30 Nisan 2012 16:05

Yaşasın 1 Mayıs! Bijî Yek Gûlan

SINIFSAL VE ULUSAL EŞİTSİZLİKLERE KARŞI

Sömürü, baskı, kapitalizm, ulusal ve mezhepsel eşitsizliklere karşı alanlara  çıkacak olan emekçiler İstanbul’da üç ayrı koldan yürüyecek. Ankara’da Sıhhiye Meydanı’nda buluşulacak. İzmir'de işçiler Gündoğdu Meydanı’nda bir arada olacak.

NEWROZ COŞKUSUYLA   1 MAYIS ALANINA...

Diyarbakır’da işçiler, emekçiler Newroz coşkusunu İstasyon Meydanı’na taşıyacak. Aynı coşku Dersim’de Seyit Rıza Meydanı’nda, Malatya’da Emeksiz Meydanı’da, Antep’te İstasyon Meydanı’nda yaşanacak.  Diller, kimlikler, inançlar üzerindeki baskının son bulması, eşit yurttaşlık hakkına dayalı eşitlikçi, demokratik ve halkçı bir anayasa talebi öne çıkacak.


EMEP: İŞÇİLERİN BİRLİĞİ HALKLARIN KARDEŞLİĞİ İÇİN

Emek Partisi (EMEP) yaptığı açıklamayla işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs'ı kutladı.

Genel Başkan Selma Gürkan imzasıyla yapılan açıklamada "İşçi sınıfımız sömürüye ve baskıya son vermek; sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya kurmak için yumruğunu sıkıyor" denilerek işçi sınıfının mücadelesinin ezilen ve sömürülen halkları bir araya getirdiği belirtildi.

Açıklamada şöyle denildi:

"1 Mayıs Kutlu Olsun!

Bijî Yek Gûlan!


Türkiye gibi çok uluslu, çok kültürlü bir ülkede 1 Mayıs, sömürü ve baskıya, kapitalizme karşı ve aynı zamanda, ulusal eşitsizliklere, Kürt halkının inkârına, asimilasyon politikalarına, 30 yıldan bu yana sürmekte olan ve 50 bin yurttaşımızı kaybettiğimiz savaşa son verme mücadelesidir. Kürt sorunun demokratik çözümünün, eşit ve özgür koşullarda hep birlikte yaşamın yol açıcısı da işçi sınıfımız olacaktır. İşçi sınıfı için, emekçiler için 8 saatlik işgünü hakkı, iş ve ekmek ne kadar kutsal ise, kardeş halkın kölelik koşullarına karşı çıkmak, Kürt halkının dili üzerindeki baskıya son vermek, 80 yıldan bu yana süren inkâr ve düşmanlaştırma politikalarına karşı durmak da o denli kutsaldır!

1 Mayıs’ın anlamı her geçen yıl yeni sorunlarla birlikte daha da önem kazanmaktadır. Burjuvazi yıllardır yönetme deneyiminin bütün birikimiyle, çalışma düzeninden, ücret sistemine, istihdam biçimlerine kadar sömürü çarkının devinimi için ‘şeytana pabucunu ters giydirecek’ yöntemler uygulamaktadır. Taşeron sistemi, esnek çalışma, telafi çalışma, performans, kalite çemberi vb emek sömürüsünü artıran uygulamalar artık temel politika haline gelmiştir. Burjuvazi aynı zamanda, farklı uluslardan, farklı inançlardan, farklı renk ve cinsten işçi sınıfı arasına nifak tohumları ekmek, sınıfın, emekçilerin ve halkların birlikte hareketini engellemek için de ne gerekiyorsa onu yapmaktadır.

İşçi ve emekçilerin ne işi, ne de hayatı güvence altında

İşçilerin, emekçilerin yaşama hakkı her geçen gün daha fazla gasp edilmektedir. Bugün en basit işçi sağlığı ve güvenliği tedbirlerinde bile maliyet hesabı yapılmaktadır. Hemen her gün onlarca ‘iş kazası’ haberiyle sarsılıyoruz. Patronların kar hırsı her ay onlarca işçinin iş cinayetlerine kurban gitmesine neden oluyor.  İşçilerin ve emekçilerin emeklerine insafsızca el koyan burjuvazi, bununla da yetinmeyerek aldıkları üç kuruş ücretlerine ve ekonomik, sosyal kazanımlarına da el koyma hesapları yapmaktadır. Kapitalizmin krizi işçilere, emekçilere ve halklarımıza fatura ediliyor. Kriz nedeniyle ücret zamlarının yapılmaması, ücretlerin zamanında ödenmemesi, fazla çalıştırmaya ücret verilmemesi gibi sıkça karşılaştığımız sorunlara şimdi de başta Kürt Bölgesinde uygulanmak üzere “Bölgesel Asgari Ücret” uygulaması, Kıdem Tazminatı’nın tasfiyesi, işsizlik sigortası ve sosyal sigorta fonlarının yağması tartışmaları yapılmaktadır.

