03 Eylül 2016 09:29

Demleyelim mi bi çay?

Yan yana geldiğimizde mücadele hırsımızı demleriz hep birlikte ve umudumuzu dökeriz bardaklara.

Paylaş

Müslime KARABATAK
Hareketli bir yaz geride kaldı, ülke gündemi hiç soğumayacak olsa da serin Eylül ayına girdik artık. Kış geliyor. Kışa hazırlık yapmalı, ince kıyafetlerin yerini kalınlar almalı. Mutfağı da elden geçirmeli, hem evde hem de derneklerimizde, toplantılarımızda kışın yensin diye turşular, konserveler, reçeller yapılmalı. Yapılmalı da, tek başına bitmez onca şey. Toplanın üç beş kadın, demleyin çayınızı bir güzel, yanına da belki biraz kek... O çay size güç verir, ne yapacağınıza karar verirsiniz hemen bitiverir işler, oturursunuz üstüne bir de keyif çayı demlersiniz. 
Çay böyle bir şey işte. Sabah kahvaltılarını sıcacık yapan, öğle koşturmacasında bir mola olan, akşam günün yorgunluğunu alan yine çay. Sıkıntılı bir arkadaşını mı gördün, “Gel, bir çay içelim’ dersin, sen çayı bardağa dökerken o içini döker. Dostlarla buluşup güzellikler konuşulur, umutlar paylaşılır, geleceğe dair planlar yapılır. Her ay elinize geçen Ekmek ve Gül dergisi de çayla hazırlanıyor. Yazıları gönderenlerden editörlere dergiyi hazırlayan kadınlar da birer çay demler, doldurur bardaklara ‘Bu ay neler oldu, derginin ana konusu ne olsun?’ diye fikirlerini paylaşır birbiriyle. Çay demlendikçe, fikirler demlenir. Çayın bu birleştirici gücü nereden geliyor diye merak ediyor musunuz? Elbette tarihten!

TEMSİLİYET YOKSA VERGİ DE YOK
Çay deyince akla gelen ülkelerden biri İngiltere’dir hiç kuskusuz. Porselen demlikler, beş çayları, çaya katılan süt ve türlü incelikler... Zengin aristokratların sanki bir tören havasında içtikleri bu çaylardan çok tarih boyunca verilen mücadeleler üzerine olacak bu yazı. 
Kraliyet ailesi İngiltere’de zarif zarif çaylarını yudumlarken, o dönemde henüz İngiltere’nin kolonisi olan Amerika’daki kolonilerde yaşayanlar İngiltere’nin uyguladığı çay vergisinden helak olmuşlardı ve bağımsızlık fikri kafalarında demlenmeye başlamıştı. 1773’te Amerika’daki kolonistlerin Amerikan yerlileri kılığına girerek Britanya Krallığı’nın gemilerindeki çayları Boston Limanı’nda denize dökmesiyle Amerikan Bağımsızlık Savaşı’nın adımları atılmaya başlandı. ‘Temsiliyet yoksa vergi de yok’ bu ayaklanmaların sloganıydı ve sadece çaya getirilen vergi değil kolonilere temsil hakkının verilmemesiydi asıl burada halkı sinirlendiren. Boston’da başlayan bu ayaklanma diğer kolonilere de sıçradı. North Carolina, Edenton’da onlarca kadın bir araya gelerek aynı sloganla Britanya Krallığı’nın çaylarını protesto kararı aldılar ve imzaladıkları metne “Ülkemizin huzuru ve mutluluğuna zarar verecek olaylara kayıtsız kalamayız” yazdılar. Her ne kadar İngiltere’de kadınların bu bir araya gelişi önemsenmese de onların Boston’daki erkekler gibi kendilerini saklayarak değil cesurca bir metin kaleme almaları ve imzalarını atmaları Amerikan kadın tarihinde önemli bir yer tutar. Kraliyete karşı verilen savaşın ardından 4 Temmuz 1776’da Amerikan Devrimi gerçekleşerek, Bağımsızlık Bildirgesi yayınlanır. 

