11 Haziran 2017 03:20

‘Adamlık’ Yeni Türkiye’nin en önemli vasfı netekim!

Sevda Karaca, Arda Turan'ın yeniden gündeme oturttuğu Yeni Türkiye’nin en önemli vasfı 'adamlık' üzerine yazdı.

Paylaş

Sevda KARACA

“Onlar kim mi? Biz ülkemizin formasını terletirken ve sonrasında; yalanla, iftirayla, insanların onuruna laf söyleyerek, ailevi değerlerine dil uzatıp sonra buna gazetecilik diyen kişiler. Merak etmeyin 3-5 kişiler... Tabii alışmışlar bunları yapıp pişkince gezmeye...Neden? Çünkü düzen böyle gazeteciler ya gazetecilik aylar geçince unutuluyor ya... Çocukları, gençleri, kaoslar ve krizle besleyenler; hayalleri başka yerlere taşıyanlar... Yok öyle insanın, karakterine, ailesine değerlerine laf atmak... Şerefli, onurlu bir adam olmak için, ailesine sevdiklerine sahip olmak için (yola) çıktı(m)... Her kim şerefime, aileme, onuruma laf etmeye kalkarsa; Allah’ın bana verdikleriyle, gücüm yettiğince karşılığını alır...”

Futbolcu Arda Turan’ın milli takım uçağında gazeteci Bilal Meşe’nin kendisinin ‘ailevi değerlerine dil uzattığını’ öne sürüp  “Senin ananı, avradını, kızlarını, çoluğunu, çocuğunu s….” diye boğazına sarılmasının ertesinde yaptığı açıklama bu. Hiç pişman olmadığını hatta “kuş gibi hafiflediğini” söylemesinden bir önceki. 

Bu açıklamaları okuyup Erdoğan’ın muhtarlar toplantısında muhalefete ettiği laflar aklına gelmeyen var mı, bilmem.  

“İnşallah millete iyi futbolculuğumu değil adamlığımı bırakırım. Her zaman tepkim bu yönde olacak” deyişiyle kendi kendine ve sonra avanelerine “adamlık” tescili yaptırması ile bir kere daha burnumuza kadar doyduğumuz “adamlık” tartışmasını da başlattı kendisi. Üstelik referandumdaki “adam gibi adam” rolüne atıfta bulunularak, siyasi angajmanın altı çizilerek, nasıl ki angaje olduğu iktidar her şeyden “vatana millete” bir komplo ve mağduriyet çıkarıyorsa aynı dondan kendisine de biçerek, biçtirerek... 

Ülke zaten uzunca bir zamandır hastalıklı bir “adamlık” tanımı üzerinden hattı çizilen değerleri ayakta alkışlıyor. “Adamlık” Yeni Türkiye’nin en önemli vasfı netekim! 

“Adamlar”, hükmeden, yasaklayan, yukarıdan ve tek taraflı konuşan, azarlayan, aşağılayan, tehdit eden, kendine olduğu kadar güce de tapan, iktidarını rıza ve/veya kaba kuvvet ile tesis edemediğinde ise mağduriyete oynayan “tek adamın” kötü kopyaları olarak evde, işte, sokakta, parkta, otobüste, okulda yaşamın her alanında karşımıza çıkıyorlar. Pardon ama paranın primin, kaptanlığın imparatorluğun, maçoluğun  hükmettiği futbolda mı çıkmayacaktı!

PEKİ NEYDİ BU ‘ADAMLIK’?

“Adamlık” kimi zaman “şefkatli”, kimi zaman “kıskanç”, kimi zaman “onurlu”,  kimi zaman “sözünün eri”, kimi zaman “uzlaşmaz”, kimi zaman “buyurgan”, kimi zaman “korkusuz”, kimi zaman “erdemli”, kimi zaman “kavgacı”, kimi zaman “sahiplenici” içeriğiyle erkekliğin 50 tonunu içinde barındıran bir değerler bütünü olarak toplumsal yaşamda özne olmanın sırrı haline getirildi. Hepimizin babası, abisi, kocası olmaya yeltenen “düzenleyici” rol olarak bize doğru olanın ne olduğunu buyurmanın adı oldu. Sadece biyolojik cinsiyetin belirteci değil, Yeni Türkiye’nin toplumsal rollerinin de taşıyıcısı ve göstereni olarak yeniden politikleşti. 

