25 Eylül 2016 06:21

Musa Anter’i anarken

Nuri Sınır, öldürülmesinin yıl dönümünde Musa Anter’i yazdı

Paylaş

Nuri SINIR

Dünyanın birçok ülkesinde belli dallarda tiyatro, film, dans ve kültür alanlarında festivaller düzenlenir, yarışmalar yapılır, kazananlara ödüller verilir.

Bazı ülkelerde de yetiştirilen ürünler ile ile ilgili günler, şenlikler ve festivaller de düzenlenir.

Mezopotamya topraklarının hayat damarı olan Dicle nehrinin kenarında kurulmuş Diyarbakır  kentinde de karpuz ile ilgili günler, şenlikler, yarışmalar yapılırdı. Bu şenlikler, genellikle resmi kurumların, belediye veya vilayetin öncülüğünde yapılır, develerin sırtında karpuzlar teşhir edilir, folklor gösterileri yapılır, tartılarda en fazla kilo çeken karpuzlar birinci, ikinci, üçüncü derecelerle isimlendirilir, sahiplerine genellikle para ödülü verilirdi.

1990’dan sonraki yıllar Kürt bölgesi için kaosun egemen olduğu, faili meçhul cinayetlerin (aslında belli) işlendiği, insanların kaçırılarak öldürüldüğü, cesetlerin torbalar içerisinde Dicle nehrinin kenarlarına, tarlalara atıldığı, tanınan seçkin insanların araçlarına bombalar konulduğu, dağlarda devlet ve PKK arasında silahlı mücadelenin tüm şiddetiyle devam ettiği kapkaranlık, geleceğinden endişeli günler yaşıyordu.

1992 yılı, 17 veya 18 Eylül günü çift kapıdaki trafik bahçesinin önünden geçerken, bahçede birikmiş gençler dikkatimi çekti. Yakından görmek için çite yaklaşırken, masada oturmuş kitap imzalayan Musa Anter’i gördüm. İçeri girip hoş geldin demek istedim ama etrafındaki genç kalabalığından dolayı gitmedim. Nasıl olsa görüşeceğiz mantığıyla yola devam ettim.

20 Eylül öğlen üzeri Orhan Miroğlu beni aradı, Musa Anter’in Diyarbakır’da olduğunu, müsait isem beraber otele gidip kendisini eve götüreceğimizi, akşam yemeğini beraber yedikten sonra sohbet edeceğimizi istedi.

Daha evvel, Musa Anter Diyarbakır’da yattığı sivil cezaevinden tahliye olduğu gün Orhan’ların evine gelmiş, ben Vedat Aydın ve Şerefxan Ciziri yanına gitmiş, beraber yemek yemiş ve gecenin geç saatlerine kadar sohbet etmiştik.

Hoş sohbet ve sohbetine doyulmayan bir insandı.

Telefonda Orhan’a; akşam evde benim de misafirlerimin olacağını, dolayısıyla işlerimin olduğunu, yemeğe gelemeyeceğimi ama yemekten sonra mutlaka geleceğimi söyledim.

Akşam evimizde bulunan sevgili dostum, saygıdeğer insan merhum Dr. Ümit Ekingen ve çocuklarıyla yediğimiz yemekten sonra çalınan telefonun ahizesini kaldırdığımda, Mehdi Zana’nın sesiydi:

- Nuri Orhan’la Musa Anter’in öldürüldükleri söyleniyor, çabuk gel, beraber hastaneye gidelim.

- Yapma ya abi...

Demekten başka bir şey söyleyemedim.

Evdekilere durumu söyleyip, kapıya doğru yöneldiğimde Nuran önümü kesti.

- Nuri amca bu bir oyun, provokasyon olabilir. Sizleri öldürmek için hazırlanan bir tezgah olabilir. Bence gitmeyin.

Nuran’ın heyecanla dile getirdiği düşüncelerinde, üzüntüyle bakan gözlerine bakarak:

- Nuran, birilerinin çıkması ve gitmesi lazım. Musa Anter ve Orhan’ın öldürüldüğü söyleniyor. Ben nasıl evde otururum? Hoşça kal.

diyerek diyerek dışarı çıktım. Mehdi Zana’yı alarak devlet hastahanesine gittik. Hastahanenin bahçesi kafalarına takılmış kar maskeli silahlı timler ve etrafı özel harekat polisleriyle sarılmıştı.

Morgun kapısına gittiğimizde mermerin üzerinde sırt üstü yatırılan Musa Anter’in naaşıyla karşı karşıya kaldık. Ayakta birbirlerine sarılmış Nevin ve Samed ağlıyorlardı. Nevin’e sordum:

- Nevin Orhan’ın naaşı nerede?

- Abi onu fakülteye götürdüler.

Morgtan çıktığımızda, Mehdi Zana bağırmaya başladı.

- Bu size kalmayacak, bunun hesabını mutlaka vereceksiniz... Allah belanızı versin,öldürmeye doymadınız mı? Terbiyesizler... katiller...

Diye diye arabaya doğru yöneldik. Doğrusu öldürülmemiz için neden olacak, çok galiz küfürler dile getirmiş, kar maskeli, görünmeyen yüzlere ortam hazırlanmıştı. Ama ilginç olan şu ki, hiç kimsede en ufak bir hareket olmamıştı.

Musa Anter’in naaşını mermer blokun üzerinde arkamızda bırakmış, fakülteye doğru yönelmiştik.

1990 yılında Ahmed Arif’in gelmesini engellediğim Kültür ve Karpuz festivaline, 1992 yılında Musa Anter’i kim çağırmış, kim getirtmiş, kim öldürtmüş, kim öldürmüş muammalarıyla geçen süreç, birçok şeyi tanıkları ve bizzat yapanların açıklamalarına rağmen henüz sonuca gitmede sorun yaşanıyor. Bütün faili belli cinayetlerde olanlar burada da tekrar ediliyor.

Ölümünün yıl dönümünde onu ve insanlık mücadelesinde hayatını yitiren herkesi saygıyla anıyorum.

ÖNCEKİ HABER

İnadına hayatın, emeğin, laiklik ve barışın sesiyiz

SONRAKİ HABER

Devletin gücü ve kararlılığı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...