18 Aralık 2016 00:55

Mumyalara karşı insanlar!

Elif Refiğ, Özgürleşen Seyirci: Emek Sineması Mücadelesi belgeselini yazdı.

Paylaş

Elif REFİĞ

Emek Bizim İstanbul Bizim insiyatifi tarafından hazırlanan ‘Özgürleşen Seyirci: Emek Sineması Mücadelesi’ belgeseli, Almanya’da düzenlenen DOK Leipzig festivali gösteriminden sonra, 9 Aralık Cuma günü Şişli Belediyesi Cemil Candaş Kent Kültür Merkezi’nde ‘8. Hangi İnsan Hakları? Film Festivali’nin açılışında izleyiciyle buluştu.

Neredeyse tamamı dolan salonun fuayesi gösterim öncesi oldukça hareketliydi. Emek Sineması emekçileri Murat Aldemir ve Hayri Akkoç’un da mekana gelmesiyle, akşam sohbeti için buluşmuş yakın arkadaşların doluştukları bir ev hissi veren fuayede, izleyiciler hasret giderdi ve geleceğe dair umut taşıyan sözlerle birbirlerine güç verdiler. Biraz sonra kendi çektikleri görüntülerden parçaları ve diğerlerinin çektikleri görüntülerde bizzat kendilerini beyaz perdede göreceklerdi. Kendi filmini yapan izleyicinin, ana karakter olarak kendisini izleme pratiğinin nasıl bir duygu hali yaratacağı ise doğrusu oldukça merak ediliyordu.

Filmlerden bahsederken, hikaye akışının dramatik bağlamına dahil edilen bazı sahneleri tarif etmek için katartik ifadesi kullanılır. Birden fazla teknik açıklaması olan bu ifade için genel kabul, yapıcı bir iyileşme enerjisinin açığa çıkması ve bir cins arınmanın vuku bulmasıdır. Filmlerde bu tip sahneler, gerçekliğin tüm sertliğine ve zorlayıcılığına rağmen, özellikle ana karakter çevresindeki bulutun dağıldığı dramaturjik durumlara karşılık gelir. Bu seyir deneyimine bazen göz yaşları, bazen hafif bir tebessüm, bazen de ikisi birlikte eşlik edebilir. Özgürleşen Seyirci: Emek Sineması Mücadelesi belgeseli gösteriminde hissedilenler, pek çok farklı şekilde tariflenebilir. Sanırım en kapsayıcı tarifi ararken bile, katartik bir deneyim yaşandığını söylemeden geçemeyiz. Bu noktayı biraz daha açabilmek için, filmin yapım sürecinden bahsetmekte yarar var.

Emek Sineması yıkıldıktan ve Gezi Direnişi sonlandıktan sonra yapılan “Bundan sonra ne yapacağız?” başlıklı toplantıya katılanlar, “Bu mücadelenin içinde pek çok sanatçı ve sinemacı var. Bir belgesel yapılması gerekir.’’ düşüncesini ortaya attı. Emek Sineması’nın yıkımına karşı yürütülen mücadele 2009 yılında başlamıştı ve eylemciler yıllar içerisinde yaşadıkları her anı kayıt altına alma alışkanlığı edinmişlerdi. Cep telefonu, el kamerası, profesyonel kameralar gibi farklı formatlarda çekilen bu görüntülerin bir araya toplanması için Aralık 2013’te açık bir çağırı yapıldı.

Filmin tek yönetmeni veya yapımcısı olmaması konusunda herkes hemfikirdi, fakat kolektif bir film yapım sürecinin nasıl şekilleneceğine dair netlik henüz oluşmamıştı. İlk etapta toplanan tüm görüntüler bir havuza aktarıldı ve bu havuz tüm katılımcıların kullanımına açıldı. Bu sayede isteyen herkes, mevcut görüntülerden kendi montajını yapabilecekti. Görüntü havuzu, yeni görsel malzemelerin de eklenebileceği, yaşayan bir mecra olarak kurgulandı. Bu yazının konusu olan belgesel yapılmadan çok önce, bu havuzdan beslenerek oluşturulan ve dijital mecralarda paylaşılan pek çok montaj çalışması yapanlar olduğunu eklemek gerekir.

