15 Ocak 2017 01:39

Koşu bandının karanlık tarihi

Koşu bandı, en popüler egzersiz ekipmanlarından biri. Ancak kendisinden hiç beklenmeyecek derecede rahatsız edici bir geçmişe sahip.

Paylaş

Koşu bandının tarihi uzun, sert ve emekle yakından ilişkili. Hayvan ve insan gücüyle çalışan ve ağır nesneleri taşımaya yarayan modellerinin tarihinin binlerce yıl geriye gittiğine dair kanıtlar var.

Ancak aletin tarihindeki açık ara en karanlık sayfa, en ağır cezalardan biri olarak görüldüğü 19.yüzyıla ait. Spor salonundaki ilk gününüzün zor geçtiğini düşünüyorsanız bunu okuyana kadar bekleyin.

1817’de William Cubitt adlı bir mühendis yeni bir makine icat etmek için ilhamını tutukluların avluda boş boş dolaşmasından aldı. Bu buluşun, “yürüyüş bandı”nın(o zamanlar henüz koşu bandı değildi), “suçlulara işçi alışkanlıklarını öğreteceğini ve onları terbiye edeceğini” düşünüyordu.

Cubitt, değirmenci bir aileden geliyordu ama buluşu mısırdan çok bir dizi ağırlığın sağladığı rezistansla “havayı öğütmek” için tasarlanmıştı.

19.yüzyılın cezai yürüyüş bantları insan ayağına uygun büyük, geniş tekerleklere benziyordu. “Ağır iş”e mahkum edilen tutuklular, basamakları art arda çıkıyor ve tüm tekerleğin dönmesini sağlıyordu.

Cubitt’in yürüyüş bandı destek için elle tutunulabilecek bir demiri içeriyordu ve birçoğu tek seferde çok sayıda insanın üzerine çıkabileceği büyüklükteydi.

Bazıları, Coldbath Fields’te bulunan Vagrants Cezaevi’ndeki yürüyüş bandında olduğu gibi bölümlere ayrılmıştı ve böylece tutuklular izole bir biçimde yalnızca önlerindeki duvarı görebiliyordu.

VİKTORYEN DÖNEMİN ‘KUSURSUZ CEZA’SI

Akademisyen Vybarr Cregan-Reid, cezai yürüyüş bandının Viktoryen standartlara göre “kusursuz cezalandırma” yöntemi olduğunu belirtiyor. Tutukluların yaptığı iş tam olarak hiçbir şeye yaramıyordu. Yararsız ama insanı yorgunluktan tüketen bu iş kefaretin çok çalışmayla ödenebildiği Viktoryen ideallere uygundu.

SENİN YÜRÜYÜŞ BANDI REKORUN KAÇ?

19. yüzyılda ağır iş mahkumu tutuklular, yürüyüş bandında günde en az 6 saat yürüyordu, bu 3 bin ila 4 bin metre tırmanmaya eş değerdi. Warwick Gaol cezaevindeki tutuklular, sıcak bir yaz gününde 10 saatin üzerinde çalıştırılarak 5 bin 500 metre tırmanıyordu.

Çok geçmeden bazı cezaevi yetkilileri, yürüyüş bandını su pompalarını çalıştırmak ve mısır öğütmek için kullanmaya karar verdi. Böylece tutuklular, toplum yararı için(her ne kadar gönülsüzce de olsa) çalışabilecekti.

BRIXTON CEZAEVİ YÜRÜYÜŞ BANDI DÖNEMİNİN EN BÜYÜK VE ACIMASIZLARINDANDI

Yine William Cubitt tarafından tasarlanan bu yürüyüş bandı, kendisine yeraltından bağlı bir makineyle mısır öğütmek için kullanılıyordu. Sayıları 24’e kadar varan tutuklular, sessizce çalışarak, soldan sağa hareket ediyor böylece en uzaktaki adam dinlenmek için banttan indiğinde, dinlenmesini tamamlayan meslektaşı aynı anda banda geri çıkabiliyordu.

Her 60 dakikalık yürüyüşte yaklaşık 12 dakika dinleniliyordu.

YÜRÜYÜŞ BANDI NE EĞLENCELİ NE DE SAĞLIKLIYDI

Sadece tutuklular birbirlerinden ve çevrelerinden mahrum bırakılmıyor aynı zamanda bir tutuklu günde 2 binden fazla kalori yakıyordu. Bu, “ağır iş” mahkumlarının tutulduğu cezaevlerinde bile erişilmesi güç bir rakam.

Hal böyleyken Brixton Cezaevi’nde ağır işe mahkum edilenler arasında iş yapamaz listesine girenlerin sayısı sıklıkla 20’leri buluyor bu da yetkilileri kızdırıyordu.

YIPRATICI İŞ, ÇOK SAYIDA KİŞİYİ ERKEN YAŞTA MEZARA YOLLADI

Örneğin yazar Oscar Wilde, Pentonville Cezaevi’nde 1895’teki ağır iş cezası sırasında yürüyüş bandında neredeyse ölüyordu. 1897’de cezaevinden çıktı ve sadece 2 yıl sonra 46 yaşında hayatını kaybetti.

Yine de çok sayıda Viktoryen, yürüyüş bantlarını cezaevindeki avareliğe karşı pozitif bir çözüm olarak görmüştür.

1875 tarihli bir belge, onları “cezaevlerindeki disiplin üzerindeki büyük gelişme sağlamak”la överken Cezaevi Disiplininin Geliştirilmesi Kurumu yürüyüş bantlarını “önleyici bir cezalandırma” biçimi olarak tanımlıyordu.

Yürüyüş bandına çıkan hiç kimsenin bir daha suç işlemeyeceği düşünülüyordu.

CEZAİ YÜRÜYÜŞ BANTLARI 1902’DE KALDIRILDI

Ancak bugünlerde ortalık koşu bandından geçilmiyor. Dahası, her yıl onları kullanmanın ayrıcalığına erişebilmek için yüzlerce sterlin harcamaya razıyız.

Vybarr Cregan-Reid “Neden” diye soruyor, “İnsan dışarıda koşmak varken jimnastik salonunun aynasında kendisine bakar?”

İç mekanda koşmak bazıları için daha güvenli ve uygun görülse de bant koşucuları dış mekanda koşmanın getirdiği fizik, nöroloji ve akıl sağlığı faydalarından tam anlamıyla yararlanamıyor olabilir.

bbc.co.uk/radio3’ten çeviren Mithat Fabian Sözmen

Vybarr Cregan-Reid ve diğer koşu uzmanlarının görüşlerinin yer aldığı radyo programı ilk olarak 11 Ocak’ta BBC 3 tarafından yayınlandı. Konu hakkında daha ayrıntılı bilgi için bu programın tekrarı dinlenebilir. http://www.bbc.co.uk/programmes/articles/4w8bVrKRqQDP4fKl0b8XzdW/the-dark-history-of-the-treadmill

ÖNCEKİ HABER

Hindistan sineması ve ‘Dangal’ hakkında

SONRAKİ HABER

Doğanın kucağından çıkan yeşil sanat

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...