08 Kasım 2016 06:26

ABD’nin olası yeni başkanları kim?

ABD’nin yeni başkanının belirlenmesine saatler kaldı. Seçime giren 4 partinin adaylarına mercek tuttuk.

Paylaş

Ferhat SARI

Dünya ekonomisini ve siyasetini yöneten uluslararası sermayenin Beyaz Saray’daki temsilcisinin seçileceği ABD başkanlık seçimleri maratonu bugün başlıyor. Tüm dünya kamuoyunun merakla beklediği bu seçimin adaylarının özelliklerini son bir kez hatırlayalım.

LİBYA ŞAHİNİ CLINTON

Hillary Clinton (Demokrat Parti Adayı): Eski bir hukukçu olan Clinton siyasete, ‘First Lady’liği dışarıda tutulursa, 2000 yılında New York Senatörü seçilerek adım attı. 2008 Başkanlık seçimlerinde Demokrat Parti içindeki adaylık yarışını mevcut Başkan Barack Obama’ya kaybetti. 2009 yılında Obama yönetiminin Dışişleri Bakanı olan Clinton, Suriye ve Libya’da savaşçı bir politikanın savunuculuğunu yaptı. 2012 yılında ABD’nin Libya Büyükelçisinin, Clinton’ın destek verdiği İslamcı gruplar tarafından öldürülmesi, Demokrat Parti adayının 4 yıllık Dışişleri Bakanlığı görevinin sonu oldu.

Clinton’ın bu dönemde bakanlığın resmi e-posta adresi yerine kişisel hesabını kullandığının açığa çıkması, seçim kampanyası döneminde ulusal güvenliği ihlal tartışmalarını da beraberinde getirdi. Parti içindeki yarışta Bernie Sanders tarafından zorlanan Clinton’ın adaylığı kesinleşince, Trump gibi bir “deli” karşısında “makul olan” etiketiyle kendisi lehinde devasa bir medya kampanyası başlatıldı. Trump’ın söylemleri karşısında özellikle Hispanikleri, siyahları ve kadınları kazanmayı hedefleyen Clinton’ın en büyük destekçileri arasında 18-35 yaş kuşağındaki gençlerin yer aldığı belirtiliyor. Clinton, Obama yönetiminin aksine, başta Ortadoğu olmak üzere dış politikada daha müdahaleci bir tarzı savunmasıyla biliniyor.

GÖÇMEN DÜŞMANI MİLYARDER TRUMP

Donald Trump (Cumhuriyetçi Parti Adayı): Dünyanın en zengin 400 kişisi arasında gösterilen emlak milyarderi Donald Trump siyasete bu seçimlerle atıldı. “Radikal” söylemleriyle kendi partisi içinden bile tepki gördü. Kampanyası sırasında iç siyasete odaklanan Trump güvenlik, IŞİD ile mücadele, göçmenler ve Müslümanları öne çıkardı. Göçmenlere karşı ABD-Meksika sınırına duvar örülmesi ve yasa dışı olduğu tespit edilenlerin ülkeden atılması, Müslümanların geçici olarak ABD’ye gelişlerinin engellenmesi, kürtajın yasaklanması ve kürtaj yaptıran kadınların cezalandırılması gibi “önerileri” çok tepki çekti. Irkçı Ku Klux Klan Örgütünün desteğini reddetmemesi de tartışma konusu oldu.

Fakat New York Times, Washington Post başta olmak üzere ABD’deki ana akım medyanın neredeyse tamamının karşısında yer almasına ve parti yönetiminin muhalefetine rağmen Donald Trump, Cumhuriyetçilerin adayı olmayı başardı.

Seçim öncesindeki son anketlere göre de, rakibi Hillary Clinton’un birkaç puan gerisinde. Trump’un ırkçılık, yabancı düşmanlığı, nefret söylemi gibi siyasi gericilik adına ne varsa kullanmasına rağmen bu kadar destek görmesinin altında yatan en önemli faktör olarak 2007-2008 krizi gösteriliyor. Finans elitlerini hedef gösteren Trump, kendisini “gerçek Amerika”nın temsilcisi olarak sunuyor. Krizin sonuçlarını ciddi biçimde hisseden beyaz orta sınıf ile son 30 yılda refah düzeyleri sürekli düşen küreselleşme mağduru sanayi işçileri, köylüler ve işsizlerin geleneksel sisteme Trump üzerinden tepki verdiği dile getiriliyor.

SİSTEM İÇİ BİR ALTERNATİF

Jill Stein (Yeşiller Partisi Adayı): Türkiye medyasında çok yer bulmayan Stein, emekli bir hekim ve akademisyen. Stein, siyasete 2002 yılında Yeşil-Gökkuşağı Koalisyonunun Massachusetts eyalet valisi adayı olarak atıldı. Mevcut Başkan Barack Obama’nın kazandığı 2012 yılı başkanlık seçimlerinde de Yeşiller Partisi’nin adayıydı. 470 bin civarında oy aldı. Çevre ve insan hakları aktivisti olan, neoliberalizm ve savaş karşıtı tutumuyla bilinen Stein’in “Yeni Yeşil Anlaşma” adını verdiği ekonomik programı Keynezyen önlemlere dayanıyor. Stein, devlet yatırımlarını fosil yakıtlardan çekip yenilenebilir enerji endüstrisine yönlendireceklerini ve ABD askeri bütçesini yüzde 30 azaltacaklarını ve bu sayede 20 milyon iş olanağı sağlayacaklarını iddia ediyor. Finans ve türev piyasaları üzerinde gerçekleştirilen işlemler için yüzde 0.5 oranında vergi alacaklarını belirten Stein, gelir adaletsizliğini de multimilyarderler üzerindeki gayrimenkul vergisi baskısını artırarak çözeceklerini söylüyor. Yeşiller adayı ayrıca, ABD vatandaşları için son derece önemli olan sağlık hakkına herkesin ulaşabilmesini sağlayacaklarını, üniversite harçlarını da kaldıracaklarını savunuyor. Ülke dışındaki ABD askerlerini geri getireceklerini belirten Jill Stein dış politikada barışçıl bir hat izleyeceklerini, askeri yöntemlerin terörizmi ve kitlesel göçü büyüttüğünü belirtiyor. Faşizmin uluslararası düzeyde yükselişine de dikkat çeken Stein, bunu durdurmanın yolunun neoliberalizmi engellemekten geçtiğini ifade ediyor.

Neoliberalizmin kalesi haline gelen Demokratlar içindeki adaylık yarışında Bernie Sanders’ın kaybedip partiyi içeriden dönüştürme hamlesi başarısızlığa uğrayınca, başta Bernie taraftarları olmak üzere sol kesimde gözler Stein’a çevrildi. Stein ve Yeşiller Partisine, solun Demokrat Parti dışında bir araya gelme ve ulusal düzeyde temsil edilme imkanına hâlâ sahip olduğunun kanıtı şeklinde bakılıyor. Stein’in alacağı oy miktarının, ABD’deki sol ve demokrat çevrelerde Bernie ile başlayan momentumun düzeyini göstereceği belirtiliyor. Stein’ın destekçileri arasında Noam Chomsky, Susan Sarandon gibi isimler bulunuyor.

HALEP’İN NERESİ OLDUĞUNU BİLMEYEN ADAY

Gary Johnson (Liberteryen Parti Adayı): Aslen iş adamı olan Johnson siyasete 1994 yılında Cumhuriyetçi Partinin New Mexico eyalet valisi adayı olarak atıldı. Seçimleri kazanan Johnson 1995-2003 yılları arasında görevde kaldı. 2012 yılında gerçekleştirilen Başkanlık seçimlerinde Liberteryen Partiden aday oldu. 1 milyon 275 bin oy aldı.

Klasik liberalizmin temsilcisi olduğunu belirten Johnson’un ekonomik programı; serbest ticaret, ekonominin kendi işleyişine bırakılması ve devlet müdahalesine maruz kalmaması, düşük vergi politikası ve özelleştirme savunuculuğu ile biçimleniyor. Johnson, Başkan Obama tarafından 2010 yılında gündeme getirildiğinde zenginlerin ve işverenlerin tepkisini çeken “Obamacare” isimli sağlık sigortası reformunu iptal edeceğini belirtiyor.

Para israfı olduğu gerekçesiyle iklim değişikliği konusundaki çabalara destek vermeyeceğini söyleyen Johnson serbest piyasa çevreciliğini savunuyor. Liberteryen Parti adayı askeri bütçeyi yüzde 43 azaltacağını iddia ederken, ülke dışındaki askeri müdahalelere de karşı çıkıyor. Çin ve Rusya ile daha ileri diyalogdan yana olan Johnson Afganistan, Libya ve Suriye’deki rejim değişikliği çabalarını eleştiriyor.

Johnson kürtaj tartışmasında ise bunun kadınların tercihi olduğunu belirterek mevcut kanunları desteklediğini belirtiyor.

Gary Johnson seçim kampanyası esnasında ‘Halep’ gafıyla gündeme gelmişti. 8 Eylül’de MSNBC televizyonunun sabah programına konuk olan Johnson, ‘Başkan seçilirse Halep’teki sığınmacı sorununa nasıl çözüm bulacağına’ yönelik soruya “Halep nedir?” karşılığını vermiş ve eleştirilerin hedefi olmuştu.

ÖNCEKİ HABER

Silopi'ye askeri sevkiyat sürüyor

SONRAKİ HABER

PYD: Rakka’yı yönetmek gibi bir iddiamız yok

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...