31 Mayıs 2016 00:11

Sosyal medyaya eleştirel bir giriş lazım

Normalde ifade edilmesi mümkün olmayanlar da dahil insana ve topluma dair her şeyin, bir biçimde yansıdığı sosyal medya ne kadar sosyal?

Paylaş

Arif KOŞAR
İstanbul

Mutluluk, hüzün, keyif, öfke, siyasal protesto ya da ırkçı linç kampanyası... Normalde ifade edilmesi mümkün olmayanlar da dahil insana ve topluma dair her şeyin, bir biçimde yansıdığı sosyal medya ne kadar sosyal? Ya da ne kadar özgürüz? Bir adım daha atarsak; ne kadar denetleniyor ve satılıyoruz?

Christian Fuchs “Sosyal Medya/Eleştirel Bir Giriş” kitabıyla bu sorulara cevap arıyor. Haber sitelerinde gezindiğimiz, bir makaleyi aradığımız, “tweet” attığımız, facebook’ta arkadaşımızın paylaşımını beğendiğimiz internet ya da sosyal medya mecrasının bir adım arkasında ne olduğunu görmek insanı çelişkiye düşürebilir. Ancak “sanal” dünyadaki “gerçek” metalaşma ve sömürü ilişkilerini anlama gereğini ortadan kaldırmaz. Bu görünenin ötesine gitme çabasının Türkiyeli okuyucuya ulaşmasını sağlayansa, Notabene-Bilişim/Janus’un Çehresi dizisi, çevirileriyle bu diziye gönül veren Diyar Saraçoğlu ve İlker Kalaycı.

GOOGLE, FACEBOOK, TWITTER

Ara başlıkta ifade edilen internet ve sosyal medya platformları, keyifli vakit geçirmenin masum araçları hissi uyandırsa da milyarlarca dolarlık ciroya sahip birer şirket. Peki, bu kârı nereden ve nasıl elde ediyorlar?

Örneğin Hz. Google rütbesine gönül rahatlığıyla yükselttiğimiz, googlelamak diye kelime icat ettiğimiz, aradığımız ne varsa bulduğumuz, elimiz, ayağımız diyebileceğimiz bir internet platformunun ne zararı olabilir? Fuchs, bize küçük bir google hikayesi anlatıyor: Larry Page ve Sergev Brin tarafından 1998 yılında kurulan Google, 2004’te halka açık bir şirkete dönüştürüldü. 2006 yılında YouTube’u 1.65 milyar dolara, 2008 yılında çevrimiçi reklamcılık şirketi DoubleClick’i 3.1 milyar dolara bünyesine kattı. 2012 yılında, Google Yönetim Kurulunun Dört Üyesi Larry Page, Sergev Brin, Eric Schmidt ve L. John Doerr, Google’ın B sınıfı hisse senetlerinin yüzde 94’ünün sahibi idi ve toplam oy gücünün yüzde 67.5’ni kontrol ediyordu. Tabii çok doğal olarak Google’ın 54 bin çalışanı neredeyse hiçbir mülkiyet ya da oy hakkına sahip değildi.

Peki, Google nasıl sermaye biriktirir? Google’da arama yapma, Google+’da bir sosyal ağı sürdürme, Gmail ile e-posta gönderme, YouTube’a video yükleme/izleme, Google Print’te kitap arama, Google Maps ya da Google Earth’te bir konuma bakma, Google Translate ile bir cümle çevirme vb. bütün faaliyetlerimiz kayıt altına alınır, bunlarla ilgili veri üretilir ve depolanır. Bu verileri, Google kullanıcılarının faaliyetlerini, aramalarını, içeriklerini ve ilgilerini hedef alan reklam şirketlerine satar. Böylece bizim Google üzerinden yaptığımız her özel ya da genel, iş ya da bireysel yaşamımızla ilgili her işlem kaydedilir ve açtığımız sayfalarda bizi ilgili reklamlar karşılar. Özetle hayatımızın çok önemli bir bölümü Google’ın gözleri önünde gerçekleşmekte, sadece izlenmekle kalmayıp depolanmakta, kullanılıp satılmaktadır.

