26 Ocak 2017 00:25

Spinoza’nın özgürlük kavrayışı ve biz

Osman Bozkurt, Ali Timuçin'in 'Spinoza'nın özgürlük kavrayışı' kitabını kaleme aldı.

Paylaş

Osman BOZKURT

“Atomlaşmış insan onu neyin özgür kılabileceğini fark etmekten uzaktır. Özgür olabilmek bireysel olduğu kadar toplumsal, toplumsal olduğu kadar siyasal bir çabayı gerektirir. Spinoza özgürlüğü böylesi bir çabanın sonucu olarak gördüğünden verimli bir kaynaktır.” Ali Timuçin

Ülkemizde gündelik gereksinimlerini rahatlıkla karşılayan, sosyal güvenlik kaygısı olmayan insanlarımızın bile her anını tedirgin yaşadığı günlerden geçiyoruz. Tedirginiz çünkü olup biteni anlamakta zorlanıyoruz. Hepimiz birbirimize soruyoruz: ne yapılmak isteniyor, neden, nasıl, niçin, peki şimdi ne olacak, hayır efendim bu anlaşılır gibi değil ama halk buna nasıl rıza gösteriyor? Yanıtlayamadığımız, dolayısıyla neyi nasıl yapacağımızı bilemediğimiz sorular ve sorunlar sarmalında yuvarlanıp gidiyoruz. Sonunda bir duvara tosluyoruz. Darmadağınık olduktan sonra sonucu yaşadığımız kadarıyla deneysel düzeyde kavrıyoruz. Nedensel düzeyde kavrayamadığımız için yaşadıklarımızın olası sonuçlarını da öngöremiyoruz. Böylelikle huzursuz bir toplumun huzursuz bireyleri olarak yeni tedirginliklere savruluyoruz. 

Kuşkusuz her yurttaş, huzurlu bir toplumun özgür, mutlu bireyi olmak isteyecektir. Hakkıdır da, ama her hak gibi yükümlülük ister bu da. Haklarımızın da yükümlülüklerimizin de farkında olmak, içinde yaşadığımız toplumsal durum ve bireysel varoluşumuzla ilgili bilgi edinimini zorunlu kılıyor. Burada bilgi sorunlarına çözüm arayan felsefe karşımıza çıkıyor. Demokrasi ve özgürlük toplumsal bir kültür sorunuysa bu sorun, bilgiyle aşılabilir ve her birimizin sorunudur. Bütün bu konularda, kendisi adına bilgiyi sorun ve iş edinenler için Dr. Ali Timuçin’in “Spinoza’nın Özgürlük Kavrayışı” (Bulut Yayınları, Ekim 2016) hakkında yaptığı araştırma, altı çizilerek okunması gereken bir kitap.. Günümüzden 339 yıl önce hayata gözlerini kapayan Bruch Spinoza’nın, 1632-1677 yılları arasındaki 45 yıllık kısa yaşamına ne çok şey sığdırdığını öğrenince şaşmamak elde değil.Yanıtında zorlandığımız pek çok sorunumuza hâlâ ışık tutması önemini daha da artırıyor.  

ÖZGÜR OLABİLMEK SİYASAL ÇABA GEREKTİRİR

Ali Timuçin, kitabın ön sözünde “Atomlaşmış insan onu neyin özgür kılabileceğini fark etmekten uzaktır. Özgür olabilmek bireysel olduğu kadar toplumsal, toplumsal olduğu kadar siyasal bir çabayı gerektirir. Spinoza özgürlüğü böylesi bir çabanın sonucu olarak gördüğünden verimli bir kaynaktır,”diyor. Anlaşılıyor ki Ali Timuçin, kimsenin kolayca cesaret edemediği ve zor anlaşıldığından yakındığı Spinoza’nın özgürlük anlayışını doktora tezine konu olarak seçmekle, önceliği hem kendini özgür duyabilmesine ve yaşamdaki yerini kavramasına hem de atomize olan insanımızın bilgilenmesine, derlenip toparlanmasına vermiş. Kolay anlaşılır yaygın bilineni değil, zor anlaşılır olsa da yeterince bilinmeyen ama bilinmesi gerekeni seçmiş. 

