05 Haziran 2012 09:10

ANKARA’NIN ÇİÇEKLERİ BAHÇIVAN KADINLARIN ELLERİ

Bardaktan boşanırcasına yağan yağmurda 10 dakika yürüyerek, çamurlara batarak yanlarına vardığımız Çankaya Belediyesi Park Bahçeler Müdürlüğüne bağlı ÇANSER’de (Çankaya Sera) çiçek üretiminde çalışan bahçıvan kadınlar ve erkekler bizi tüm sıcaklıklarıyla karşıladıl

Paylaş
Selmane Ertekin-Şükran Doğan

1 Mayıs alanında tanıştığımız işçi arkadaşımız Hatice Kesebir’e söz vermiştik, ne yapıp edip gidecektik. İşçi arkadaşların çalıştığı yere ulaştığımızda üzerimizden süzülen suları gören kadınlar, durumumuz karşısında ne yapacaklarını şaşırdılar. Tüh keşke gelmeseydiniz diyeni mi ararsın,  bizi kurutmak için telaşla elektrik sobasını yakanı mı?  İşçilerin bizi sıcacık karşılamaları çoktan ısıtmıştı içimizi. Yağmurdan dolayı içerde çalıştıklarını söyleyen işçiler hummalı bir çalışmayla anneler gününe yetiştirmek için küçük saksılara çiçek dikmekle uğraşıyorlar. “Hediyeyi alan kadınlar bu çiçeklerin yine kadınlar eliyle hazırlandığını biliyorlar mı?​” diye de sormadan edemiyor insan. Onların hünerli elleri çalışmaya devam ederken, o yağmurda bir bardak demli çay gibi güzel gelen sohbetimizde nelere değinmedik ki!

BÜYÜYEN ÇOCUKLAR, İŞE GİREN KADINLAR
Sevda Aksoy, daha önce de çeşitli işlerde çalıştığını, dışarıda ve evde çalışmanın ne olduğunu çok önceden bildiğini söylüyor.  “Kadının çalışma şartları erkeklere oranla daha zor, kadının hiç bir zaman işi bitmez” diyen Aksoy’a “ya eşitlik?​” diye soruyoruz. “Eşitlik falan diyorlar ama bu ev içinde geçerli olmuyor, kadınlar evde ve dışarıda çalışmaya devam ediyor. Kadınların çalışması ve kendi ayakları üzerinde durması çok önemli, eş’e boyun eğmemek, kendi paranı kendin kazanmak, benim vazgeçilmezim” diyor. Bu serada erkeklerle dayanışma içinde çalıştıklarını söylüyor, ona göre kadınlar her alanda zorluk yaşıyor ama kadının güçlü olduğu yerde sıkıntısı da kalmaz. “3 çocuk” diyoruz, “onaylamıyorum” diyor kafasını sallayarak, “Böyle bir ülkede sağlıklı bir çocuk bile yetiştirmek çok zor”. Eğitimde getirilen 4+4+4 sistemine de tepkili. Beş buçuk yaşında bir çocuğun daha bebeklik çağında olduğunu ve algılamasının da ona göre olacağını söylüyor ve “Çocuklarımı 7 yaşında okula gönderdiğimde bile çok zorlandım” diyor. Bir anne olarak asla onaylamayacağı bir durum olduğunun da altını çiziyor.
Hülya Öztürk de bahçıvan kadınlardan, “daha önce hiçbir yerde çalışmadım” diyor, çalışmanın çok güzel olduğunu anlamış burada çalıştığından beri. “Ev işi daha zor bunu anladım çalışmaya başlayınca, çocuklarımı büyüttüm ve şimdi buradayım”diyerek kadınların neden çalışamadıklarının da özetini sunuyor adeta.

Melahat Çelebi de çocuklarını büyüttükten sonra çalışmaya başlayanlardan. “hem iş hem ev elbette zor fakat bu durumdan şikâyetçi değilim, çünkü evde eşim hep destekçim oldu. Şimdi sendikamız yok fakat en kısa zamanda sendikalı olmak istiyoruz” diyerek sendikalı olmanın hakları açısından gerekli olduğunu vurguluyor.
Kadınlara yönelik şiddete, tecavüze üzüldüğünü belirten Çelebi, “çözüm eğitim desem eğitimli insanlar da bu işi yapıyorlar, acaba kültür mü desem” diyerek herkesin çözüm için ilk aklına gelen ama gerçek bir çözüm olmadığını da bildiği noktaya parmak basıyor..

