Bir keman atölyesi: Ağaç Kurdu
İstanbul Teknik Üniversitesi Çalgı Yapım Bölümü okuyan iki arkadaş, bölümü bitiren her öğrenci gibi atölye açma hayali kurar. Bir hayal gerçek olur.

Vedat AYDEMİR
İstanbul
İlk çağlardan günümüze kadar insanoğlu doğadaki seslerden her zaman etkilenir ve onların gizemli dünyasındaki kapıyı aralamaya çalışır. Sesin sihirli etkisini keşfettikten sonra konuşmayı ve iletişim kurmayı öğrenir daha sonrasında da seslerin birbirlerinden farklarını ayırt etmeyi gözlemler. Gizemi çözme arayışı, doğadaki seslerin taklit edilmesi ile sürer ve bu sesleri taklit edebilmek için çeşitli araç-gereçler üretmeye başlanır. Yaptıkları ilkel çalgıları en önemli anlarında, ritüel ve ayinlerinde mistik bir zemin oluşturmak adına etkin ve verimli kullanırlar. Bu gelişmeler ışığında daha çok bileşenli sesleri bu aletlerle birlikte kullanarak bugün ki çalgı diye tanımladığımız kimi basit kimi karmaşık sistemler üretilir. Çalgıların gelişimiyle müzik her dönemde değişikliğe uğrar, sonuç olarak da müzik sanatının dönemleri ortaya çıkar.
İstanbul Teknik Üniversitesi Çalgı Yapım Bölümü’nde okuyan iki arkadaş, bölümü bitiren her öğrenci gibi atölye açma hayali kurar. Türkiye şartlarında atölye açmak zordur. Yaylı çalgılar yaparlar, okul dışında başka ustaların yanında çıraklık ederler. Bir hayal gerçek olur. Dicle Dinçer ve Bahar Uygur Yılmaz, “Atölye Ağaç Kurdu”nu kurar. Yaptıkları işin asıl adı “Luthier”, Lut yapımcısı anlamına geliyor. Lut, antik çağlarda yapılmış bir çalgı türü. Hem enstrüman yapıyorlar hem tamir ediyorlar hem de çok iyi çalıyorlar. İkili, işlerini ise @atolyeagackurdu adıyla instagram ve diğer sosyal medya hesaplarından paylaşıyor.
AĞAÇ KURDU NASIL BAŞLADI?
Üç yılı geride bırakan atölyenin hikayesi ile başlıyoruz. Atölyeyi ilk açarkenki heyecanlarından söz ediyor Yılmaz, “Kadın mesleği değil” algısını anlatıyor. Sürekli enstrüman yapmaları ve çalışmaları lazım çünkü paslanmamaları gerekiyor. “Ağaç Kurdu’nun diğerlerinden atölyelerden farkı nedir?” diye soruyorum. Bahar Uygur Yılmaz kendinden çok emin cevap veriyor; “Öncelikle iki kadının kurduğu bir atölye. Bu işi yapan çok az kadın yapımcı var. İşi daha bilimsel yapabiliyoruz. İşçiliği çalgının tonu cilası bütün haliyle. ” Türkiye’de keman çalmaya başlayacak olanların ucuz yapımları tercih ettiklerini, “Belki sıkılır, bırakır” düşüncesinin yaygın olduğunu belirten Yılmaz, “Avrupa’da böyle bir şey yok. Herkes çocuğunun en iyi kemanla başlamasını istiyor” diyor. Dışarıdan bakınca yaptıkları işin “Hobi” olarak gözüktüğüne konu geliyor. Yaşadığı bir olayı anlatıyor Dinçer, tanıdığı birine yaptığı bir kemanı sattığını ücretini alamadığını en sonunda “Bu benim işim ve ben bununla geçimimi sağlıyorum” dediğini.
Barış İçin Müzik Vakfı’nda yaptığı atölye çalışmalarında “Hobi” algısının yıkıldığını ifade eden Dinçer, çocuklarda farkındalık oluştuğunu ve yaptıkları işe verdikleri kıymetin arttığını aktarıyor.
“Kendine usta diyebilmen için; önce ustanı geçeceksin, sonra seni geçecek bir öğrenci yetiştireceksin” der bir Japon atasözü. Soruyorum, “Var mı öğrenci yetiştirme düşünceniz?” Tatil dönemlerinde workshop’lar yapmak istediklerini söylüyor Yılmaz, “Bu yaz mutlaka gerçekleştireceğiz. Atölyemiz biraz küçük o yüzden en fazla üç veya dört kişiyle yapabileceğiz. 2 haftalık çalışmada tabi ki bir keman çıkartamazlar ama en azından bir teknik öğrenirler. Geri dönüşüm üzerinden çalgılar yaptırdığımız gruplar öğrenciler de var. Yardımcı olduğumuz okula hazırladığımız ya da yanımızda çalışan küçük arkadaşlarımız var. Bir tanesi çalgı yapım 2.sınıf öğrencisi bir tanesi şu an hazırlanıyor. Biri farklı bir bölüm okuyor ama bu aynı zamanda atölyeye devam ediyor.”
KEMANIN ÖYKÜSÜ
Yılmaz ve Dinçer ile kemanın öyküsünü konuşuyoruz bu kez. Keman çalmanın çok özel bir zevk olduğunu belirterek başlıyor Yılmaz söze ve ekliyor “Yapmak mı? Çalmak mı? Dersen eğer. Keman yapmak çok daha güzel bir şey. Ağaçları temiz ettiğimiz yerler var ama ham hali yani kütük halinden alıp projelendirip kesip biçip oyup işleyip çalgı haline getiriyoruz”. Sonra Dicle Dinçer anlatıyor; “Keman ailesinde ön kapak ladin ağacından, yanlıklar, arka kapak ve sap ise akçaağaçtan yapılıyor. Bu standarttır.” Cevaplar yeni sorular doğuruyor, “Bu ağaçların kullanılmasındaki özel sebep nedir anlatır mısınız?” Cevaplıyor Dinçer, “Bugüne kadar denenmiş pek çok ağaç ama ses verme özelliği hem dokusal hem estetik açıdan akçaağaç tercih edilmiş. Ladin ön kapakta kullanılıyor. Yalnızca keman değil gitar, tanbur, bağlama, ud ve bir çok çalgıda kullanılıyor hem yumuşak ve hafif hem de sesi en iyi ileten ağaç olarak kabul ediliyor”. Klasik kemençe de yaptıklarını ifade eden luthierler kemençede selvi ağacını kullandıklarını ekliyor. Kütükten zarif bir kemana kadar geçen sürenin yaklaşık 3 ay olduğunu aktarıyor Dinçer, “Cila süresi çok zaman alan bir şey. Nasıl bir cila kullandığınıza da bağlı. Mevsimsel faktörler de var. Yapım süresi ne kadar uzun olursa daha oturmuş bir enstrüman olur tabi. Ayrıca sadece bir enstrümana yoğunlaşmakta mümkün olmuyor. Restorasyon,bakım işleri de geliyor.”
İyi keman nereden anlaşılıyor? Keman siparişi vermek isteyen müşterilerin özel istekleri neler oluyor? “Çalım tarzına göre bir istek gelebilir. Türk müziği veya batı müziği çalmak istiyorum diye. İyi bir kemanı en iyi bir yapımcı anlayabilir. En önemli unsur tabiki sesi. Ses, uzun ömür ve estetik hepsi bir bütün. El yapımı enstrüman her zaman fabrikasyona göre daha iyidir diyebiliriz. Fabrikasyon kemanlardan da iyi ses çıkabilir. Ama ömrü konusunda bir garanti veremeyiz.”
LUTHİERLİĞİN ZORLUKLARI
“Her meslekte olduğu gibi luthierliğin de zorlukları vardır elbette. Anlatır mısınız?” Dinçer: “Türkiye de yani böyle ülkelerde bu kültür yeni yeni oluşuyor. Meslek çok bilinmiyor, yapımcı ile bağ kurulmuyor. Yapımcı ve icracı arasında organik bağ önemli. Maddi bir tarafı da var bunun. Daha gelişmiş Ülkelerde İtalya veya Almanya’ya bakarsanız oralarda yapımcılar çok fazla değer görür. Hakkettikleri ilgiyi de öyle. Yapımcının saati önemlidir. Enstrüman üzerinden pazarlık da yapamazsınız. Belki daha fazla atölye gezilmeli yeni yapımcılara bu mesleğe başlayan yapımcılara daha çok fırsat verilmeli. Yılmaz ise luthierlerin “kanayan yarası”ndan söz ediyor: Kit Keman. “Kit Keman nedir?” Yılmaz, devam ediyor anlatmaya: “Kit Keman, lego gibi.parça parça alıp birleştirdiğiniz veya bir bütün halinde yarı el yapımı yarı fabrikasyon şeklinde aldığınız kemanlar. cilalı ya da cilasız da alabilirsiniz biraz talep meselesi . Bu keman daha uygun fiyatlara satılabiliyor ama el yapımı olduğu iddia edildiği için bu da piyasayı düşürüyor. Aslında insanlara en uzun ömürlü arkadaşını vermiş oluyoruz yaptığınız şey sanatına etki ediyor o yüzden yapımcıya güvenilmeli ve bu konuda dürüst olmak da fayda var. Enstrüman yapılırken aşama aşama fotoğraflarının çekilmesi gerekiyor. Yani sertifikası olmak zorunda ayrıca. Bunu bütün luthierlerin yapması gerekiyor.”
Evrensel'i Takip Et