22 Mayıs 2016 00:26

CHP için bir kullanma kılavuzu

Foti Benlisoy, meclisteki oylamanın sebep olduğu hayal kırıklığını 'vesile' sayarak CHP tipi partilerden ne beklenip ne beklenemeyeceğini yazdı.

Paylaş

Foti BENLİSOY

CHP’nin dokunulmazlıklarla alakalı anayasa değişikliği oylamasındaki vahim tutumu, HDP’li, hatta dönüp dolaşıp CHP’li vekillerin de büyük Türk düşünürü Burhan Kuzu’nun “oğlan bizim kız bizim” diye tanımladığı yargının keyfine teslim edilmesine katkısı, haklı olarak bol keseden yerildi. Hikâyeyi baştan alıp uzun uzadıya aktarmanın yeri burası değil: Önce güya “teröre destek oluyor” görüntüsü verme “kaygısı”, sonra da olası bir referanduma gitme paniği, neticede partiyi meclisi dikensiz gül bahçesine çevirme arayışındaki “sarayın” arkasına diziverdi. Kılıçdaroğlu muhtemelen hesabını, AKP ve MHP’den yüksek düzeyde fire çıkacağı üzerine yapmıştı. Daha ilk turda bu hesap çarşıdan dönünce CHP liderliğini referandum korkusu sarmış olmalı.

Ana akım siyaset esnafının ilkesiz pragmatizmine bir örnek olan bu hesabın doğru ya da yanlışlığını CHP kurmayları düşünsün. Bu kısa yazının meramı, bu tutumun neden ve sonuçlarını ele almaktan ziyade, meclisteki oylamanın sebep olduğu hayal kırıklığını “vesile” sayarak CHP tipi partilerden (bu “tip” için aşağıya bkz.) ne beklenip ne beklenemeyeceği hususunda çok kısa ve çok kaba bir “kılavuz” sunmak, böylece bu hususta mevcut kafa karışıklığına bir nebze olsun derman olabilmek. Söz konusu (ortak “ezberimizin” bazı abc’lerini hatırlatmak anlamında “kitabî”) kılavuzun, esas itibariyle kendi siyasal konumunu “sosyalist” tabiriyle izah edenlere yönelik olduğunu belirtmeme herhalde gerek yok.

Lafı uzatmadan hemen başlayalım:
CHP sermayenin özellikle belli bir fraksiyonuyla organik-tarihsel ilişkileri olan bir sermaye (daha ana akım bir tabirle “merkez”) partisidir. Yani CHP nihayetinde (“devletin kurucusu” olma vasfını da taşıyan) bir düzen partisidir ve CHP’nin en genel manada “kırmızı çizgileri”, devlet ve sermayenin “kırmızı çizgileridir”. (Kürt halkının demokratik taleplerinin de o “kırmızı çizgiler” arasında olduğunu hatırlatıp geçelim.)
CHP’nin (aslında bizatihi kendisi küresel düzeyde krizde olan) sosyal demokrat gelenekle tarihsel, ideolojik, programatik bağları cılızdır; “ortanın solu” serüveni aslında çok özel koşullarda cereyan etmiş bir “istisnadır”.
Daha da önemlisi CHP’nin işçi sınıfıyla hiçbir zaman tarihsel sosyal demokrasi benzeri özel bir örgütsel-politik-kültürel bağı söz konusu olmamış, CHP bir işçi partisi, emekçilerin partisi kimliğine sahip olmamıştır. Bugün de CHP, alt sınıfları kendi etrafında örgütleyen bir parti olma hüviyetinden uzaktır. Tam da bu nedenle CHP içinden örneğin Birleşik Krallık’taki İşçi Partisi misali bir Jeremy Corbyn çıkması pek mümkün değildir.

CHP’de solcu, toplumsal hareketlere aktif olarak katılan kimi vekiller ve parti kadroları elbette vardır ve bu çok iyi bir şeydir. Ancak CHP bir bütün olarak (yani parti yapısı, programı vs. itibariyle) “sol” değildir. ABD’de Demokrat Parti içerisinde de benzer kadrolar, yani sola yakın ve sosyal muhalefette etkisi olan isimler (hatta Bernie Sanders gibi başkan adayları) yer alır ama bu Demokrat Parti’yi “sol” yapmaz.

AKP otoriterizmine karşı CHP gibi sermaye partileriyle “somut” konularda kısmi işbirlikleri elbette gündeme gelebilir, gelmelidir. Ancak bu birlikteliklerin sınırları baştan bellidir. En iyisi bu sınırları hızla ve bir nefeste sayalım:
1. Sosyalistlerin siyasi, örgütsel ve programatik bağımsızlığının muhafazası (bu bir politik “saflık” meselesi değil, bir “sınıf bağımsızlığı” meselesidir),
2. Birlikte vurmak fakat “ayrı yürümek”,
3. Geniş kitleler karşısında AKP neoliberal (şefçi) otoriterizmine karşı CHP gibi bir burjuva seçeneğin gerçek ve tutarlı bir alternatif olamayacağının, bunun yetersizliğinin ısrarla vurgulanması,
4. Güncel sorunlara müdahaleyle birlikte sürekli antikapitalist propaganda ve sosyalist çözümlerde ısrar,
5. İşbirliğinin kısmi bir karakteri olması, somut ve belirli siyasal konuları, somut reformları hedeflemesi (Yani örneğin CHP ile demokratik haklar ya da somut kent ve ekoloji mücadeleleri yahut mesela barış konusunda ortak inisiyatifler, birleşik eylem zeminleri içerisinde bulunmak mümkün ve hatta gereklidir. Ancak bunların solun örgütsel ve politik bağımsızlığına halel getirecek şekilde sürekli ve “politik” birliktelikler olmaması da gereklidir) ve
6. CHP gibi sermaye partileriyle birlikte yerel ya da ulusal düzeyde kapitalist devlet kurumları içerisinde ortak hükümet-yönetim işlevleri üstlenmemek, buna soyunmamak.

Sonuç olarak: Somut ve kısmi eylem birlikleriyle CHP tabanını etkilemeye, “kazanmaya”, onu sola doğru seferber etmeye çalışmak elbette mümkün, gerekli ve önemlidir. Ancak bundan hareketle CHP’nin yapısal (düzen içi) sınırlarını aşmasını beklemek ham hayalden başka bir şey değildir. Kendi misyonunu CHP liderliğine akıl vererek onu “sola çekmek” ya da CHP ile HDP ve solu bir araya getirecek izdivaçlar arayan “çöpçatanlık” ile sınırlayan bir tür sosyalistliğin gündüz düşlerini derhal terk etmesinde yarar var. Yoksa son dokunulmazlık örneğinde olduğu gibi hüsran mukadderdir…

ÖNCEKİ HABER

Yarışma masumiyetinin çok ötesinde bir Eurovision

SONRAKİ HABER

Denizlerin idamına el kaldıran bir tarihiniz olursa…

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...