04 Aralık 2016 06:28

Ben miyim günahkar, ey zalim? (Bir robotun isyanı)

Bugün veya gelecekte üretimi tamamen robotların yaptığı ve insan emeğine “ihtiyaç kalmayan” bir dünya mümkün mü?

Paylaş

Ömer Furkan ÖZDEMİR

Robotlar insanlara karşı! Teknoloji gelişiyor, robotlar insanları işsiz bırakıyor! Yoksulluğun sorumlusu robotlar! Bunlara benzer bir cümle daha söylendi geçen hafta: “Gelişmiş ülkelerde zenginler ve fakirler arasındaki hayat farkının açılmasında üretimde robotların kullanılmasının etkisi var”. Tek başına ele alındığında kimsenin hayır diyemeyeceği kadar bir gerçeği ifade eden bu cümle aslında pek çok yönüyle ilk satırda alıntıladığımız ve artık “sıradan” diyebileceğimiz ifadelere de göz kırpıyor ve bu yönüyle de en azından bir gazete yazısında “deşilmeyi” hak ediyor. Konunun öz itibariyle kapsamlı bir teorik tartışmanın alanına girdiğini ve bilimsel bir makalenin irdelemesini hak ettiğini de ekleyerek başlayalım.

Hemen herkesin bildiği bir tarihsel bilgiyi tekrarlayarak devam edelim: Sanayi devriminin ilk dönemlerinde üretimde makinelerin kullanılmasıyla bir çok “eski meslek önemini yitirirken” bir yandan giderek daha fazla sayıda “eski meslek sahipleri” işini kaybediyor diğer yandan giderek daha fazla sayıda işçi de “vasıfsızlaşarak” makinelerin uzantısı haline geliyordu. Sefalet ücretleri ve cehennemi aratmayan çalışma koşullarına mahkum edilen kitleler içerisinde daha sonra “ludizm” olarak bilinecek bir akım ortaya çıkmıştı. İnsanlar, yoksulluk-ölüm pahasına çalışma ve işsizliğin sorumlusu olarak üretimde kullanılan makineleri görmüşler ve büyük bir “makine kırma” hareketi başlatmışlardı. Ancak tüm sefaletin sorumlusunun aslında makineler değil o makineleri daha fazla sömürünün bir aracı olarak kullanan ve kendilerini de makinelerin birer uzantısı haline getiren “işverenler” olduğunu görmeleri belirli bir süre almıştı. Yeni olana sadece ve sadece sermaye birikimlerinin kaynağı “kar” ve onun da yegane kaynağı olan emek sömürüsüne ne kadar katkısı olup olmadığına bakarak kapısını aralayan işverenler ve onların bu düzeneğini var eden kapitalizmin tarihi boyunca bilim ve teknik alanında insanlığın kat ettiği her mesafe aynı şekilde kara tahvil edilerek sunuldu. Bilimin getirdiği her yeniliğin insan hayatını gerçek ve tam anlamıyla kolaylaştırmasının önündeki tek engel bu kar güdüsü olurken  “Tek kullanımlık” tabirini günlük hayatlarımızın merkezine yerleştiren ve tüketim kültürünü her gün yeniden var eden de üretimi insanlığın ihtiyaçları ekseninde değil kar ekseninde kurgulayan kapitalizm oldu.

İnsanlığın yeni olana dair şüphe ve korkuları eski çağlardan bugüne değin varlığını sürdürürken bunu aşmanın önünde duran yegane tarihsel olgu ise her daim yöneten/egemen olan sınıflar olmuştur. Yeniyi kimi zaman yok sayıp engellerken kimi zaman da kendi kurgusuyla sunan egemenler için belirleyici olan ise her zaman kendi egemenliklerini sürdürülebilir kılmak olduğunu bugün geriye baktığımızda net olarak görebiliyoruz.

