24 Ekim 2016 00:58

Uzun saatler ve zor koşulların karşılığı: Kuru bir ücret

Saadet Gıda büyümeye devam ederken işçilerin payına ise uzun çalışma saatleri, zor koşullar ve asgari ücret düşüyor.

Paylaş

Fırat TURGUT
İstanbul

Esenyurt’ta kurulu bulunan Saadet Gıda işçileriyle birlikteyiz. İşçilerin gündeminde fabrikanın taşınması yer alıyor. Daha önce İstanbul dışı diye tarif edilen Esenyurt, yıllar geçtikçe İstanbul’un merkezlerinden biri haline gelince, fabrikanın şehir dışında bulunma özelliği korunarak, yine şehir dışına, Silivri’ye taşınıyor. İşçiler, 3-4 senedir çalıştıkları fabrikanın taşınacağı söylentisinin var olduğunu, kısmi anlamda Silivri’de de üretimin olduğunu ve fabrika yönetiminin işçilerle mayıs ayında yaptığı toplantıda, fabrikanın 2018’de taşınacağını açıkladıklarını söylüyorlar.

ŞİRKET BÜYÜYOR İŞÇİ KÜÇÜLÜYOR

İşçilerin anlattığına göre bu taşınma daralmadan kaynaklanmıyor. Aksine, Saadet Gıda’nın git gide büyüdüğünü ifade ediyorlar. Hem de iki türlü. Birincisi farklı yerlerde fabrika açarak... “Cezayir’de bile bir fabrika açtılar” diyor işçiler. İhracat yaptığı yerleri artırarak... Daha önce Ortadoğu bölgesi varken şimdi İsrail’e, Kuzey Afrika’ya ihracat yapılıyor. Hatta işçilerin deyimiyle “Çin’in şu an aklımıza gelmeyen bir bölgesine...” İkincisi ise küçük firmaları alarak büyümüseni devam ettiriyor. İşçiler, Aras Gıda ya da Ak Nişasta’yı örnek veriyor. “Bunlar Saadet bünyesine girdi. Ya da başka yerleri de bünyesine almıyor ama onlara üretim yapıyor” diyor.
Şirketin bu kadar büyümesi, orantılı olarak, çalışma saatlerinin artmasından ücretlerin düşüklüğüne kadar, işçinin küçülmesine neden oluyor. Bir başka değişle firma, işçiyi küçülterek büyümeye devam ediyor.

Silivri’yle birlikte yaklaşık 1000 işçinin çalıştığı fabrikada, hedef kitlesi özellikle “minik tüketicilerin” olduğu jelibon, marshmallow, bonibon ve hedef kitlesinin karma olduğu sakız üretimi yapılıyor. Üretimlerin yapıldığı her bölüm de kendi arasında üretim, paketleme, kesme şeklinde bölümlere ayrılıyor. Sakız üretiminin yapıldığı yer fabrikanın en büyük bölümünü oluşturuyor.

İKİ VARDİYA DA 10,5 SAAT ÇALIŞIYOR

Fabrikada 2 vardiya olarak çalıştıklarını anlatıyor işçiler. İki vardiya da 10,5 saat çalışıyor. Sabah vardiyası 08.00-18.30, gece vardiyası da 21.30-08.00. Haftalık maksimum çalışma saati 45 saatken işçiler yemek saati çıkarıldığında 50 saat çalışmış oluyorlar. “5 saat patrona çalışmış oluyoruz” diyor işçiler. Zira 5 saatin mesai olarak gösterilmediğini anlatıyorlar.

KADIN İŞÇİLER YOĞUNLUKLU

Fabrikaya girmek için işi bilmek gerekmiyor. Bu, kadınların da fabrikaya en az erkekler kadar iş başvurusunda bulunduğunu gösteriyor. Keza fabrikada çalışan işçilerin yarısından çoğunu kadın işçiler oluşturuyor. Kadınların Saadet Gıda’yı tercih etmeleri arasında, ‘vasıfsızlığın’ yanı sıra fabrikanın şehir merkezinde olması da yer alıyor. Böylece, yolda zaman kaybetmiyorlar. Servisle 15 dakika gidiş, 15 dakika dönüş olmak üzere yarım saatlerini yolda geçiriyorlar. Ve bu onlar için ev işlerini de aksatmamak açısından bir “fırsat” anlamına geliyor.