ŞİDDET DENİNCE AKLA GELEN…
Hatice Kesebir, 8 ay önce bahçıvanlığa başlamış. Diğer kadın arkadaşlarıyla bu işi de başarıyla yaptıklarını düşünüyor “Kadınlar her işi yaptığından, bu iş bizim için çok basit” diyor.  
Kesebir, her kadının aklındaki soruları cümlelere dökerken birlikte yanıt vermemizi istiyor aslında: “Kadınlar ne kadar yükselse erkekler o kadar indirmeye mi çalışıyor acaba? Yoksa erkekleri bu duruma getiren yokluk yoksulluk mu?​”.  “Çünkü bir insan sabah kalkıp da ben cinayet işleyeceğim diye güne başlamaz” diyen Kesebir, kırk yıl aynı yastığa baş koymuş bir insanın eşini boğazlayacağını düşünmek istemediğini ifade ediyor. İnsanı bu duruma getirenin ise  “işsizlik, yokluk”olduğunu söylüyor.  Kadınların ses çıkarmaya başladıklarını söyleyen Kesebir, “Kadınlar artık biz varız diyorlar, ekonomik olarak da kendi ayakları üzerinde durmaya çalışıyorlar, sanırım biraz da buradan erkekler kendilerini yetersiz görüyor ve bir komplekse kapılıyorlar.” diyor.

KASALARI SIRTLIYOR AMA MUTFAĞA GİRMİYORLAR
İş yoğunluğuna göre park ve bahçelere giderek çiçek dikim işlemi de yapıyor işçiler. Yok mu bir fark peki burada çalışan erkeklerle kadınlar arasında? Hiçbir zaman ben bu işi yapamam, ben bu kasayı kaldıramam demediklerini dile getiriyor Hatice Kesebir. İşe ilk başladıklarında, erkek işçilerin yemek sonrası, kadınlardan bulaşık yıkamalarını bekleyen hallerini gördüklerinde “tez elden bu işe de, bir erkek arkadaşımızı sadece mutfak işinde görevlendirerek çözüm bulduk” diyor ve (gülümseyerek) bu işten memnun olduklarını, çok güzel bir işbölümü yaptıklarını ifade ediyor. Hemen işçilerden Ali Rıza Yıldırım’a dönüyoruz. Kadınlarla çalışmaktan memnun olduklarını ve çiçek üretimini toprakla olan işlerini severek yaptıklarını dile getiriyor. Kadınların mutfak işine karşı çıktıklarını belirten Yıldırım,  ”kadınlar haklı, zor iş , hep birlikte bu iş için bir erkek arkadaşı görevlendirerek çözüme kavuşturduk” diyor. “Kadınlar işle ile ilgili konularda hiçbir zaman ben bu işi yapmam demediler” diyen Yıldırım, “bir erkek arkadaşımız rahatsızsa onun yerine kadınlar çiçek kasasını yüklenip gitmesi gereken yere taşıyorlar” diyor.  İbrahim Bayındır ise çalışanların hepsinin işin ağırlığından kaynaklı sıkıntıları olduğunu söylüyor. Kadınların burada çalışmaya başlamasıyla kendilerine “küçük bir çeki düzen vermek” dışında kadınlara farklı davranmadıklarını dile getiriyor. Bayındır,  “cins ayrımı yapmadık, yapmayacağız onlar bizim birlikte çalıştığımız arkadaşlarımız” diyor. Kadınlarla çalışmaktan memnun olduklarını söyleyen erkek işçiler “huzurunuzda onlara teşekkür ediyoruz” diyorlar. Kadınların yüzünde ise kocaman bir gülümseme oluşuyor…

ÖNCEKİ HABER

Kadın işçi buluşması

SONRAKİ HABER

Mardin’de kadın yürüyüşü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...