Okurun kitabı okudukça Ali Timuçin’e hak vereceği, Spinoza’nın özgürlük kavrayışının onca yıl sonra günümüz sorunlarına ve bu sorunlar karşısında alınacak tutumlara ışık tutmasından da belli. Bunun en güzel örneklerinden biri, prensin danışmanınca Spinoza’dan prensliğe bağlı okullardan birinde ders vermesi istenildiğinde gösterdiği tutumdur. Danışmanın yıllık maaş 
güvenceli önerisi Spinoza’ya, “En geniş biçimde felsefe yapma serbestiniz olacaktır. Prens bu özgürlüğü, resmi yerleşik dine zarar vermeyecek biçimde kötüye kullanmayacağınıza inanıyor,”şeklinde ifade edilir. Önerinin kibar sunumu, “Resmi yerleşik dine zarar vermeyecek biçimde “ ders verilmesi koşulunu ortadan kaldırmıyor. Spinoza, ders vermeyi sevdiği halde aynı kibarlıkla reddediyor. Çünkü Curtios’un söylemiyle “Kitleleri yönetmek için hiçbir araç boş inançtan daha etkili değildir.” İşte günümüzden yaklaşık 340 yıl öncede yaşayan Spinoza’nın özgürlük anlayışı ve işte biz, bizim sözde bilim insanlarımız. Yoruma ne gerek.

Spinoza yaklaşımı yalnızca din konusunda değil, toplumsal ve bireysel yaşamın birçok konusunda aydınlatıcı bilgiler sunuyor.Onun ileri sürdüğü fikirleri, yaşadığı koşulları göz ardı etmeden bugünün koşullarında yorumlamak gerekiyor. Bunu, hakkını vererek yapmış Ali Timuçin. Farklı yaşam alanlarıyla ilgili birkaç örnek vermek yeterli olsa gerekir.

‘YARIM KALAN DEMOKRASİ’

Siyasal iktidar ve hukuk alanında,”Her türlü yasal düzenleme salt egemen iktidarın denetimine bırakılırsa o iktidar çoğunluğun gücüyle hukuku ortadan kaldırabilir. Böylece yasama gücünün değil çoğunluğun tiranlığı başlayabilir,” diyor.

Spinoza’nın “Siyaseti kaynağında ahlakın olduğu bir uygulama alanı olarak” gördüğünü öğreniyoruz. Bugün kaynağında ahlaksızlık olmayan bir siyaset bulmakta zorlandığımızı düşünürsek, Spinoza’nın bilgi-ahlak-siyaset gibi alanlar arasındaki bağı vurgulamasının önemi daha kolay anlaşılacaktır.  

Bir başka konu, devlet sırrı adı altında aleniyet ilkesinin yok edilmesi. Bunun önemi şöyle vurgulanıyor: “Böylece aleniyet ilkesini göz ardı eden bir yönetsel güç, iktidarını sorgulanamaz, hukuk tanımaz bir noktaya getirebilir.”
“Spinoza’nın söylemiyle ‘İnsanın kendini özgür kılması’, bir başka deyişle ‘Kendisinin efendisi olması’ bir tür bilinçlenmenin sonucudur,” diyor Ali Timuçin. 

Ayrıca Spinoza’nın “Ethica çalışmasıyla aslında günümüzün demokrasi anlayışları için de önemli olacak biçimde insani tartışma koşullarını gösteren bir öğreti” sunduğunu düşünmesine karşın bunu, filozofun yaşadığı tarihsel koşullar ve kısa yaşamı nedeniyle tamamlayamadığı, bu yüzden onun demokrasi anlayışını “yarım kalan demokrasi” olarak niteliyor.

Ali Timuçin’in Spinoza incelemesinden yaptığım alıntılar, yüzyıllardan günümüze süzülen bilgi ışığının yaşamımıza dokunan birkaç örneğini anarak önemini göstermek içindi. Bu incelemeyi okuyan her okur, yeterince anlaşılmadığı ileri sürülen Spinoza’nın nasıl anlaşılır kılındığına tanık olacaktır.

ÖNCEKİ HABER

Otoriterleşen rejime anayasal şemsiye

SONRAKİ HABER

Euroleague’de Fener-Cimbom derbisi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa