25 Aralık 2016 03:05

‘Milli içki’ şişesinde ‘milli mutabakat’

Hakkı Özdal Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ayranını yudumladığı 23 Aralık 2016 Cuma gününü yazdı.

Paylaş

Hakkı ÖZDAL

23 Aralık 2016 Cuma… Öğle saatleri… Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, Suriye’nin el Bab kasabasına yönelik operasyonu sırasında IŞİD ile çıkan çatışmalar nedeniyle 16 askerin hayatını kaybetmesinin üzerinden sadece iki gün geçmiş. Yarım gün önce, gece saatlerinde, aynı örgütün, iki askeri vahşi şekilde öldürdüğünü gösteren bir propaganda videosu yayınlanmış. Ayrıca, son iki haftada ülkenin iki büyük kentinde patlayan bombalarda onlarca can kaybı ve yaralama yaşanmış. Başkentin göbeği Çankaya’da, ülkenin siyasi kalbinde, bölgenin en önemli ülkesinin Büyükelçisi, kayıttaki onlarca kameranın önünde katledilmiş… 

İşte böyle bir 23 Aralık Cuma... 

Ülkede, yasama, yürütme ve yargı üzerinde kesin bir iktidar kurmuş bulunan; “güvenlik” gerekçesiyle ilan edilmiş olağanüstü halin kararnameleriyle sorgusuz sualsiz ve denetimsiz bir yönetim tesis etmiş bulunan Cumhurbaşkanı, Tire’de bir süt ürünleri tesisinin açılışını yapıyor. Tesis, sendikalı oldukları için işten attığı işçilerinin direniş amacıyla toplandığı alana vidanjörle dışkı dökerek direnişi kırmaya çalışmasıyla bilinen bir firmaya ait. Firmanın sahibi, aynı Cumhurbaşkanı’nın, sadece iki yıl önce, Ocak 2014’te, 17-25 Aralık dosyalarında ortaya çıkanlar ve hükümetin buna karşı tavrıyla ilgili olarak “Böyle bir ülkeye yabancı sermayenin gelmesi mümkün değildir” demesi nedeniyle “vatana ihanet” etmekle itham ettiği, o dönemin TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz…Ki o Yılmaz, bu “vatan hainliği” polemiği sürerken TÜSİAD Başkanlığı’ndan istifa etmek durumunda kalmış...

Sahne, aradan geçen o iki yılın aslında ülkeyi ve ‘pozisyonları’ nasıl çarpıcı şekilde değiştirdiğini gösteren bir flaşör gibi…

Cumhurbaşkanı açılış nedeniyle, arkasında markanın dev logolarının bulunduğu bir kürsüden konuşuyor. 2014 başında vatana ihanet içinde olmakla itham ettiği patronun firmasını övgü dolu sözlerle taltif ediyor. Sonra ön sırada oturan birine sesleniyor, “Yasin bana şuradan bir ayran getirsene!”

Yasin koşar adımlarla ayranı getiriyor. Şişeyi tutup havaya kaldıran cumhur reisi “Bu milletin milli içkisi ayrandır dedim, bana günlerce haftalarca saldırdılar” diyor.  Ve ilk alkış kıyamet burada kopuyor. Salondakiler çılgınca alkışlıyor. Ve ‘Reis’, 26 Nisan 2013’te, bambaşka bir konteks içinde ve “CeHaPe döneminde çocuklara bile içki içirildi” gibi ifadeler de içeren “alkol karşıtı” bir konuşmada söylediği o sözleri, bu kez bir entegre süt tesisinin açılışı vesilesiyle ve şimdi neredeyse bir reklam sloganına dönüştürerek tekrar ediyor, “Evet, milli içkimiz ayrandır.” Sonra “Müsaadenizle” diyerek elindeki şişenin kapağını açıyor ve salondan yükselen “bravo, yaşa” nidalarının uğultusunda birkaç yudum ayran içiyor.Ve “Maşallah” diyor firma yetkililerine hitaben, “elinize sağlık”. 

İki yıl önce vatana ihanetle suçlanan ve TÜSİAD Başkanlığını bırakmak zorunda kalan patron, herkesten önce ayağa kalkarak alkışlıyor konuşmayı. 

Bütün bunlar olurken, bir gece önce IŞİD tarafından yayımlanmış dehşet videosu ortalıkta dolaşmasın diye belli başlı tüm sosyal medya kanallarına erişim kısıtlanmış, bazı siteler engellenmiş, savaşın karanlık bir yüzü halktan kaçırılmış. Bu infazları ve sansürü protesto etmek için açıklama yapmak isteyen Halkevleri üyeleri, çok değil bir hafta önce “Halep için” ve cihat çağrılarıyla “yeni müttefik” Rusya’nın konsolosluğuna yürüyenlere açılmış Galatasaray’da karga tulumba gözaltına alınmış. Asker ölümlerini protesto etmek için toplanan Halkevleri üyeleri tartaklanarak polis otobüslerine sürüklenirken, asker ölümlerini protesto etmek için parti binaları taşlayan, yağmalayan; bir işçi havzası olan Lüleburgaz’da, taşeron işçiliğe, sendikasızlığa karşı çağrılar yapan Emek Partisi’ni kundaklayan güruhlar marifetlerini gururla paylaşabilecek kadar “rahat” bırakılmış…

Fantastikmiş gibi görünen bu tablo, Türkiye’deki mevcut iktidar bloklaşmasının resmidir: Büyük sermaye, dinci muhafazakar siyasal önderlik altında birleşmiş yeni İslami burjuvazi, ordudaki ve güvenlik bürokrasisindeki temsilcilerinden Aydınlıkçılara dek “ulusalcı”lar, bir devlet aparatı olarak Milliyetçi Hareket… Bir başka deyişle, TÜSİAD’ı, MÜSİAD’ı, Avrasyacısı, ülkücüsü, bir blok halinde bu karanlık ve bedeli de vebali de ağır dönemin ana aktörü haline gelmiş. 

İşte bu koşullarda,  o aynı 23 Aralık günü, anamuhalefet partisinin lideri, sanki daha birkaç gün içinde 16 askerin canı yitmemiş, iki askerin vahşi şekilde infaz edildiğine dair bir video dolaşıma sokulmamış gibi, önce “dış politikadaki olumlu değişim”den söz ediyor; sonra, sanki birçok CHP üye ve seçmeninin de katledildiği Maraş Katliamı’nın hesabı sorulmuş gibi (tam da katliamın 27. yıl dönümüne denk gelen bir anda), “Siz ne kadar ülkücüyseniz biz de o kadar ülkücüyüz” diyor. Diyebiliyor.

“Şehitlerin ve şahitlerin” huzurunda toplu bir siyasi çıkmazdır bu. Bunun bir benzeri 90’larda, önce merkez sağın ve kısa süre sonra geleneksel bürokratik elitin çöktüğü, neoliberal AKP iktidarıyla sonuçlanan burjuva siyaset krizinde yaşanmıştı. Refah Partisi şahsında geleneksel İslamcılığın devlet refleksi karşısında iktidarda tutunamamasıyla zuhur eden ve ülkenin son 15 yılını belirleyen neoliberal İslamcılık, 2011’den itibaren girdiği türbülansın sonunda yeni bir mutanta, bir tür “ulusalcı İslamcılık” versiyonuna dönüşürken, kendi ağır krizini de sırtında taşıyor. Siyasal iktidarın, artık AKP ve onun parlamento grubunda değil, Saray ve çevresindekilerde toplanması bu mutasyonun kaçınılmaz sonucuydu. Bu yeni iktidarın, bir dönem boğaz boğaza geldiği ve çok ‘ah’ını aldığı iç ve dış tüm güçlerle “birlik” içinde olması ise onun sırtındaki krizin ağırlığını gösteriyor. Artık ayranı, “cumhuriyet kadrolarının içkiciliğine” işaret etmek ya da “iki ayyaşı” taşlamak için değil, bir zamanlar “darbecilik, vatana ihanet” gibi suçlamalar yönelttiği, “düzenlerini bozmakla” övündüğü büyük sermayenin ürününü övmek için içiyor.

ÖNCEKİ HABER

AKP'nin 2016 yılı kadın istihdamı politikası

SONRAKİ HABER

Mehter marşı ile Rus valsi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...