Sadece Google mı? Hayır, internetteki tüm ticari sosyal medya platformları aynı şeyi yapar. Facebook her an beğeni, paylaşım, ilgi alanı, yorum, üye olduğumuz grup vb. tüm kişiler bilgilerimizi sürekli olarak edinir, analiz eder ve satar. Keza twitter da. Kişisel bilgilerin gizliliği söz konusu değildir. Kullanıcıya seçme hakkı tanınmamıştır. Facebook’u kullanabilmek için verilerimizin depolanması, işlenmesini ve satılmasını, yani aleyhimize kullanılabilecek bir gözetlenmeyi kabul etmiş oluruz. Hayatın her alanındaki nahoş muamele burada da bizi bulur: Gözetlenme, kaydedilme, metalaşma ve sömürü.

ALTERNATİF NEDİR?

Fuchs internet şirketlerinin muazzam kâr ile sonuçlanan ticari bir kültüre ve hedefli reklamcılığa dayandığını, kullanıcılardaki baskın odağın siyasetten çok eğlence olduğunu, bu nedenle şirketlerin olanak tanıdığı kullanımın, gerçek bir katılımcı demokrasinin bir ifadesi olamayacağını savunuyor. Katılımcılıkla mülkiyet ilişkilerinin birbirinden ayrılmayacağını, mülkiyetin şirketlerin tekelinde olduğu koşullarda baştan itibaren kullanıcının mülkiyete ve yönetime katılımdan dışlandığını ifade ediyor. Peki, internet platformları gerçekten hiçbir katılıma ve özgür yaratıma izin vermez mi? Fuchs’a göre; gerçek “sanal” katılımcılık; aktivistler ile kullanıcıların ortaklaştığı Wikipedia ve Diaspora* gibi kâr amacı gütmeyen internet platformlarında bulunabilir. Wikipedia bu açıdan “komünist” bir potansiyele sahiptir. Bu, sanırım, Twitter ve Facebook gibi ticari platformların, şirket yapısını da bilerek, Gezi’de olduğu gibi toplumsal mücadeleler için olabildiğince kullanılması gerektiği gerçeğini değiştirmez.

ARTI DEĞER TARTIŞMASI

Dallas Smyte’in “izleyici emeği/metası” kavramından yola çıkan Fuchs, internet kullanıcılarının artı değer ürettiğini, dolayısıyla sömürüldüklerini ve bu ilişki dolayısıyla da işçi sınıfına dahil olduklarını savunuyor. İnternet şirketlerinin kişisel bilgilerin depolanması ve satılması ile kâr elde ettiği doğru. Ancak, burada iki soru ile konunun tartışmalı olduğunu ifade edelim: İnternet şirketlerinin kâr elde etmesi otomatik olarak artı değer üretildiği anlamına gelmez.

Artı değerin başkaca alanlarda üretildiği ancak finans, “ticaret” gibi sektörlerde yeniden paylaşıldığı, üretken olmayan ama kâr elde eden alanlar vardır. İkincisi; şirketler internet kullanıcılarının doğrudan ürettikleri yorum, paylaşım, beğeni, tweet ya da ‘retweet’lerini değil bu işlemlerden yola çıkarak süzülen kullanıcı profilini satıyor ve bu profile göre reklam veriliyor. Dolayısıyla doğrudan bir üretim sürecinden değil kişisel bilgi analizi ve bunun pazarlanmasından bahsedilebilir.

Sosyal Medya/Eleştirel Bir Giriş
Christian Fuchs
Notabene-Bilişim/Janus’un
Çehresi dizisi
Çeviri: Diyar Saraçoğlu ve İlker Kalaycı, Ankara, 2016, 407 sayfa

ÖNCEKİ HABER

Documentarist’te bugün

SONRAKİ HABER

Almanya’da ‘Sol’ yolunu arıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...