25 Haziran 2017 02:58

Kışla salgınları: Manisa

Ayşegül Tözeren Manisa’daki asker zehirlenmelerini ve yanıtlanması gereken soruları yazdı.

Paylaş

Ayşegül TÖZEREN

Türkiye’nin halk sağlığı tarihine yeni bir başlık eklendi: Kışla salgınları.

Son aylarda Manisa’da dört kez, Kastamonu’da bir kez askerler gıda zehirlenmesinden dolayı hastanelik oldular. Manisa’da dördüncü kez gerçekleşen salgında sayısı bile tam olarak belirlenemeyecek kadar çok asker hastaneye başvurdu. CHP Manisa Milletvekili Doktor Tur Yıldız Biçer şöyle anlatıyordu: “Kaç erin hastaneye başvurduğunu tam belirleyemiyoruz. Çünkü birçoğunun kimliği yanında yoktu, isimlerini de söylemeyecek kadar halsizdiler!”

Manisa’daki salgınları duyduğumda hafızam beni 2011 yılında çıkmış bir kanun hükmünde kararnameye götürdü. Ve birkaç soruya…

Cumhuriyet’e yakın yaştaki 1593 sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanunu 06.05.1930 tarihinde yayımlanmıştır. Kanunun 126 ve 127. maddelerinde, gıda üretim yerleri ve sıhhi müesseselerde çalışanların işe başlamadan önce bulaşıcı hastalıklar taşımadığına dair sağlık raporu almakla yükümlü oldukları ve bu yükümlülüğün kişinin çalıştığı süre içerisinde her üç ayda bir sıhhi muayene olmakla ve istenebilecek tetkikleri yaptırmakla devam edeceği detaylarıyla açıklanıyordu. Ancak, neden bilinmez, bu kanun maddeleri, 11/10/2011’de yayımlanan 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 58. maddesinde yer alan “Çalışanların hijyen konusunda bu işyerlerindeki meslek ve faaliyetin gerektirdiği eğitimi alma zorunluluğu” ve “bulaşıcı hastalığı olanlar çalışamaz” ifadeleri ile değişikliğe uğradı. İlk soruyu o yıllarda Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER) soruyordu: Neden hijyen eğitimi ile portör muayeneleri birbirinin alternatifi olsun?

Çalışanlara hijyen eğitimi, elbette gereklidir. Ancak hem bulaşıcı hastalığı olanlar çalışamaz deniyordu, hem de portör taraması zorunlu olmaktan çıkarılıyordu. O günlerde akıllaraysa ikinci bir soru geliyordu: Gıda sektöründe çalışanlara portör muayenesi yapılmadığı takdirde bulaşıcı hastalığı olup olmadığı nasıl anlaşılacak?

HASUDER, portör muayenelerinin gerekliliğini anlattığı açıklamayı şöyle sonlandırıyordu: “Salmonella ve Shigella yönünden bakılacak dışkı kültürünün en az yılda bir kez yapılması, Entamoebahistolytica kistleri, Giardialamblia kistleri ve helmint yumurtaları yönünden dışkının mikroskobik incelemesinin en az altı ayda bir yapılması, Staphylococcusaureus yönünden boğaz ve burun kültürünün en az yılda bir kez alınması, Tüberküloz yönünden akciğer grafisinin de en az yılda bir kez çektirilmesi uygun olacaktır.” Bu açıklamadan yaklaşık beş altı yıl sonra Salmonella bakterisinin adını çok acı bir biçimde duyacaktık. Bir genç insanın ölümüne, onlarcasının da hastanede tedavi görmesine neden olduğunda…

Üçüncü soruyu da soralım: Portör muayenelerini tekrar zorunlu hale getirmeyi düşünüyor musunuz?

Türk Tabipleri Birliği (TTB) de kışla salgınlarının ardından sorular yöneltmişti. TTB, “25/07/2016 tarihinde yayımlanan 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA) ve Asker Hastaneleri Sağlık Bakanlığı’na devredilmiş, 18/08/2016 Bakanlar Kurulu kararı ile de askeri sağlık kuruluşlarından “..dispanser ve benzeri sağlık birimleri ile Jandarma Genel Komutanlığı’na bağlı sağlık kuruluşlarının Sağlık Bakanlığı’na (Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu) devri” yapılmış olduğunu hatırlatıyor ve soruyordu: “Askeri hastanelerin devri ile kışlalarda ve birliklerdeki halk sağlığı hizmetlerini şu anda hangi kurum sunmaktadır?” Örneğin, kışla salgınlarında öne çıkan, askeriyede gıda güvenliği denetimini kim yapmaktadır?

Halk Sağlığı anlayışına göre, koruma tedaviden üstündür ve öncelenmelidir. Ancak tedavi edici hizmetin öncelendiği günümüzde, Halk Sağlıkçılar ancak öngörüleri gerçekleştiğinde dikkate alınmaktadır. Oysa, bu önlenebilir ölümler, hastalıklar için çok geçtir. Saatleri geriye alamayız biliyorum… En azından bu soruların doğru yanıtlarını bulmakta gecikmesek… Sağlıkta suçlu yerine, çözüm aramamız gerektiğini düşünüyorum. Portör muayenelerini etkin bir biçimde tekrar zorunlu hale getirmek, askeri kışlalardaki ve birliklerdeki önleyici ve tedavi edici sağlık hizmetlerini etkin ve yetkin bir hale getirmek çok mu zor? Manisa’daki bitkin, ayakta duramayan gençlerin hali gözümüzün önünden gitmezken, bu konuların masaya yatırılabileceği bir çalıştay imkansız mı?

Son soruydu. 

ÖNCEKİ HABER

Değinmeler

SONRAKİ HABER

Hem taşeron hem yandaş: Ölümcül düzen Manisa’da

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...