ÜCRETLER CİDDİ BİR SORUN

Vasıfsız elaman olarak işe girilebiliyor ama bu noktada özellikle fabrikaya yıllarını vermiş işçilerden itiraz geliyor. “İlk giren işçi 1300 lira alıyor. 1 yılı doldurduktan sonra da çok düşük zamlar oluyor. 40-50 lira o kadar. Saadet’teki ustaların çok büyük bir kısmı başka bir fabrikadan usta ve ya şef olarak gelen kişiler değil. Fabrikada vasıfsız olarak işe girmiş, burada ustalaşmış kişiler. Ama onlarında ücretleri yüksek değil. 1600 ila 1800 arası. 15 yıllık bir usta 1800 civarı bir ücret alıyor” diyor işçiler.
İşçiler ücret dışında ise hiçbir gelirlerinin olmadığını söylüyor: “Ne ikramiyesi, ne mesaisi, ne yardımı... Hiçbir şeyi yok. Sadece kuru bir maaş.”

SENDİKAL MÜCADELE DENEYİMİNDE GERİ

Sendikanın olmadığı fabrika, sendikal mücadele deneyimi açısından da geride bulunuyor. Esenyurt’un ‘köyden kente’ şeklinde göç almasından ötürü sınıf bilinci düşük işçi profili, vasıfısız işçi çalıştırmasına bağlı olarak ‘kolunda altın bileziği olmayan’ işçilerin işten atılma korkusu, fabrikada sürekli bir sirkülasyonun var olması işi daha da zorlaştırıyor.

İşçiler anlatıyor: “İşçi buradan atılırsa başka yerde iş bulamayacağım diye korkuyor. Hele belli yaşı aşanlar açısından durum daha da ciddi. Genç işçiler de sonuçta yeni işe giriyor. Sendikaya dair bildiği bir şey yok gerçekten. Onlar bazen patrona, ustalara, şeflere karşı öfkeleniyor, tepki gösteriyor ama bunun çözüm yolu olarak sendikayı görmüyor.”

ETRAFINDA DA ÖRNEK BİR FABRİKA YOK

Zira işçiler asgari ücretin 1300 lira olmasından sonra fabrikada yaşadıkları da bunu gösteriyor: “Asgari ücretin 1300 lira olmasıyla ek zam memlekette tartışıldığı gibi bizim fabrikada da tartışıldı. İşçi kendi maaşına da zam istiyordu sonuçta. Ama fabrika işçilerin beklentisine yanıt vermedi. İlk gün bir öfkeyle karşılaştık. ‘Burada birkaç tane eski işçi iş durdurursa biz de peşinden gideriz’ diyor herkes. Ama şefler, ‘çözülecek, üretim müdürleri konuşacak sizinle’ denildiğinde, bu birliği çok rahatlıkla dağıttılar. Düşünüyor işçi, sendikayla ne kazanabilirim ki diyor. Çünkü etrafında böyle bir deneyim yok. Şu fabrikada durum bu diyebilecekleri bir şey yok. Kimisinde bir ikramiye vardır, kimisinde mesai ücretleri daha yüksek yatıyordur. Büyük oranda benzer bir durum var. Bunların hepsi etkili oluyor.”

Bir diğer nokta da bütün fabrikalarda olduğu gibi sendikalı olan işçilerin işten atılmakla yüz yüze gelmesine buradaki işçiler de şahit olmuş: “Mesela Saadet Gıda’da sendikalı olduğunu söyleyen bir arkadaş iftirayla işten atıldı. Cinsel tacizde bulunduğu söylenerek işten atıldı. Ama dava lehine sonuçlandı. Şu an Yargıtayda, olumlu sonuçlanmasını bekliyoruz.”

SENDİKANIN GÖZÜKMESİ BİLE DEĞİŞİKLİK YARATMIŞ

Öte yandan son yıllarda DİSK’e bağlı Gıda-İş Sendikasının Saadet Gıda’da örgütlenme çalışmaları sürüyor. Yaklaşık iki senedir genel merkezini Esenyurt’a taşıyan Gıda-İş sendikası işçilere farklı şekillerde seslenmeye çalışıyor. Gıda-İş’in işçiler arasında bir tanınırlığı da var. İşçiler, “Bir yanıyla sendika da tartışılıyor tabi” diyor ve sendikanın fabrika önüne gelmesinin bile kimi olumlu değişikliğe neden olduğunu anlatıyorlar: “Mesela bu sene mayıs ayında elden verilen mesai ücretleri hesaplara yatırılmaya başlandı. Pek çok işçi mesailerinin nasıl hesaplandığını dahi bilmiyordu. 2014’ün sonuna kadar pazar mesaisi de yüzde 50 olarak yatıyordu. Orada da işçiler iş bırakınca, pazar mesailerine kalmayınca yüzde 100 yapmışlar. İş güvenliği önlemlerinin alınmasında küçük de olsa olumlu adımlar atıldı.”