‘TEK ADAMIN’ KÖTÜ KOPYALARI

Sınırları ve kaybedilme koşulları belirsiz ama Yeni Türkiye’nin makbul vatandaşlığını imleyen içeriğiyle bir iktidar inşa stratejisinin aracı olarak “adamlık” biraz da “tek adamın” kötü kopyası olma hali.

Yeni Türkiye icatçıları bu kötü kopyalığı rızayla taşıma işini medyasını, okulunu, sporunu, meclisini, yargısını, ailesini dört bir koldan seferber ederek üstlendirdi. Hatta kötü kopya üretimini seri üretime bağladı. Kontrol edemediğinden nefret eden, kendisine hayır denmesini hazmedemeyen ve bunun cezasını hemen oracıkta vermeyi kendinde hak gören “adamlık” her yerde!

Bu kibri, nefreti, öfkeyi, hıncı, düşmanlığı varoluş kriteri haline getirip pohpohlayan, “Kadın erkek eşitliğine inanmıyorum, kadın ve erkek fıtratları gereği farklıdır” sözüyle alenen zihni ve maddi bir temele oturtan, “madam gibi değil adam gibi ölmeli” sözleriyle şahikasına vardıran “devlet katında tek adamlık” mertebesi biraz da. Onunla simgeleşen Yeni Türkiye’de devletin toplum üzerindeki iktidarı ve müdahaleleri öyle bir noktaya geldi ki, güçlendirdiği, aile reisi ilan ettiği erkeğe de “bana bak bana, ben nasıl yapıyorsam bu işleri, öyle...”  diyerek yol gösteriyor.  

Misal, bir tahakküm biçimi olarak “adamlık”ın kadınlığı adeta cezalandırılması gereken bir suç olarak imlediği toplumda kadınlar boşanmak istediği için, tacize dur dediği için, şort giydiği için, sokakta sigara içtiği için, çalışmak istediği için, çocuklarının istismar edilmesine dur dediği için, ramazanda reglken sokakta yemek yediği için, hamileyken sokakta dolaştığı için, parkta sigara içtiği için, pembe otobüs/taksi/tramvaya binmediği için ve giderek sadece “kadın” olduğu için, yani hiçbir bahaneye sığınmaya gerek görülmeksizin öldürülebilir, tacize uğrayabilir, darp edilebilir, lime lime edilebilir, kapatılabilir, saldırılabilir hale getiriliyorlar.

Yani devlet katında tek adamlık, kendisine muhalafet eden, hak isteyen, hukuk isteyen, adalet isteyenlere ne yapıyorsa o! Üstelik daha banal biçimde, vahşice...

Sırtlarını dayadıkları resmi tek adamların verdiği güçle, ihtimaldir ki kadınların, çocukların ve dahi tüm “adam olmayanların” da canlarına kast edebilecek “yetkinliğe” sahip hale geliyor kötü kopyalar.

Yaptığı ne derece büyük bir hak gasbı, ne kadar büyük bir suç olursa olsun zerre pişmanlık duymamak, hatta yaptığı saldırıdan sonra “kuş gibi hafiflemek” de bu “adamlığa” dair. 

İşlediği suçu “ahlak, onur, şeref, aile, vatan, millet, sakarya, bayrak, kan, intikam” kisvesiyle örtmek de... 

HERKESİ KENDİSİNE BENZETEN BİR BANALLİK

“Adamlık” bir cinsiyet kategorize etme aracı değil; iktidarın toplumsal ve siyasi hedeflerinin kullanışlı aracı olarak iş görüyor. Birbirinden çok farklı insanların, hatta kadınların da, merkezinde “adamlığın” olduğu bir iktidar şebekesine eklemlendiği bir düzen bu. 

Erkeklere ‘insanlıkları pahasına’ adam olmayı salık veren böylesi bir ‘adamlık’ın kadınların hayatlarını cehenneme çevirdiği açık. Ama erkeklere de cennet vadetmediği ortada.

Her gün her vesileyle yeniden üretilen bu sıradan erilliğin bariz görünümleri gözümüze çok batıyor, tepkimizi çok çekiyor. Ama bir de sinsi sinsi herkese sirayet eden yönleri var ki... Çok fena. 

İçimize ekilen, her yerden üstümüze boca edilen ‘adamlık’larla hesaplaşalım. Her düzeyde!

ÖNCEKİ HABER

Sevgili Acun Karadağ öğretmenim

SONRAKİ HABER

Tek hedef galibiyet

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa