından hem de toplumun ve devletin engellilere bakış açısından kaynaklandığını ifade eden Güler, ÖMSS’nin hiçbir derde derman olmadığını düşünüyor:  “Engelliler için açılan istihdam alanları genelde asıl iş değil, yan ya da atıl işler olarak görülen işler.
Arkadaşlarımız tercih yaparken kötünün iyisini seçtiler, ve üstelik bu tercihler bir ‘tercih’ değil, zorunluluk. Çünkü eğer bu ülkede engelli olarak dünyaya geldiyseniz devletin size sunduğu olanaklarla kariyer yapma ve ailenizi geçindirecek bir işe sahip olma şansınız yok. Bugün hemen hemen aynı işi yaptığı meslektaşından daha az ücret alır engelliler. Çünkü ona verilen iş lütuf olarak görülür”
AKP’nin seçim sürecinde engellilere verdiği vaatleri hatırlattığımız Güler bu sınav bile hiçbir vaadin yerine getirilmediğinin gösterdiğini söylüyor.
“Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının çalışmasının sonucunda yapılan bu sınav hiç kimseyi memnun etmemiştir. Engellilere hayatları konusunda piyango oynatılıyor,  20 bin kişinin arasında alınacak yedi bin kişiden biri ben olacak mıyım gerginliğini bütün engelliler yaşıyor. Tercihler yapıldı ama atamalar yapılınca göreceğiz sınavın gerçek sonucunu”.


ENGELLİLER NE DİYOR?

Ramazan Akgül: 33 yaşındayım, evliyim, bir kızım var. Bu sınavda en büyük sıkıntı sınavın kendisi değil sonrasıdır benim için. Sınavın yapılacak olması iyi bir duygu yaratmıştı önce, ne de olsa devlet kapısı ve güvence sahibi oluruz diye düşünüyor insan. Torpil olmayacağını, hak edenin atanacağını düşünüyordum. Ancak, kılavuzu incelediğimde aslında durumun böyle olmadığını fark ettim. Evet torpil yok, ama adalet de yok. Tercihler sadece internet ortamında yapılıyor. Kılavuzları anlamak için alim olmak gerekiyor! Tercihler yapılırken özel koşullar var; mesela ben lise mezunuyum. 2001 kodlu her yere yerleşebilirim.
Ama yanına özel bir kod koymuş 2097 diye. O kodlu tercihler muhasebe çıkışlı olmayı gerektiriyor. Eğer muhasebe ile ilgili bir sertifikam olmamasına rağmen ben bunu tercihlerime eklemişsem ÖSYM benim yerleştirmemi yapıyor, sırtından atıyor, yani listesinden çıkarıyor. Ama kurum benim atamamı yapmıyor, çünkü o belgeyi ibraz edemiyorum. Ama ben görme engelliyim, o özel koşul kodunu fark edemediysem veya gözden kaçırırsam atama hakkım engelleniyor, ta ki 2014’teki sınava kadar. Kılavuzun yönlendirmesine göre bir işitme engelli santral memurluğunu seçebilir, sonra kuruma atandığında kurum içi heyet “sen duymuyorsun” deyip atamasını durdurabilir. Hem kadro yanar hem de engellinin hakkı.  Kılavuz diyor ki Lise 4’te okuyan biri mezun olmadan sınava girebilir, ama 1 Temmuzda diplomasını almış olması lazım. Ancak engellilerin çoğu açık liseye gidiyor ve açık lise sınavları 28-29 Temmuzda. Onların da hakkı yendi.
Tercih sürecinde hiçbir devlet kurumu özel danışmanlık hizmeti vermedi. Bizim derneklerimiz bildikleri kadarıyla yol gösterici olmaya çalıştı.  Bakanlık yağmadan gürlüyor, olan bizim hayatlarımıza oluyor.  

Rahman Turgut: İstanbul’da yalnız yaşıyorum, 28 yaşındayım. Ön lisans grubundan ÖMSS’ye girdim. Türkiye 32.si oldum, ancak tercih şansımız o kadar sınırlı ki iyi bir puan almış olmanın bir anlamı yok. Ön lisans mezunlarına 1600 kadro açılmış, ama 400 tanesi Diyanet İşleri Başkanlığı kadrosu, orada da ilahiyat bölümlerinden mezun olma şartı var. Engel grupları gözetilerek kadro açılacağı söyleniyordu, ancak böyle bir şey yok.


NE VERDİN DE NE İSTİYORSUN?

Cansu Şen: 2 çocuğum da işitme engelli. Devletin bizim çocuklarımızda yeterlilik araması, onları sınava tabi tutması çok şaşırtıcı, insana sorarlar “Ne verdin de ne istiyorsun?​”. Biz, çocuklarımızı okula kaydetmek istemeyen müdürler, çocuğumuzu sınıfta görmek istemeyen öğretmenler, yeterli olmayan engelli okullarıyla uğraştık yıllarca, çocuklarımıza sadece biz emek verdik. Benim kızım Nima, Malatya’da Eczacılık Fakültesinde okuyor, iki yıldır bizden uzakta, çok büyük sorunlarla uğraşıyor. Çocuklarımızı kendi çabalarımızla geliştirip, ekonomik imkanlarımızı zorlayıp  bir noktaya getiriyoruz, ancak devletin çocuklarımıza reva gördüğü kadro, “atıl” kadro. Bizim de çocuklarımızın da gururuyla oynanmasın.

ÖNCEKİ HABER

Batman’dan Ankara’ya ‘kara ring’ işkencesi!

SONRAKİ HABER

Askeri birlikte ölü bulunan gencin cenazesinde tepki

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...