25 Aralık 2016 05:51

Kuzuların boz dağların hikmeti

Kulağımıza ‘skandal’ gelen gaflar, AKP için bir yönetme biçimi oldu. Mehmet Tarhan da bu haftaki korkunç gafların hikmetini anlamaya girişti.

Paylaş

Mehmet TARHAN

Ay adam “gevşek” dedi, vallahi de billahi de dedi. Çıkmış tatlış tatlış, kuzu kuzu televizyonda konuşuyor:

“Bütün korumalarımızı kendimiz sağlıyoruz, kapıdaki öyle dışarıdaki öyle. Nasıl oluyor da Rus Büyükelçiliği’ne Rus koruma olmuyor anlamıyorum, bizim gevşekliğimizi bir kenara koyarak söylüyorum.”

Diyor ki bizim korumalarımız var, güvenliği sağlıyoruz ama biraz gevşek. Ankara’nın İstanbul’un orta yerinde onlarca, yüzlerce insan katledildiğinde bile hep “güvenlik zafiyeti yok” diyen hükümetin kıdemli vekili söylüyor bunu. Hep yazıklanırım bir bakanlık yüzü görememesine Kuzu hocanın ama neyse mevzuyu bulandırmayalım. Belki dedim Hoca başka bir manada söylemiştir; açtım TDK sitesinden baktım. Tanım şu:

1. sf. Sıkı veya gergin olmayan, gevşemiş olan

2. mec. Cansız, hareketsiz, iradesiz. 

3. zf. mec. İlgisiz, kayıtsız bir biçimde

Birinci maddeyi direkt geçmek lazım. “Dik dur, eğilme” sloganlı, diklenme üzerine kurulu Kasımpaşa havalarına yakışmaz. Gerginlik desen; hamdolsun pek maharetli kullandıkları bir araç kendisi. Mesela nevzuhur Putin aşkı ya da ex-kardeş’ten ex-düşmana evrilen Esad-Esed meselelerinin gevşemekle ilgisi yok; hamdolsun dimdik bir şekilde pozisyon değiştiriyor sul- pardon cumhurbaşkanımız.

İkinci üzerine biraz uzun düşündüm; şeytan dürttü özellikle iradesiz lafına ama kendime geldim iki doz Yeni Şafak okuyarak. Durum net: Cansız değiliz, onar yüzer, Türk’ü Kürt’ü ölebildiğimize göre cansız değiliz. Sadece bu ara canımız çıkıyor, kelimenin tam anlamıyla. E hareketsiz de değiliz çok şükür; Emeviye’de cumaya koşarken Moskova’da cumaya hazırlanıyor; bi’ taraflarımız yemeyince hiç olmadı 5-10 HDP bürosu basıp yakıyoruz falan. Toplumda bir hareket, bir hararet sormayın. İradesiz desen; hani belki Davutoğlanın gelişini gidişini, Binali Bey’in düşük profiline methiyeler düzülmesini düşünecek olursak şeytana uyabiliriz. Ama bu içsel fitneyi aşmak, büyük oyunu bozmak kolay. Milli irade var çok şükür, millet seçti o irade de istediğini yapabiliyor. Dolayısıyla milli iradeden şüpheye düşmemek lazım.

Üçüncü madde Türk polisine, istihbaratına hakaret vallahi; yok yakıştıramam. İlgisiz, kayıtsız olsalar nasıl tweet tweet kovalasınlar 80 milyonu, nasıl keşfetsinler Aslı Erdoğan’ın içindeki teröristi? Bak Alagöz kardeşler, İslam Çay Ocağı falan diyeni milli seferberlik ruhuyla ispiklerim kokteyl terörist diye! O başka; vardır bi bildiği milli iradenin.

Sonuç olarak TDK işe yaramadı; Kuzu hocanın gevşek demekteki hikmetini anlayamadım. Belki Necmiye Alpay hapiste olmasa ona bir mail atar sorardım. Gerçi Reyiz bu kuzuyu hiç bakan yapmadığına göre sadakatinden emin değil mi, yoksa kripto fetöcü olduğundan mı şüpheleniyor diye düşünmedim değil. Ama bir bildiği vardır hocanın deyip işime gücüme devam etmeye karar verdim. Yani Putin’in ne kadar şahane bir insan olduğuna, Rusya’nın ne kadar yürekten dostumuz olduğuna, Halep’in ne kadar da manasız olduğuna kendimi ikna etmek, olmadı upload etmek. İşte tam o arada  Bekir Bozdağ’ın hikmeti düştü önüme:

“Türk polisini bu suikastı gerçekleştirmiş gibi göstermek büyük bir iftira saygısızlık. Bu bir terör eylemidir. Polis kıyafeti giyiyor olması saldırının niteliğini kirli bağlantıları asla örtmez.”

Lütfen şu Japonlar; yok yerli ve milli olması lazım, şu Yozgatlı bilim insanları IQ geliştirici hapları yapıversinler artık diye niyaz ettim rabbime. Yok yok, yani çok ihtiyacım var şahsen; anlamam lazım hikmeti. Tamam sual olunmaz ama şeytan dürtmesine karşı anlamak, özümsemek lazım. İçimdeki Hilal Kaplan’a ihtiyacım var. Ay adam polis, Reyiz’e bile korumalık yapmış 6 defa. Soruşturuluyor falan da değil; ev almak için Bank Asya’dan kredi çeken bile işinden oldu, Nagehan-ROK ikilisi hariç. Yani polise polis demek niye iftira, bordro ortada. Belki Bekir bakanım “olay münferit” demek istiyor, zaten Türkçe de en başarılı olduğu alan değil, bıyığından belli en büyük meziyeti sadakati. Tam sakinleşiyordum, ay adam polis kıyafeti değil takım elbiseli. Kirli bağlantıları örtmeyen polis kıyafeti ne demek ya? Ay bu Bekir bakanım acaba FETÖ’nün cinlerinin etkisi altında mı Türkçe olimpiyatları zamanları gibi? İşte şeytan bu, acaba bylock mu var telefonunda? Milli irade kesin çekip almış elinden incelemiştir diye içimi rahatlattım biraz ama hâlâ şüphelerim var. Polis diyor, kirli ilişkiler diyor. Yoksa subliminal mesajlar mı veriyor? Altan kardeşlere mi sorsam diyorum ama ya bana da subliminal mesaj verip içimdeki milli ve yerli duyguları pinçiklerlerse diye çok korkuyorum. Neyse ben bu köşeden Reyiz’e arz etmiş olayım, bütün subliminal mesajlar onun yerli ve milli duygularına teğet geçer en fazla.

Son milli seferberlik katkım şu Sivas’taki anaokulu hocaları, yönetimi ve tüm sıralı amirleri hakkındaki FETÖ’cü olduklarına dair kanaatim olsun. Sabi sübyanı yatırmışlar maket tankın önüne, namaza durdurmuşlar falan, ne güzel. Ağaç yaşken eğilir, sonra büyüyünce dimdik olur, odun olur. Yok bazen dimdik olmak o kadar kötü değil ama işte teşbihte kusur olmaz. Neyse yerli ve milli şuuru olan nesiller yetiştirmek için önemli böyle çalışmalar, takdir ediyorum. Ama o maket tankın üzerindeki Türk bayrağı ne? Bu nasıl bir ihanet? Bu çocuklar kökü dışarda vatan hainleri yerine devletimize, bayrağımıza mı düşman olsunlar? O bayrak din düşmanı mı ki onun önüne yatıp sonra namaza duruyor sabiler? Buradan cumhuriyeti olsun olmasın tüm savcıları göreve çağırıyorum, Ergenekon’un savcısı da dahil!

Oyun büyük sayın okuyucular, uyanık olmak, sürekli İbrahim Karagül okumak lazım. Ondan gayrısı zaten biz kullara caiz değil. Hamdolsun Avrasya Tüneli var, açılış, konfeti falan. Karlov’un cenazesine katılıp memleket düşmanlarının yüzünü güldüreceğimize düşman çatlatalım beton irademizle. Var mı şöyle bir entegre tesis falan gidip birkaç litre milli içkimiz ayran içip kafayı bulalım. İçimiz soğusun, canımız acımasın, vicdan micdan sızlamasın ki şeytan dürtmesin, düşmanlar sevinmesin. Bizim yerimize milli irade nerede ölen askere sivile üzüleceğimize neredekine sevineceğimize, kimi dost kimi düşman belleyeceğimize karar verir nasıl olsa Reyiz. Tokuşturalım ayranları, belki de hikmetine o kafayla ereriz kuzuların, boz dağların.

ÖNCEKİ HABER

Franco: Ölüm ve yaşam üzerine

SONRAKİ HABER

2016: Gün yüzü göstermeyen yıl

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...