16 Ocak 2017 14:50

Bu karanlığı biz aydınlatırız

Biz gençlerin tam da böyle zamanlarda birleşmesi, birlik içinde yürümesi, birlikte mücadele etmesi gerekiyor.

Paylaş

 

Gazi Osman Paşa Anadolu Lisesi`nden bir öğrenci

İstanbul

 

Merhaba Genç hayat okurları,

Hepimiz belirli zamanlarda, belirli koşullar altında kalarak yaşıyoruz. Fakat yaşadığımız bu süreçte sessiz kalmak, gelecekte hepimize birer birer mâl olacak. Biz gençlerin tam da böyle zamanlarda birleşmesi, birlik içinde yürümesi, birlikte mücadele etmesi gerekiyor.

Ülkemizde yaşanan baskı ve susturma politikası bizi okullarımızda, liselerimizde de etkiliyor. Okuduğumuz kitaplardan, haykırdığımız cümlelere kadar, her şey bastırılmaya çalışılıyor. Gerici, barbar zihniyet ilerledikçe kenetlenmemiz o kadar zorlaşıyor, zamanımız az liseli arkadaşım ilerlemeden püskürtelim bu savaşı...

Yıllardır kaoslardan, ölümlerden ve kandan beslenen hükümet, şimdi de başkanlık sistemini gündeme oturttu. Laikliği yok etmek için elinden geleni yapan bu güruhu ancak birleşerek ve örgütlenerek yenebiliriz.

Okullarımızda yaşadığımız sıkıntıların aslında hep aynı olduğunu düşünüyorum, biraz sivrilmiş sorgulayan öğrencilerin, her hareketinin mercek altında izlendiğini, en ufak pürüzde tehditlere kadar gidildiğini biliyoruz. Yaşanan bir dizi olaylar sonrasında öğretmenlerin, yöneticilerin öğrencilerin fikirlerini ve düşüncelerini tek bir çizgi de tutmaya çalıştıklarını kindar ve dindar nesil hedeflerinden anlayabiliyoruz.

Eğitim Bir-Sen’in hazırladığı raporun önergeleri de buram buram anti laiklik kokuyor. 15 Temmuz’da yaşanan darbe girişiminin öğretim programlarında yer almasına çalışmaları, öğrencilere zorunlu din dersinin ısrarla dayatılması, bu zorunluluğun birinci sınıfa kadar indirilmeye çalışılması, sisteme ayak uydurmaya çalışanların bir başka çabasıdır. Zorunlu din derslerini tartışırken eğitimin bilimden tamamen uzaklaştırıldığına şahit oluyoruz.

Gelenler diyecek ki “Biz kimsenin hayatına karışmıyoruz” Hayır! Biz her yerde her alanda kısıtlanıyoruz. Günün sekiz saatini geçirdiğimiz okulda her gün laiklik karşıtı sözlerinizi dinliyor, kendi dayatmalarınızı bize empoze etmeye çalıştığınızı görüyoruz.

Oysa bizler ülkede gerçek laiklik istiyoruz. Bunun için de bizlerin daha fazla sesimizi yükselmesi gerektiğine inanıyorum. Giydiğim kıyafet yüzünden tekmelenmek, ifade ettiğim kelimelerden dolayı linç edilmek istemiyorum. Eğer bu aydınlık günler gelecekse, bizler sayesinde, birlik içinde mücadele edersek gelecek!

 


 

OSMANLI DİYORUZ…

 

Hüseyin ALTUN

Munzur Üniversitesi

 

Osmanlı Devleti’nin yıkılma dönemlerine yakın iyice baskıcı bir rejime geçtiğini az çok herkes bilir. İstibdat dönemini de bilinir. Öncelik olarak istibdat kelimesinin anlamına bakalım: halkına hiçbir hak ve özgürlük tanımamak, sınırsız despotluk anlamındadır. Tarihte ilk batılılaşma süreci “Tanzimat Fermanı” ile başlamıştır. Fermanda Osmanlı’nın artık monarşi ile yönetilmemesi gibi parlamento olayları yer alıyordu. Yani devlet padişahlıkla yönetilmeyecekti artık. Bu parlamento olayı ise ne Tanzimat öncesi ne Tanzimat sonrası tam olarak fikri açıdan belli değildi. Dönemin edebiyatçıları ise Osmanlı’nın batılılaşma sürecini geciktirdikleri için Osmanlı yöneticilerine kızgındı. Ta ki Osmanlı’da Namık Kemal gibi batılı düşünürlerin halkın ilerlemesine karşı harekete geçmesiyle olaylar gelişir. Dönemin padişahı Abdülhamit’in bu tutumlara karşı kendi koltuğunu sağlamlaştırmak için batılı düşünürleri sürgün etmesi, halka gerçekleri yazan gazeteleri kapatması gibi olaylar vardır. Yani Tanzimat döneminin ilk ve ateşli aydın kitlesi üzerinden II. Abdülhamit gibi bir felaket geçti de diyebiliriz.

Sonuç olarak dönemin istibdat dönemi hem siyasal hem sosyal açıdan bir baskı dönemi olarak görüyoruz. Peki bu dönem size yabancı geliyor mu?

YENİ OSMANLI POLİTİKASI

Yine Osmanlı diyoruz…

Aradan 100 yıl geçmesine rağmen yeniden Osmanlıcı politikaları görüyoruz. Kendi tahtı için her şeyi yapan birinden bahsediyoruz. Dış politikasını Osmanlı sınırlarını temel alarak belirleyen birinden bahsediyoruz. Anadolu’daki halkları birbirine düşüren bir adamdan bahsediyoruz. Kendini bu ülkenin reisi cumhuru olarak tanıtan kişi halkın seçtiği milletvekillerini tutuklatan, gerçekleri yazan gazeteleri ve işçilerin, emekçilerin sesi olan kanalları kapatan bir reisi cumhur. İnsanlar arasındaki kargaşaya neden olan söylemleriyle işçileri, Kürt ve Türk halkını karşı karşıya getiren, öğrencilere ve ilerici olan tüm herkesi zora getiren bir reisi cumhur. Peki diyeceğimiz şey şu tarih tekerrürden ibarettir. Herkes şunu biliyor ki Osmanlı nasıl yıkıldıysa bu taht sevdası yüzünden reisi cumhur da yıkılacak. Dediğim gibi tarih tekerrürden ibarettir.

ÖNCEKİ HABER

EMEP Esenyurt'ta işçilerle anayasa değişikliğini tartıştı

SONRAKİ HABER

İzmir'de kahvelerin gündemi anayasa değişikliği

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa