02 Ocak 2017 00:59

Coğrafyada kahır yılı

Yeni yılının ilk günlerini yaşarken, Arap coğrafyasındaki gelişmeler 2016 yılının bıraktığı yerden devam ediyor. 

Paylaş

Ali KARATAŞ

Yeni yılının ilk günlerini yaşarken, Arap coğrafyasındaki gelişmeler 2016 yılının bıraktığı yerden devam ediyor. 
Al Kuds al Arabi gazetesi 2016 yılını “kahır yılı” olarak nitelendirdi. Arapların ve diğer milletlerin felaketlerle karşı karşıya oldukları bir yıl olarak hatırlanacağını yazdı. Lübnan’da yayınlanan an Nahar gazetesinden Cihat el Zeyn ise 2016 Yılını “Ortadoğu’da Türk modelinin” bittiği bir yıl olarak tarif etti. 

VEKİLLERİN BARIŞI

Yine Lübnan’da yayınlanan as Safir gazetesinde Semir el Ayta’nın kaleme aldığı makale Moskova’daki üçlü buluşmayı konu alıyor. El Ayta, makelasinde, “Moskova’daki üçlü ittifak, İran ve Türkiye’nin Suriye için doğrudan olmayan çatışmasını durması için vekalet barışı mı?” sorusunu soruyor. Mısır devletinin yarı resmi yayın organı Ahram ise Mısır’ın, başta Libya olmak üzer bölgede artan girişimlerine dikkat çekiyor. Irak’ta yayınlanan Sabah gazetesinde de, IŞİD’in Ürdün’de artan etkisine vurgu yapılıyor. IŞİD’in Ürdün’de el  Karak kalesini ele geçirmesini, Müslüman Kardeşlerle kurulan hükümete bağlıyor. 


ARAP DÜNYASI:KAHIR YILINA VEDA

al Kuds al Arabi
Başyazı

YILIN bitmesiyle beraber bölge yaşayan Arap ve diğer milletlerin karşı karşıya kaldıkları felaketlerle ilgili çok mürekkep akıtılacak. Yazarlar, siyasi ve coğrafi olarak durdukları yere ve çıkarlarına göre tutum belirleyecekler. 
Bazı yazarlar, siyasiler ve yorumcular insanların çektiği acılarla ilgili pozisyonlarını belirleyecekler. Lakin diğer bazıları, kan ve trajedilerle dolu fırtınalı denizi görmeyecekler.  İdeolojilerin, partilerin, mezheplerin körleştirdiği gözler zaferlerini ölülerin, yaralıların ve sakat kalanların sayısı kaybolmuş bir şekilde kutlayacaklar. Kıtalar arasında kaybolan yetim çocukların ve parçalanan ailelerin hikayeleri, aşağılanmış şeref ve haysiyetler, kadınların sömürülmesi söz konusu bile edilmeyecek.(...)


2016: TÜRKİYE’NİN DÜŞÜŞÜ 1967’DEKİ DÜŞÜŞÜMÜZ GİBİ

Cihad el Zeyn
an Nahar

SÖYLEMEMİZ gerekirse popüler tahlillerden farklı olarak, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Osmanlı projesi, Türkiye Cumhuriyetinde iktidarda kalma projesi haline geldi. Belki bir adım sonrasında, Türkiye’nin birliğinin zorla sürdürülmesini savunma aşamasının başlangıcı da diyebiliriz. Bu sürece iç savaşın başlaması riskiyle beraber dışardaki maceralar katkı sundu. 
(Gazeteci) Robert Fisk, Türkiye için “1919-1920’deki çözülme 2016’da da devam ediyor” diye yazdı. 
Bu görüşün takipçisi olmak zor lakin bu görüşü tümden yok saymak da... Şu anda “çöken bölgede” 2017’ye yönelik projeler, “birliği tekrar sağlamaktan” çok “çöküşü durdurmakla” daha fazla ilgili. Belki de Türkiye’nin şimdiki gücü, Erdoğan’ın gücü değildir. Türkler yirminci yüz yılın başlarında savaş ve kan ile, muasır bir cumhuriyet olarak devletlerini kurdular. Kendilerini çevreleyen Irak, Suriye ve Lübnan gibi ülkeler, içeride birlik için verilen mücadeleleri küçümsemeden söylersek dışardaki güçler tarafından resmedildiler. Türkler, Sevr anlaşmasını işgal olarak değerlendirirken savaştıkları bütün topraklarda Lozan’la devletlerini kurdular. 
Türkiye’nin 2016 yası maziden bir yas değildir. Ne Endülüs’ün düşüşünün hatırlandığı kültürel bir faciadır ne de Filistin’i kaybetmekle üzerine ağıt yakmaktır. 
Türkiye, İslam’ı çağdaş yaşama bağlama projesinin kaderi üzerine atılan çapaydı, son bir umuttu. Bu felaketin önemi, Müslüman dünyasının 1967’deki İsraile karşı yaşadığı Arap yenilgisinden daha az değildir. 
Belki de ileride tarihçiler 2016 yılını; Müslüman dünyasında, Ortadoğu ve Afrika’da geri kalmışlık ve zulüm batağına saplanmış bir savaş bölgesi olarak, Türk modelini de tek ve son umut olarak yazacaklardır.