YALNIZCA EYLEMCİLERİN ÇEKTİĞİ BELGESEL

Mevcut görsel malzeme incelendikçe ve montaj için nasıl bir yol izlenmesi gerektiği üzerine konuşuldukça, filmin ek görüntü çekilmeden, sadece eylemciler tarafından çekilen görüntülerden kurgulanmasına karar verildi. Kaba kurgu şekillendikten sonra, görüntüleri paylaşan herkese açık test gösterimleri yapıldı ve bu süreçte görüntü havuzu da, kurguyla ilgili çalışma sürecini besleyecek şekilde oluşmaya devam etti. Yorumlar dikkate alınarak şekillenmeye devam eden belgesel “şimdilik” son halini aldı ve kamusal alanda paylaşıldı. “Şimdilik” ifadesini neden kullandığımı açmakta fayda var. Bunun için belki de, gösterim sonrası yapılan konuşmalara kulak kabartmak gerekir.

Hafıza tazelemenin sayısız faydasından bahsetmeye gerek olmayabilir. Fakat hatırlamak eylemiyle birlikte zihne eklemlenen yıkılmışlık ve yenilmişlik hissinin ağırlığını tamamen yadsımak da mümkün olmuyor. Filmin sonunda herkes kendini perdede görmüş, haklı olmanın gücüne dair biriktirdiği deneyimi hatırlamış ve 48 dakika boyunca tüm hücrelerinde hissetmişti. Ama film bitmişti ve Emek Sineması yıkılmıştı. Eskiden bilet gişesinin olduğu yerde, şimdi Grand Pera AVM’de açılan Madam Tussaud mumya müzesinin gişesi vardı. Peki şimdi ne yapacaktık? İşte yine o soru, bu sefer Özgürleşen Seyirci: Emek Sineması Mücadelesi belgeseli vesilesiyle zihinlerde çınlıyordu. Peki şimdi ne yapmalıydı? Bu çok tanıdık sorunun tek bir cevabı olmadığını herkes biliyordu. Mücella Yapıcı’nın ilk önerisi, birbirimize daha çok dokunmaya ve birbirimizi daha çok sevmeye işaret ediyordu. Bu belgeselin gösterimlerinin devamının bu tartışma ve birlikte üretme sürecini canlı ve sürekli kılmaya vesile olacağını düşünüyorum.

Filmin montajını yapan Fırat Yücel ve Zeyno Pekünlü, söyleşiye kurgu sürecine dair düşüncelerini paylaşarak başladılar. 2009’dan beri süren bu mücadeleye ait, geleceğe taşınacak bir enerji olduğunun hatırlanmasının ve bu enerjinin biriktirilmesinin öneminden bahsedildi. “Şimdilik” sonuna geldiğimiz bu belgesel, bitmeyen bir mücadelenin, bitmeyen filmi olarak gösterilmişti.  Yarın öbür gün başka birisi görüntü havuzuna eklenen veya mevcuttan seçtiği malzemelerle belgesele devam edebilir, ya da bambaşka bir film montajlayabilirdi.

Emek Sineması’nı yıktıktan sonra yerine diktikleri Grand Pera AVM ve üst katına inşa edilen Mumya Emek’in meşru olmadığı, bir yıkım ve rant projesi olduğu hepimizce malumdu. Aksi yönde yapılan tüm Pr çalışmalarına karşılık, izleyiciler boykot fikri üzerinde yoğunlaştılar. Çakma Emek’te film gösterimlerine katılmayı reddettiğini geçen yıl ifade eden Siyad adına Kaya Özkaracalar da, Siyad’ın boykot kararının devamına dair açıklama yaptı. “Bu Daha Başlangıç Mücadeleye Devam” sloganıyla kapanış yapılan gecenin sonunda, sanırım herkes toplumsal ve kişisel tarihinin geçişkenlik içinde yazılmaya devam ettiğinden bir kez daha emin oldu. Bundan ala katarsis mi olur? Ya da; “Bu daha başlangıç, katarsise devam!”

Beyoğlu Gösterimleri başlıyor: 25 Aralık Pazar 19.00 Peyote Nevizade orta katta buluşalım.

ÖNCEKİ HABER

Oysa mezarlıklar sessiz olmalı

SONRAKİ HABER

Bakan Özhaseki ‘troll’ oldu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...