Sınıfı ve emekçileri Bölme Oyunlarını Boşa Çıkaralım

Sömürü sisteminin devamı için süregelen politikalar da devreye sokularak sınıfın ve emekçilerin ortak davalarında birleşmeleri de engellenmek isteniyor. İşçiler ulusal kimlikleri nedeniyle linçe varan saldırılarla karşı karşıya kalmaktadır. Son olarak Bursa’da, daha önce İzmir, Manisa, Sakarya gibi illerde olduğu gibi, ırkçı ve şoven politikalar, sınıfı ve emekçileri bölmek ve sömürü sisteminin devamı için kullanılmaya devam ediliyor. Sendikalaşma isteyen, örgütlenme isteyen işçiler kapının önüne konulmaktadır. Kadınlar hala şiddete karşı var olma savaşı içerindeler.

 Ancak, 21. Yüzyılda eşitlik ve adalet arayışları sürüyor. İşçiler ve emekçiler kapitalizme karşı mücadelede geri durmuyor. Gençler geleceksizliğe karşı başkaldırıyor. Ortadoğu bölgesinde halklar mevcut duruma karşı arayışlarını ve mücadelelerini sürdürüyor. AKP hükümetinin ABD’ye bağlanan dış politikası nedeniyle ülkemizde ve bölgemizde artan savaş ve çatışma tehdidi karşısında, eşitlik, barış ve halkların kardeşliği temelli mücadele güç kazanıyor.

Dünyada işçi sınıfı ve ezilen halklar, kapitalist krize ve sömürüye, artan yıkım politikalarına karşı, diktatörlüklere ve baskıcı rejimlere karşı hak ve özgürlük arayışı içerisinde başkaldırmaya devam ediyorlar. İşçilerle, emekçilerle, üretici köylülerle, kadınlarla, gençlerle, kısaca tüm ezilen sınıf, halk, inanç ve cinsiyetten emekçiler olarak 122. sini kutlayacağımız 1 Mayıs’ta meydanları dolduracağız. İş, ekmek, özgürlük için, emperyalizme, savaşa ve sömürüye karşı, iş, barış, özgürlük, işçilerin birliği, halkların kardeşliği için başta işçi sınıfımız olmak üzere, ezilen ve sömürülen tüm halklarımızı 1 Mayıs’ta birleşmeye, ortak mücadeleye çağırıyoruz.

Yaşasın 1 Mayıs!


8 SAAT ÇALIŞMA, 8 SAAT DİNLENME

ABD'de, 1700’lü yılların sonundan itibaren işçiler, günde 16 saate çıkan günlük çalışma süresini 10 saate indirmek için mücadele verdiler ve bu mücadele pek çok işçinin canı pahasına kazanıldı. Ancak 10 saatlik çalışma süresi de yeterli değildi. Hedef 8 saatti. Bu hedef öylesine benimsendi ki; işçilerin şarkılarına bile konu oldu: “Doklardan dükkan ve fabrikalardan güçlerimizi biraraya getirdik: Sekiz saat çalışma, sekiz saat dinlenme Bunu başaracağız.”

GREV GÜNÜ

Ve yıl 1886... İşçiler 1 Mayıs’ta 8 saatlik için grev kararı aldılar. Alınan karar çok geçmeden her fabrikaya yayıldı. Eylemi engellemek isteyen sendikalar bile bu dalgaya dayanamadı. O gün geldiğinde yarım milyon işçi sokakları doldurmuştu. Grevler ve gösteriler 1 Mayıs’tan sonra da sürdü. McCormick’e ait fabrikadan atılan ve grevde olan işçiler de 3 Mayıs’ta mitingdeydi. Miting sona ermek üzereyken, bir grup işçi, grev kırıcıları protesto etmek için fabrikaya yöneldi. İşçilere ateş eden polis, 4 işçiyi öldürdü.
Saldırı 4 Mayıs’ta yapılan mitingle protesto edildi. Miting dağılırken nereden geldiği belli olmayan bir bomba nedeniyle 7 polis öldü. Tutuklanan işçilerden Albert R. Parsons, August Spies, Samuel J. Fielden, Michael Schwab, Adolph Fischer, George Engel ve Louis Lingg asılsız ithamlarla asıldılar. Asılan işçiler için 13 Kasım’da yarım milyon işçinin katıldığı bir cenaze töreni düzenlendi.
1886’daki hareket istenen başarıya ulaşamasa da kazanımları beraberinde getirdi. İşgününün 14-16 saat olduğu işkollarında bu süre 12’ye indi, 10 saat çalışan yerler ise 9 saate.

BİRLİK, MÜCADELE, DAYANIŞMA

Amerika İşçi Sendikaları Konfederasyonu 1888’de, 8 saatlik işgünü kabul edilinceye kadar her yılın 1 Mayıs’ında grev yapılması kararını açıkladı. Belçika, Almanya, İngiltere ve Fransa’daki sendikalar da karara katılacaklarını ilan ettiler. 2. Enternasyonal, 1889’da Paris’te toplanan 1. Kongresi’nde 1890 1 Mayısı’nda Amerika İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun yapacağı genel grevi bütün ülkelerde uygulama kararı aldı. 1891’de yapılan 2. Kongrede ise 1 Mayıs’ın İşçi Sınıfının Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü olarak her yıl kutlanmasını kararlaştırdı. (HABER MERKEZİ)

Evrensel'i Takip Et