MESLEK HASTALIKLARI: FITIK VE SOLUNUM YOLU HASTALIĞI

Tabii fabrika denilince iş kazaları ve meslek hastalıkları eksik olmuyor. Belki maden ve inşaat gibi ölümcül “kazalar” yaşanmıyor ama gıda fabrikalarında da çok sayıda iş kazası, meslek hastalığı ve alınmayan önlemler işçinin sağlığına mal oluyor. Her gıda fabrikasında olduğu gibi kendi fabrikalarda da gürültünün ve tozun yoğun olduğunu söylüyor işçiler. Kuralların bir kısmının işçiler tarafından ihlal edildiğini ama büyük bir kısmına da patron tarafından uyulmadığını anlatıyorlar: “Kulaklık veriliyor ama işçi takmıyor. Ama mesela bir maske dağıtılıyor. O maskeyle hava alabilmek mümkün değil. Ya ameliyat maskelerinden kullanacaksın ama o da tozu geçiriyor. Ama hiç değilse nefes alabilmeni sağlıyor. Ya da nefes alabileceğin bir maske dağıtılacak. Ama her şeyden önemlisi havalandırmaların iyi işlemesi. Ama havalandırma çok kötü durumda. Ama sorunu çözmüyorlar. Bahane de hazır. Seneye taşınacağız. Patron kendisine masraf olacak şeylerden kaçınıyor. İş güvenliği uzmanı da bunu söylüyor. Kulaklık, maske takacaksınız diyorlar. İyi hoş da havalandırmalar ne olacak diye sorduğumuzda, biz de onu konuşuyoruz patronlarla, ama seneye taşınacağı için çok bir şey yapamıyorlar diyor. İşçi önlem almadığında, ihtar vereceğiz, gerekirse maaşlarda kesinti yapacağız diyorlar ama patrona gelince bir şey yok.”

Tozlu bir ortamda çalıştıkları için solunum yolu hastalıkları işçileri tehdit ediyor. Bunu iş güvenliği uzmanlarının da söylediğini söylüyorlar: “Ciğerler 3-5 ay sonra değil ama 3-5 sene sonra zarar görebilir. Yine bel fıtığı boyun fıtığına çok sık rastlanıyor. İş güvenliği uzmanları çeşitli uyarılarda bulunuyor. Mesela kasaların tüm vücutla birlikte kaldırılması. Dizleri kırarak hareket edilmesi ama o şekilde hareket etmemiz bizim için zaman kaybı. Ve pek çok işçi lap diye eğilip kasayı alıyor. Dolayısıyla beline yükleniyor.”
İşçiler, kurallarına uymanın ne kadar önemli olduğunun farkında ama ne yazık ki bu kuralların uygulanmasına izin verecek koşullar sağlanmıyor.

İŞÇİ ZAMAN KAYBEDERİM DİYE MAKİNEYİ KAPATMAZ Kİ...

Kayıp düşme, kasaların altında kalmak veya daha da ciddisi makinelere parmak kıstırma, tırnak kaptırma fabrikada en fazla yaşanan kazalardan... İş güvenliği uzmanlarının makine kapatılmadan kesinlikle temizlik yapılmayacağı, makinelerin onarılmayacağı yönünde uyarılar yaptığını söylüyor işçiler ama öte taraftan üretim baskısı buna da izin vermiyor: “Belli bölümlerde belli hedefler konuluyor. Orada da işçinin makineyi kapatıp tekrar açsın. İşçi için zaman kaybı demek bu. Çünkü zaman kaybederse mesaiye kalmak zorunda kalacak. Onun için de makine çalışırken temizliği yapıyor.”

ÖNCEKİ HABER

Okulda değerler eğitimi: Taciz et, tövbe et, kurtul!

SONRAKİ HABER

Ne halk girebiliyor içeri ne kayyım çıkıyor dışarı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...