Başa dönüp başladığımız yerden devam edip bağlantımızı kurarsak: Yakın tarih açısından bile aslında çok da yeni olmayan robotlar/robotik sistemler, akıllı aletler ve bilgisayarlar ise kapitalizm çağında yeni olana dair her zaman ustaca manipülasyonlarıyla saltanatlarını sürdüren yönetenlerin sunduğu şekliyle var oldular. Bu arada insanlığın yeni olana aç ve açık olan yönüyle ona şüpheyle yaklaşan yanı, kapitalizmin kendi sömürü sistemini ne derece perdeleyip perdeleyemediğine bağlı olarak da hem sanayi devriminin ilk yıllarıyla benzer hem de farklı olarak varlığını sürdürmeye devam etti. Bir yanıyla var olan gerçekliğin varabileceği noktaları tasavvur üzerinden de tarif edebileceğimiz bilim kurgu üzerinden daha anlaşılır bir örnek üzerinden ilerlersek… Örneğin James Cameron’ın (hikayenin Harlan Ellison’dan (ç)alıntı olup olmadığı tartışmaları bir yana) Terminatör’ünde, gelecekte bir süper bilgisayarın yönlendirdiği makinelerin/robotların insanlığı ele geçirmek için başlattığı savaş ve makinelere karşı var olma savaşı veren insanların direnişi anlatılır. Gelecekte zaman makinesini de bulan robotlar, insanlığın direnişini kırmak için geçmişe dönerek direniş önderlerini henüz doğmadan yok etmeye çalışırken insanlar için tek kurtuluş yolu olarak ise (1984’te) henüz emekleme çağında olan bilgisayarları ve her türlü “akıllı” makineyi tamamen yok etmek gerektiği sunulur. Cameron’un ve Hollywood sinemasının bu ve benzeri örneklerle her türlü insani kaygı ve korkuyu bile milyonlarca dolarlık hasılat elde etme güdüsüyle hareket etmelerini bir tarafa bırakacak olursak; film, robotların insanları işsiz bırakmasından da öte tamamen yok edeceği tahayyülü üzerine kuruludur. Bilimkurgunun efsane ismi Asimov’un 3 robot yasasına da temel teşkil eden kaygı, terminatör ve sonrasında onun da ilham olduğu bir çok eserde varlığını sürdürmüştür.

Oysa aslında insanlığın ileride robotlara karşı bir var olma savaşı verip vermeyeceği tartışması bir kenarda dursun; insanlığın bugün bir var olma savaşı verdiği bir gerçektir ve bu savaşın da insanlığı her gün, her saat ve her saniye yeniden ve yeniden kar ve daha fazla kar uğruna ayaklar altına alan kapitalizm ve onun “efendileri”ne karşı vermek zorunda olduğu, Şirvan’dan Soma’ya, Tayvan’dan Kamboçya’ya yarattıkları işçi cehennemlerinin üzerinden sermayelerini biriktirenlerin tüm makyajlarına rağmen her gün defalarca kendisini ispatlamaktadır. Bilim ve teknolojideki gelişmeler insansız üretim imkanlarını da her gün daha ileri düzeyde önümüze koymaktayken hala “canlı emeğe” ve o canlı emeğin sömürüsüne ihtiyaç duyan bir sistemse söz konusu olan, insanlık o sisteme karşı var olma savaşını vermelidir.

İşte tam da bu cümleden sonra bu satıra geldiğimizdeyazımızın meramını araya kısaca sıkıştıracak olursak: Bugün veya gelecekte üretimi tamamen robotların yaptığı ve insan emeğine “ihtiyaç kalmayan” bir dünya mümkün mü?

En klişe haliyle ifade ederek “en baştan söyleyelim” diyelim ve devam edelim. Bu sorunun cevabı hem evet ve hem de hayır. Bugün bilimin geldiği noktaya dair hemen herkesin görebildiği gerçek üzerinden evet diyoruz. Bilgisayar sistemlerinin insanlığın ihtiyacı olan her düzeyde üretimi kurgulama, sürdürme ve gelecek için yine insanların talepleri doğrultusunda geliştirme işlevini robot sistemlerle insan emeğine ihtiyaç duymadan yapabilmesinin bugün tam olarak mümkün olmadığını var saysak bile bunun mümkün olabileceği gerçeği üzerinden evet diyoruz. Peki neden hayır? Çünkü tamamen robotların üretim yaptığı bir sistemde “kar” dediğimiz olgu mümkün değildir. Ve yine en başta alıntıladığımız laflara ek olarak söylenmiş olan “talep” kavramıyla da doğrudan ilişkili olmadığı için meselenin “üretilen” malların piyasada mübadelesiyle değil asıl olarak üretimde “canlı emeğin” olup olmamasıyla temelden ilişkisi vardır. Bu gerçek, Marx’ın 150 yıl öncesinden ortaya çıkarıp teşhir ettiği kapitalizmin temel işleyiş yasalarının hala devam ettiği gerçeğiyle birleştiğinde bizi hala geçerli olan değer yasasına götürür. Kapitalizmde üretim sonucu elde edilen karlar da bu şekilde elde edilirler. Doğanın ve emeğin yarattığı zenginlik olmaksızın işverenler hiçbir “gelir” elde edemezler. Üretimi insanlığın ihtiyacına göre değil kendi ihtiyaçlarına göre planlamalarının da tek sebebi budur.