İDLİB…VEKALET BARIŞI MI?

Semir el Ayta
As Safir

HALEP’ten sonra bütün dikkatler İdlib’e çevrildi. İdlib, muhalefetin kontrolünde olan tek bölge değil. Ama Halep’ten, Hama’dan ve Lazkiye’den bazı bölgeleri kapsayan alandaki en geniş bölge. Bu alanlarda, Doğu Halep’in kuşatılmadan önceki nüfusunun çok daha fazlasını mevcut. Yaklaşık 2.5 milyon kişiyi bulan bu nüfusun yarısı İdlib’te.
İdlib bir tarım bölgesi. Ancak halk hareketleri başlamadan önce iki kriz yaşıyordu; Şirketlerin parçalanması sonucu kalkınma krizi ve ekonomik alternatiflerin bulunamaması, 1979 ile 1982 yılları arasında uygulanan baskıların hatırlanması krizi.
Bu bölge 90’lardan beri cihatçı ihraç ediyor. Burada yetişen cihatçılar Afganistan ve diğer yerlere gittiler. Buranın farkı, savaş boyunca halk hareketinin bir çeşit ayaklanma biçimini alması.
İdlib, Şam Fetih Cephesi’nin (el Nusra) elinde; pozitif ve negatif yönleriyle kendi işlerini yönetmek, insanlara hizmet anlamında yerel, gerçek bir siyasi tecrübe yaşadılar. Bunun yanı sıra Şam Fetih Cephesinin koruduğu ilde “iktidarın bazı müdürlükleri” ayaktaydı. Sonra hizmet için müdürlüklerin oluşturulması gerekliliğinin farkına varılmasıyla Suriye devletinin müdürlükleri kayboldu.
Bütün bunlar Halep’ten sonra Rusya, Türkiye, İran’ın; IŞİD ve Şam Fetih Cephesi dışında geniş bir ateşkes ilan etmesi için yolu açtı. Moskova’daki üçlü ittifak, Suriye’deki çatışmanın durdurması için bir “vekalet barışı mı?”. Belki de... 


MISIR VE LİBYA

el Ahram
Başyazı

MISIR içinden geçtiği ağır şartlara rağmen, Arap devletleri, karşı karşıya kaldığı krizleri aşmak için azami çaba göstermektedir. Bölme girişimlerini durdurma ve devletlerin korunmasına uğraşmaktadır.
Mısır’ın Libya krizi karşısındaki tutumu bunun örneğidir. Baştan itibaren Mısır; silahlı grupların bazı bölgelere hakim olmasını sağlayan Libya devletinin parçalanmasını ve dış müdahaleyi reddetti. Libya devlet kurumlarını destekleyerek parçalama girişimlerine karşılık bütün Libya’ya hakim olacak tek ve güçlü bir Libya devletinin oluşmasına çalıştı. 
Bu bağlamda Mısır, General Halife Hafter önderliğindeki Libya ulusal ordusunu destekledi. Libya’nın krizden kurtulması ve oynaması gereken rolü oynayabilmesi için uluslararası topluma Hafter’i destekleme çağrısı yaptı. Dünyanın bir çok ülkesi Libya’da süreci yönlendirenin Mısır olduğunu itiraf etti. Başlarında Rusya olmak üzere bir çok devlet, Libya ordusunu, lideri Hafter’i ve devlet kurumlarını desteklemeye başladı.
Mısır, Libya ulusal güçlerinin Libya krizinde birleşmiş tek bir pozisyonda durmalarını sağlamak için 12-13 Aralıkta Kahire’de toplanmalarını sağladı. Doğal olarak toplananlar Mısır’a çabalarından dolayı derin teşekkürlerini aktardılar.  


