09 Mayıs 2012 09:47

Yoksulluk üzerimize çullanınca...

Kadınların çalışmasının hor görüldüğü ve bu yüzden eve kapatılan binlerce kadından biri Hatice Çalışkan. Ta ki bıçak kemiğe dayanıp açlık bellerini bükene kadar… Hatice’nin, işçiliği aslında yeni değil, daha öncelerine dayanıyor. 16 yaşında evlenmiş, 17 yaşında kızını kucağına almı

Yoksulluk üzerimize çullanınca...
Paylaş
Mukadder Bayramoğlu

 

 

3 kuruşa kazak sırıçlama
Ayaklarım dikiş makinasına yetişmiyordu. Kasnağa gerdiğimiz beyaz bezler üzerine çizilen nakışların ortaya çıkması için kasnağı bir o yana bir bu yana ittirirdim. Bu sırada çektiğim ağrıdan gözlerim yaşarırdı. Öğrendikten sonra dışarıya parasıyla iş işlemeye başladım. Kazandığım parayı hiç görmedim. 16 yaşında beni istemeye geldiler. Bana hiç sorulmadan 26 yaşındaki bir adamla evlendirildim. Evlendiğimde eşim fabrikada çalışıyordu. O sıralarda Sanko fabrikasında sendikal mücadele verdiklerinden dolayı işten atıldı. Bu mücadele içerisinde eşim önde gelen işçilerden birisi olduğu için hiçbir fabrikada iş vermediler. Uzun süre işsiz kaldı. Bu arada ikinci çocuğumuz oldu.
Ailelerimizin yardımıyla ayakta durabiliyorduk. O da nereye kadar. Boşuna dememişler; elden gelen öğün olmaz, o da vaktinde bulunmaz diye. Bu şartlarda çocuklarımı süt tozuyla büyütmek zorunda kaldım. Eşim iş bulamayınca çalışmak istedim. “Kadın çalışmaz” dediler. Ben de eve ekmek girsin diye 3 kuruşa kazak sırıçlama, terlik üzerine boncuk işleme, oya ve dantel işleme gibi evde yapılabilecek işler yapmaya başladım. Bu yoksulluk beni 22 yaşımda sinir hastası etti. Sinir hastası olunca uzun bir süre bu işleri de yapamaz oldum. Yoksulluk üzerimize iyice çullanınca çalışmaktan başka çarem kalmadı. Artık ailem de karşı çıkamaz oldu.

Dilenirim, çocuklarımı okuturum
Bir ilkokulda çaycı olarak işe başladım. Oradaki öğretmen kadınların durumlarının okumamış insanlara göre daha iyi olduğunu gördüm. Aslında onlar da kadındı ve kadın olarak yaşadıklarımız aynıydı. Burada sendika, sosyal güvence, kadın sorunları üzerine konuşmaları duyunca 8 Mart kutlamalarına katılmak istedim. Ama ailemden izin alamadım. Yaşadığım bunca şeyden sonra artık dilenirim, yine de çocuklarımı okuturum. Okusunlar, benim gibi olmasınlar. Kaç kere iş başvurusu yaptım. Hepsinde ne mezunu olduğumu sordular. Okumamış olduğumu duyunca da çaycılık, temizlikçilik, ne kadar kötü iş varsa onu söylüyorlar. Çaycılığa başlayınca çocuk bakıcılığı, hasta bakıcılığı önerdiler. Okumamış kadın olduğumuz için bizi cahil görüyorlar. Bizim de insan olduğumuzu unutuyorlar. Unutuyorlar diyorum çünkü işten çıkıp eve gidince orada da ev işlerine, çocuk bakımına, ütüye, çamaşıra koşturuyorum. Ellerim deterjandan didik didik oldu. 15 tatilde evde kalıp kahvaltı hazırlayınca oğlum “annelerin evde kalıp çocuklarına kahvaltı hazırlaması ne güzel” deyince çok üzüldüm.

ÖNCEKİ HABER

Mahkeme: Cengiz’e yapılan işkencedir

SONRAKİ HABER

TOGO işçileriyle dayanışma büyüyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...