Referandum sempozyumu: OHAL demokratik seçimi engeller
Ankara Barosunun '2017 referandumu uluslararası sempozyumu' başladı. Venedik Komisyonu üyesi Banaszak, 'OHAL demokratik seçimi engelleyebilir' dedi.

İLGİLİ BAŞLIKLAR

Makam araçları için 'Yiyin efendiler, yiyin' kanun teklifi
Tamer Arda ERŞİN/Birkan BULUT
Ankara
Ankara Barosu tarafından düzenlenen 2017 Anayasa Değişiklikleri Referandumu Uluslararası Sempozyumu’nda konuşan Venedik Komisyonu Üyesi Prof. Dr. Boguslaw Banaszak, Türkiye’de OHAL koşullarında referanduma gidilmesini eleştirerek, “Parlamentonun işlevini kısıtlayabileceği, basın yayın organlarının kısıtlanması neden olabileceği, siyasi hakların sınırlanması gerekçesiyle, OHAL bu seçimlerin demokratik olmasını engelleyebilir” dedi. Sempozyumda konuşan hukukçular, referanduma sunulan değişikliği iktidarın iddiasının aksine Meclisin yetkilerini budayacağını vurguladı.
Ankara Barosu’nun düzenlediği 2017 Anayasa Değişiklikleri Referandumu Uluslararası Sempozyumu Point Hotel’de başladı. İki gün sürecek sempozyumun açılış konuşmasını yapan Ankara Baro Başkanı Hakan Canduran, cevap aradıkları esas soruyu “Türkiye, Anayasası ile hukuk devleti olarak mı kalacak yoksa şeklen Anayasa devleti mi olacak?” diye açıklayarak, “Kuvvetler ayrılığı ve hakların güvence altına alınmadığı bir toplumda anayasa da yoktur. Anayasa süreci OHAL devam ederken, Bahçeli’nin fiili durumu anayasallaştırma sözleri ile başladı. Toplum tarafından hiç tartışılmayan ve kimin hazırladığı bilinmeyen bir metin Meclise sunuldu. Teklif oylanırken bazı milletvekilleri gizli oylamayı ihlal ettiler” diyerek referanduma kadar giden süreci eleştirdi. Referanduma da eşit koşullarda gidilmediğine dikkat çeken Canduran, “Evet ve hayır tercihinin eşit koşulların yarışı olduğunu söyleyemeyiz. OHAL’de referanduma gidiliyor. Anaakım medyada hayır tercihi yeterince yer almıyor. Tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanı taraf oluyor. Evet tercihini savunanlar hayır demeyi suç gibi gösteriyor” dedi.
‘FRENİ YOK’ ELEŞTİRİSİ
Açılış konuşmasının ardından, “Anayasa Hukuku Bakımından 6771 Sayılı Kanun – 1” konulu oturuma geçildi. İstanbul Şehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ergun Özbudun, OHAL ortamında bu sempozyumun düzenlenmesini “cesaret” diye nitelendirerek, başkanlık sistemini Özal ve Demirel’in de ortaya attığını o zaman da böyle bir sisteme karşı olduğunu söyleyerek, “Ancak bu önerdikleri sistem Özal ve Demirel’in sisteminden değişik. Cumhurbaşkanlığı sistemi gibi bir şey icat ettiler, her sistemin kendine özgü mantığı, tutarlılığı vardır. Oradan bir parça buradan bir parça alınarak sistem oluşturulmaz” diyerek getirilmek istenen sistemde başkanlık sistemindeki fren-denge mekanizmasının olmadığını belirtti.
‘TEHLİKELİ GERİYE GİDİŞ’
Venedik Komisyonu Üyesi Prof. Dr. Boguslaw Banaszak, OHAL koşullarında referanduma gidilmesinin seçimin meşrutiyetini etkileyeceğini belirterek, “Uluslararası hukukta OHAL ilan edildiğinde anayasa değişiklikleri yapılamasını engelleyen resmi bir kural yok. Ancak OHAL, parlamentonun işlevini kısıtlayabileceği, basın yayIn organlarının kısıtlanmasına neden olabileceği ve siyasi hakların sınırlanması gerekçesiyle, bu seçimlerin demokratik olmasını engelleyebilir” dedi.
Komisyonun son dönemde Türkiye'deki gelişmelerle ilgili 8 görüş hazırladığını, 3 ana başlığa odaklandığı bilgisini veren Banaszak, başlıkları açıkladı: “Birincisi anayasa reformu sürecinin zamanlaması ve yönetimi, ikincisi kuvvetler ayrılığı sistemi oluşturup oluşturmayacağı, üçüncüsü değişikliğin yargıya yeterince bağımsızlık tanıyıp tanımayacağıdır. Değişikliğin özünde Türkiye'nin anayasal demokratik gidişi yönünde tehlikeli ve geriye doğru bir gidiş vardır.” Değişiklikte önerilen maddelerde Cumhurbaşkanı ve milletvekillerinin aynı tarihte seçilecek olmasına da değinen Banaszak, “Seçimlerin eş zamanlı olarak gerçekleştirilmesi, anlamlı bir kuvvetler ayrılığının olmasını engeller” dedi.
'MECLİS YETKİSİ BUDANIYOR'
Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selin Esen, yargının yasama ve yürütmeden bağımsız düzenlenmesinin demokratik rejimler için aranan bir koşul olduğunun altını çizerek, “Bir erkin elinde bütün gücün toplanmaması için dengelemeye yarayan bazı araçlar gerekiyor. Bütün demokratik sistemlerde yasa yapma ve yürütme organını denetleme yetkisi vardır. Bu kanunda ise TBMM’nin iki yetkisi de budanıyor. Cumhurbaşkanı KHK’si ile birçok yasanın çıkarılması bu sınırlandırmaya örnektir. Yargının Cumhurbaşkanı kararnamelerini denetleyebilmesi gerekir” dedi. Esen, yapılmak istenen değişiklikle OHAL ilanının keyfi biçimde kullanılabileceğini ifade ederek “Hangi OHAL gerekçesinde hangi hak ve özgürlüklerin sınırlandırılacağının belirtilmesi gerekir. Ancak anayasa değişikliği kabul edilirse Cumhurbaşkanı tek başına OHAL ilan edebilecek. Bu Cumhurbaşkanını çok yetkili ama sorumsuz yapması açısından eleştirilir bir durum. Üstelik Cumhurbaşkanı geçici ya da sürekli olarak görevini yapamadığı zamanlarda yardımcısını yetkileri devralır” diye konuştu.
‘ADI BİLE YANLIŞ’
Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Nur Uluşahin, getirilmek istenen sistemin adının bile yanlış olduğunu belirterek, “Türkçede Cumhurbaşkanı partiler üstü olarak kullanılır. Cumhurbaşkanlığı yerine teknik olarak başkanlık ifadesi olmalı. Getirilmek istenen sistemin adı bence Cumhurbaşkanı Kontrolünde Yasama Meclisi Sistemi olmalı. Çünkü sistemde sert kuvvetler ayrılığı yok. Parlamenter sistemdeki meclis organı yok. Cumhurbaşkanı sistemi adı altında yasama, yürütme birleştiriliyor, başkanın kontrolünde bir yasama sistemi öngörülüyor. Partili cumhurbaşkanlığı parlamento seçimiyle beraber yapılınca, cumhurbaşkanı Meclisin büyük çoğunluğuna hüküm edecek. Meclis, başkanın kontrolü altına girecek. Başkan, Meclise sormadan bakan atayacak. Başkan, Meclis karşısında güç ve otorite kazanacak, parti vekil adaylarını da belirleyecek” dedi.
İLGİLİ BAŞLIKLAR

Evrensel'i Takip Et