26 Eylül 2016 12:41

Latin Amerika’nın Paris’i: Buenos Aires -2-

Bu sayıda da Buenos Aires şehrinin semtlerine inip, mutlaka görülmesi gereken lezzetlerine değinecek, lokal hayatın renklerini tadacağız.

Paylaş

Ada ATASOY
İstanbul Üniversitesi

Latin Amerika çekiciliği, Avrupai hava ve Amerikanvari geniş alan kullanımının ideal bir sentezini sunan Buenos Aires, dünyaya yeni yeni açılan hala gelişmekte olan Arjantin’in Avrupa’ya dönük yüzü olarak çarpıklıktan uzak kentleşmesi ve yeşil dostu yapılanmasıyla örnek bir metropol olma yolunda hızla gelişen sıcak ve samimi bir kent. 3-4 günde rahatça gezilebilecek, eğer zamanınız artarsa da çiftlik turizmi oldukça yaygın olan ve 45 dakika mesafedeki çiftliklerde at binmenin tadını çıkarabileceğiniz, özetle atraksiyonu hiç tükenmeyen bir yer.

ŞEHRİN RENGİ PAZARLAR

Havası ayrı tangosu ayrı güzel olan Buenos Aires’te pazarlar, şehrin tüm hareketinin aktığı mekanlar. San Telmo mahallesinde kurulan bit pazarı ve antikacı tezgahları şehirde gezmeye değer en orijinal mekanlardan biri. Antikaya dair her şey, el yapımı cam objeler ve çok sert bir çay olan mate ile ünlü olan Arjantin’e özgü (aslında Uzak Doğu’daki yüzen çarşılarda da rastlayabileceğiniz) kabaktan yapılan mate kap/bardakları bu pazarda satılıyor. Misafirperverliğe önem veren Arjantinliler matenin kendisini ise kafelerde pek satmıyor, onun yerine her yerde ikram ediyorlar. Sebebi ise matenin bir ağırlama ikramı olup, satılmasının misafirperver yapılarına aykırı görülmesiymiş. Demlemesini değilse de matenin poşet çay versiyonlarını otellerde bulunabilir elbette. Uçsuz bucaksız otlakları ve sayısız inek ve danalarıyla Arjantin tam bir kırmızı et cenneti. Şarabı da oldukça güzel olan Arjantin’de görüp görebileceğiniz en büyük ve lezzetli kırmızı etleri yiyebilirsiniz. Ayrıca empanada denilen kıymalı börekleri ve alfajores denilen süt tatlısıyla (dulce de leche) doldurulmuş tatlılarını denemeden dönmeyin. Dulce de leche denilen süt tatlılarını her yerde bulmak mümkün tatlı bakımından çok çeşide sahip olmayan bu memlekette. Krem karamel’e oldukça benzemesine rağmen yiyince “e krem karamel bu” diyince çok bozuluyorlar, o yüzden öyle bir tepki vermeden afiyetle yiyorsunuz. Ayrıca Türk tatlılarına ve mutfağına çok özeniyorlar. Türk dizileri orada öylesine yaygın ki kültürümüze olabildiğince hakimler ve oldukça da hayranlar. Türk olduğunuzu öğrenir öğrenmez Şehrazat (Binbir Gece) ve Sıla’dan bahsetmeye başlıyorlar. Bizler nefes almak için onların ülkesine giderken onların bizim memlekete özeniyor oluşu dizilerimizin yarattığı vitrine hayret ettiriyor doğrusu. 

RECOLETA: BUENOS AIRES’TE NİŞANTAŞI

Gelelim Recoleta bölgesine. Buenos Aires’in Nişantaşı’sı olarak tanımlayabileceğim pahalı, elit ve güzel bir bölge burası. Şık ve özenli mimarilerin arasında hayranlıkla dolaşıp bir kafede keyif kahvesi içtikten sonra uçsuz bucaksız yeşile yürüyerek ulaşabiliyorsunuz buradan. Bu bölgedeki ünlü Recoleta Mezarlığı, yalnızca bu bölgenin değil CNN’e göre tüm dünyanın en güzel 10 mezarlığı arasında yerini alıyor. 1732’de inşa edilen dev mezarlık, Buenos Aires’in en prestijli ailelerinin mezarlarına ev sahipliği yapıyor. Burayı dünyada bu kadar özel kılan asıl etken ise her biri mimari birer eser olan yüzlerce farklı mezar odasını barındırarak ziyaretçilerine görsel bir şölen sunuyor olması. Bu yönüyle Paris’teki Pere Lachaise mezarlığına benzetilebilecek olan Recoleta Mezarlığı aynı zamanda Arjantin’in başkanlarının, yazarlarının ve içinde Eva Peron’un da bulunduğu önde gelen isimlerinin gömüldüğü yer olarak da çokça ilgi topluyor. Arjantin’de kadın haklarının en önemli simgesi olan Eva Peron’un askeri cunta tarafından yurtdışına kaçırılan bedeni yıllar sonra Juan Peron’un yeni eşi Isabel Martinez tarafından istenerek burada kocasının yerine babasının ailesinin mezarlığına, kimseler ulaşamasın diye yerin 8 kat altında gizli bir bölmeye gömülmüş. Eva’nın, çevresindekilere göre oldukça küçük ve sade mimariye sahip mezarı Recoleta’nın en çok ziyaretçi toplayan noktası haline gelmiş. 
Recoleta Mezarlığı’ndan aşağıya doğru yürüdüğünüzde sol tarafınızdaki parkın içinde metalik dev bir çiçek heykeliyle karşılaşıyorsunuz. Floralis Generica adındaki bu 32 metrelik dev çiçek, mimar Eduardo Catalano tarafından 2002 yılında yapılarak Buenos Aires şehri için bir sembol haline getirilmiş. En önemli özelliği ise sabahları gün doğumuyla birlikte yapraklarını açıp, akşam tekrar kapanma özelliğine sahip olması. Buenos Aires’in görülmesi gereken sembollerinden biri.

ÖNCEKİ HABER

Tuncel: Türkiye’ye barışı getirmeliyiz

SONRAKİ HABER

EMEP'li kadınlar: Yaşamımıza karışmayın, mırıldanmayın!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...