BİR ÇAY BİR DEVRİM YAPAR
Ulusal Kadın Tarihi Projesi’nin sitesinde (nwhp.org) “Bir Çay Bir Devrim Yapar” başlığı altında özetle şu cümleler yer alıyor: 
Kadın Hakları Hareketi, 13 Temmuz 1848’i bir başlangıç olarak alır.  Bayıltıcı bir yaz günü Elisabeth Cady Stanton ve arkadaşları çay içmeye davet edilirler. Çaylar içilirken konu kadınların durumuna gelir. Stanton içini dökmeye başlar, Amerika’nın yeni demokrasisinde kadınlara çok sınırlı haklar tanınmasından memnun değildir: 70 yıl önce zorba yönetimden kurtulmak için Amerikan Devrimi yapılmadı mı? Bu savaş yılları boyunca kadınlar da büyük riskler almadı mi? Kesinlikle! Eğer kadınlar daha aktif bir şekilde toplumda yer alırlarsa kazanan yeni demokrasi olacaktır...
O gün içilen çaydan günler sonra kadınların haklarını konuşmak üzere bir toplantı yaparlar Senaca Falls’ta. Elbette sadece bu birkaç kadının aldığı karar değildi; o günlerde birçok kadının isteğidir haklarını ve koşullarını konuşmak. 19-20 Temmuz 1848’de gerçeklesen bu toplantıdan sonra Duygular Bildirisi imzalandı. Daha önce mücadele eden ataları nasıl ki Bağımsızlık Bildirgesi’nde sıraladılar haklarını madde madde İngiliz zorbalığına karşı, simdi sıra kadınlardaydı ve ‘yeni demokrasinin’ zorbalığına karşı bildiriyi değiştirme vakti gelmişti. Tıpkı onların temsil hakkı istemeleri gibi şimdi de kadınlar oy hakkı istiyorlardı.

BİR FİNCAN OY HAKKI
Porselen demlikler ve çay takımları her ne kadar aristokratik görünse de oy hakkı mücadelesi veren kadınlar bu takımları kendi mücadelelerinde kullanmanın yollarını bulmuşlar. Talepleri etrafında bir araya gelmenin yolu olarak çay toplantılarını gören kadınlar, kendi fincanlarını tasarlıyorlardı. Kadın hakları aktivisti Sylvia Pankhurst’ın tasarladığı çay takımları en bilinenlerinden. 

ÇAY MOLASI GREVLERİ
Çaya hiç bu gözle baktınız mı bilmem ama çayın örgütleyici özelliğini bilerek ya da bilmeyerek kullanmışız yıllardır ve bu kimi zaman da iyi karşılanmamış tarihte. 19. yüzyılda İrlanda’da köylü kadınların zamanlarını çay içerek harcamamaları gerektiği savunuluyordu. Eğer kadınların oturup bir çay molası verecek kadar zamanları varsa, o zaman kesin onlar ev işlerini savsaklıyorlar ve belki de kapılarını politikaya ya da daha kötüsü isyana açık bırakıyorlardı. 
Bir başka örnek yine İngiltere’den. 1700’lerden beri artık lüks olmaktan çıkıp işçi sınıfının da içeceği haline geldi çay. Kimi işyerlerinde patronlar işçileri daha verimli kılmak için çay veriyordu. 1970’lere kadar çay molaları İngiltere için ücretli izin kadar önemli görülüyordu. Fakat zamanın başbakanı Margaret Thatcher, üretimi azalttığı gerekçesiyle bu molaları kısaltmak istedi. Çay molalarını en doğal hakları olarak gören işçiler bu duruma büyük tepki gösterdi ve sendikalarıyla birlikte ‘Çay molası grevleri’ başlattı. Ne yazık ki bu grevler başarı kazanamadı ve sosyal hakların birer birer gasp edilişinin ilk adımı olarak çay molaları kısaltıldı.
Hatta şimdilerde o 15 dakikacık molamızı da elimizden almaya çalışıyor patronlar. Molalarda yan yana gelmeyelim, yalnız kalalım ve örgütlenmeyelim diye... Çünkü onlar da biliyor ki ne zaman işçiler, emekçiler bir araya gelse haklarını almak için ilk adımı atıyorlar. İşte sırf bu yüzden, hiç değilse yalnızlıktan kurtulmanın en sıcak yoludur çay buluşmaları. Yan yana geldiğimizde mücadele hırsımızı demleriz hep birlikte ve umudumuzu dökeriz bardaklara.


 

ÖNCEKİ HABER

Tanklar, Elbeyli'den de Suriye'ye girdi

SONRAKİ HABER

Kendi hayatının akışını değiştirdi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...