Bugün hala “genel olarak tüm metalar, donmuş emek zamanından başka bir şey değildirler”. Canlı emeğin (işçinin) ürettiği değerin donmuş emek olarak biriktiği sermaye ve ona el koyan “üretim aracı sahibi” burjuvazi, robotları ancak emek verimliliğini (bunu kapitalizm koşullarında ‘sömürüsünü’ olarak algılamak gerekiyor) arttırdığı ve orta vadede kar oranını yükselttiği ölçüde üretime koşabilmektedir. Koşmaktadır demiyoruz çünkü bu onun da sübjektif olarak yönlendiremeyeceği, objektif olarak kapitalist üretimin belirlediği bir süreç olmaktadır. Aksi mümkün olsaydı kapitalizm kapitalizm olmazdı. Yani bir kere daha vurgulamak gerekirse: kapitalizm koşullarında tamamen insansız üretim mümkün değildir çünkü buna ilk karşı çıkacak olan yine kapitalistler olacaktır, kendi “perdeli” sömürü sistemlerinin çarkları dön(e)meyeceği için.

İşte bu yüzden bugün “Gelişmiş ülkelerde zenginler ve fakirler arasındaki hayat farkının açılmasında üretimde robotların kullanılmasının etkisi var” şeklinde ifade edilenlerin “laf kalabalığı”ndan öte bir anlam ifade etmeyeceği; gelişmiş ülkeler bir yana halihazırda Türkiye’de milyonlarca emekçi ya derme çatma evlerden oluşan mahallelerde ya da “TOKİ”nin “2+1” kapalı cezaevlerinde on yıllarca borçlanarak otururken diğer taraftan onlarca ve hatta yüzlerce “rezidansa” sahip olan küçük bir azınlığın ve bunların yanında “saray”larda yaşayanların arasındaki “hayat farkının” açılmasında da robotların değil bilakis “zenginliğin” milyonlarca emekçinin alınteri karşılığı belirli ellerde birikmesini sağlayan kapitalizmin bir sonucu olduğu; ve bugün sermaye üzerine kurulu iktidarlarını neredeyse sermaye hukukunu da tanımayacak bir gözü dönmüşlükle sürdürme gayretinde olanların da tüm “güçlü” görünmelerinin yanında kapitalizmin basit birer figüranı oldukları görüldüğü ölçüde; ve tüm zenginlikleri yaratmalarına rağmen yoksulluğa mahkum bir “kader”le başbaşa bırakılanların kendilerinden gaspedilenleri geri almak için birleştiklerinde bu ve benzeri nice figüranı ve üzerinde yükseldikleri kapitalizm belasını devirebildiğini tarih bize defalarca kanıtlamıştır.

Gerisi ise artık robotlarla karşı karşıya gelmeyecek ve robotların birer uzantısı olmak yerine tarihsel bağlamıyla onları kendi işlevlerinin zenginleştiricisi yapan bir insanlıktır. Ol bilim Ol hakikat, başka bir şey değildir: Robotların ve bilgisayarların insanlığın refahına hizmet edeceği ve “çalışma”nın insanlar için zorunluluk olmaktan çıkacağı tek dünya kapitalizmin ortadan kaldırıldığı bir dünyadır. Ve yine işte bu yüzden kapitalizm devam ettiği sürece teknolojideki gelişmelere bağlı olarak daha da “akıllanacak” robotlar, her köşeye sıkıştığında robotlarla insanları karşı karşıya getirmeye devam edecek olanlara şöyle seslenecek: Ben miyin günahkar? Ey zalim!

ÖNCEKİ HABER

Tükenme

SONRAKİ HABER

Franco’nun ölüm mangaları

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...