11 Haziran 2017 03:05

Köpek dişi kırmak

Ebru Nihan Celkan “Zeytin mi tesis mi” tartışmasını yazdı

Paylaş

Abla: Anne “vajina” ne demek ?
Anne: O kelimeyi nereden öğrendin?
Abla: Video kaset kaydedicinin üstündeki bir kutudan.
Anne: “Vajina” geniş lamba demek. Örnek: “Vajina” kapandı ve oda karanlığa gömüldü.
Köpek Diş (Dogtooth)  
Yorgos Lantimos
2009

Ebru Nihan CELKAN*

Köpek Diş filmi kardeş olduklarını sonradan öğreneceğimiz ikisi kadın biri erkek yirmi ile otuz yaşları arasında üç yetişkinin kasetçalardan günün kelimelerini dinlemesiyle açılış yapar. Kelimeler deniz, otoyol, seyahat ve tüfektir. Kelimelerin anlamları ise bildiğimiz anlamlarından farklıdır. Örneğin kasetçalardaki ses “otoyol” kelimesinin güçlü bir rüzgar türü olduğunu “tüfek” kelimesinin ise güzel beyaz bir kuş anlamına geldiğini söyler. Filmin ilerleyen sahnelerinden birinde ise çocuklar biri annesinden tuzu “Telefonu uzatır mısın?” cümlesiyle ister. Film baba ve anneleri tarafından dış dünyadan tamamen soyutlanan üç kardeşin hikayesini anlatır. Çocuklar evin dışında korkunç olaylar yaşandığına inandırılmışlar ve sıkı kontrol altında yetiştirilmişlerdir. Evden sadece baba dışarı çıkabilmektedir. Çocuklar için evden çıkmak ancak “köpek dişin düşmesi” ile mümkün olacaktır. Film mutlak otoriteyi, suallerle hiç muhatap olmayan iktidarın yarattığı ve dayattığı çarpık gerçekliği oldukça tedirgin edici sahnelerle ortaya koyar. Bu salt otoriteyi kuran ve sürekliliğini sağlayan araçlardan biri de dildir. Filmde kelimeler içeriklerinden soyutlanmıştır, diyalog yok denecek kadar azdır, gerçekleşen diyaloglar ise basit ve sığdır. Dilin çoraklığı zihnin ve hayal gücünün çoraklığını beraberinde getirir. “Jaws” ve “Rocky” filmlerini gizlice izleyen evin büyük kızı otoriter sisteme isyan eder kendi köpek dişini kırar ve acısına rağmen gülümseyerek evi terk eder. Film otoritenin bir kadın tarafından delinmesiyle son bulur.  

ZEYTİN Mİ TESİS Mİ?

Bu hafta yaşanan tartışmalar ve kullanılan dil filmi tekrar anımsattı. Zeytin mi tesis mi sorusu yapısı itibariyle iki seçenek dışında bir seçenek olmadığı varsayımı çerçevesinde oluşturulmuş. Düşünmeye yöneltmiyor, bir karar talep ediyor. Sorunun muhataplarında ya zeytin ya da tesis demek zorunda oldukları algısını oluşturuyor. Sorunun kendisi ve ortaya çıkaracağı cevap basit ve sığ olduğu kadar uzlaşıdan uzak. 

Zeytin kadim olmasının yanı sıra her geçen gün çoraklaşan Türkiye toprakları için vazgeçilmez bir değer. Meyvesiyle, yapraklarıyla, dallarıyla bütün varlığıyla üretken bir ağaç olan zeytin, yetiştiği toprağın insanlarını farklı vesilelerle bin yıllardır besliyor. İnsan ve zeytin beraber büyüyor. Vakti geldiğinde insan dünyayı yalnız bırakırken zeytin dünyanın ve geride kalanların yoldaşı olmaya devam ediyor.

Diğer taraftan işsizlik rakamları yüzde 12-13 seviyelerinde olan bir ülke için yeni kurulacak tesis ve/veya tesisleri önemsiz görmek rasyonel değil. Bu açıdan baktığımızda soru ülke insanının ihtiyaçlarını karşılayan iki faydadan birinin gözden çıkarması üzerine kurulu görünüyor. 

Kamu yararını gözetmek isteyen yaratıcı zihinler ve ortaya koyacakları çözümler neden zeytinlerden fedakarlık etmeden tesis kurmayı sağlamasın? Bir üçüncü hatta dördüncü seçenek neden yaratılamasın? Neden bunun üzerine düşünemiyor, konuşamıyor ve bize dayatılan iki seçenekten biri tarafında hizalanmak zorunda hissediyoruz?   

GERÇEKTEN YENİYİ KURMAYA TALİPSEK

Türkiye’de bu ikili ve kısır düşünme biçimi gittikçe yaygınlaştı. Gündelik konuşma dolayısıyla düşünme pratiği haline gelmeye başladı. Var/yok, siyah/beyaz, evet/hayır, zeytin/tesis, bizler/onlar, sizden/bizden, arena/park... İktidar çevreleri tarafından kurulan, sürdürülen ve ısrarla tekrarlanan iki seçenek üzerine kurulu bu yaklaşıma muhalefetin de hevesle talip olması oldukça sıkıntılı. İki seçenekli dünya savaşta olduğu gibi birileri kazanırken daima birilerinin kaybetmesi üzerine kurulu. Sadece iki cinsiyet olduğuna inananlar gibi hemen her konuda sadece iki seçenek olduğuna inanmamız,  buna göre düşünmemiz salık veriliyor. 

Böylesi bir dil ve düşünce kısırlığı içinden başka bir Türkiye hayalinin doğması pek olası görünmüyor. Yeniyi bulmanın bir yolu “Kırk katır mı? Kırk satır mı?” politikasını kırmaktan geçiyor. Dayatılan seçeneklerden birini seçmek ve diğer seçeneğin hemen karşısına konumlanmak yerine seçeneksiz gibi görünen şartlarda başka yolları tartışmaya açabilir, gündeme getirebiliriz. Bize mutlak gibi sunulan iki seçenekten birini seçmek zorunda değiliz. Kendi seçeneklerimizi oluşturabilir ve bu seçenekler içinde bir yere konumlanabilir, diyalogu ve tartışmayı derinleştirebiliriz. Eleştiriyi güçlü kılmanın önemli araçlarından biri kullandığımız dilin zenginliği. Eksiltilmiş kelimelerle oluşturulmuş yavan seçeneklerle yeni bir yaşam kurmak mümkün mü? Eğer yeni bir dünya kurulacaksa bunun yollarından biri özenle kurulacak kapsayıcı, çok dilli, çok renkli cümlelerden ve ortak faydaya ikrar vermiş zihinlerden geçiyor. 

Yeniyi kurmaya talipsek herkesi kara delik gibi içine çeken kısır düşünme alışkanlığına karşı koymayı başarabilmeliyiz. Zihnimizin sınırlarını farklı kelimelerin oluşturduğu yaratıcı sorularla genişleterek, tartışmayı ikili sistemden çıkararak, acı verse de kendi köpek dişimizi kırarak başka bir dünya kurmaya dilimizden başlayabiliriz.

* Oyun yazarı

ÖNCEKİ HABER

Holigarşiden son dakika golü

SONRAKİ HABER

Homeros’a sesleniş!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...