IŞİD ÜRDÜN’DE ŞAŞIRTICI OLAN NE?

Hazim MABYADDİN
al Sabah

IŞİD’in el Karak kalesini işgal etmesi, Ürdün’ü takip eden tarafsız gözlemcileri şaşırtmadı. Toplum içinde güçlü bir Selefi akım mevcut. Devletin bazı organlarına da sızmış durumda. Bu, Müslüman Kardeşler (İhvan) düşüncesinin doğal bir sonucu. Aynı zamanda fikirlerinin kılıcını yükseltmenin meşru bir çocuğu. Eğitim Bakanlığı, müfredatı tahrif etti. Yeni neslin, örgütleri reddeden bir nesil olmasını engellediler. 
Mevzuatların hazırlanmasına müdahil olan seçilmiş milletvekilleri var. Hükümetin göreceği ve duyacağı şekilde, Selefi liderlerin görüşlerini ilettikleri geniş bir medya var. Suriye’deki, Irak’taki, Bahreyn’deki ve diğer yerlerdeki akranlarıyla ilişki içindeler. Sanki karar verici onlardan bir ateşkes umuyor! Veya siyasi güç dengeleri oluşturmak için kullanıyor. Bütün bunlardan sonra el Karak Kalesinin işgal edilmesine şaşırılıyor. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde İhvan’la kurulan hükümetin sonuçlarını yaşıyoruz başka bir şeyin değil! 


ÜRDÜN, İRAN’NIN KARASAL KUŞAĞINDAN ENDİŞELİ

Rai al Youm

ÜRDÜN ordusu Haşdi Şabi güçlerinin Telafer’de  ilerlemesinin İran’ı Lübnan ile karadan birleştirecek bir kuşak oluşacağı konusunda uyardı. Ordu böylesi bir gelişmeden endişe duyduğunu iletti. 
Ürdün Genelkurmay Başkanı Korgeneral Mahmud Frihat BBC’ye yaptığı açıklamada, Suriye muhalefetinden olan ve Ürdün’de eğitilen “Aşiretler Ordusunun”, Esad’a karşı değil IŞİD’e karşı savaşacağını söyledi. Farihat, “Biz kriz başladığı günden bu yana kesinlikle rejime karşı bir eylemde değiliz. İlişkilerimiz hâlâ açık. Sınır kapılarımız hâlâ açık. Diplomatik ilişkilerimiz bugüne kadar sürdü” dedi.


İBADİ İLE SADR BULUŞTU

az Zaman

SADR Hareketinin lideri Mukteda al Sadr, Başbakan Haydar İbadi ile ordunun desteklenmesi, Musul’un tümden kurtarılması ve ülkede siyasi ilişkilerin devam etmesi konusunda buluştu. Liberal parlamenterler kitlesinden Muhammed Huri azzaman gazetesine yaptığı açıklamada Sadr’ın aralarında Musul’un kurtarılmasınında olduğu bir çok konuyu başbakanla konuştuğunu söyledi. İki tarafında ülkedeki ekonomik durumu ve ülkedeki reformların nasıl gerçekleşeceğini konuştuklarını ekledi. 
İbadi, Sadr ile yaptığı ortak basın toplantısında gelecek yılın ülke için ekonomik olarak açılım yılı olacağını söyledi. Ülke içerisinde birliğin IŞİD’e karşı daha iyi bir resim koyduğunu söyledi. Gelecekteki hedefin Musul’un ve ahalisinin IŞİD’ten kurtarılması olduğunu ekledi. Petrol fiyatlarının düşmesi nedeniyle ülkenin yaşadığı ekonomik krizde halkın işbirliği için teşekkür etti.
 

ÖNCEKİ HABER

Zamla uyandık zorlukla yaşadık

SONRAKİ HABER

2017 yılında neler olacak?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa