22 Mayıs 2016 00:09

Kabataş'a martı kondu: İstanbul’un Dubaileştirilmesi

Şantiyeye döndürdükleri kentte molozları ne yapacaklarını bilemiyorlar ya, bakarsınız Martı'nın yanı başına simit formunda bir AVM de dikivermişler.

Paylaş

Cihan UZUNÇARŞILI BAYSAL

Kabataş sahilinde deniz, raylı sistem ve karayolu taşımacılığını entegre edecek denize dolgu transfer merkezinin imar planları yakınlarda İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından onaylandı. “Kabataş Martı Projesi” isimli projeye göre, Dolmabahçe-Fındıklı arasındaki araç trafiği 400 metrelik dalış tünelleriyle yer altına alınacak, dolgu alan üzerine kanat çırpan dev martı şeklinde bir transfer merkezi binası inşaa edilecek ve 10 bin metrekarelik bir meydan yapılacak. Dev transfer merkezi, Kabataş İskelesi, Kabataş-Taksim Füniküler Hattı ve yapımına başlanan Mahmutbey-Kabataş Metro Hattı’nı birleştiriyor. Adlarının başında “Koruma” olan kurulların, depremini bekleyen kente dolgu alanlar kondurulmasının risklerini ve başta deniz canlıları olmak üzere çevresel etkilerini hesaba katmadan bu projelere vize vermelerindeki etiksizliği ve görev ihmalini bir kenara not edelim. Öte yandan, kentin en güzel manzaralı yürüyüş alanlarından biri olan Dolmabahçe-Fındıklı arasına kondurulacak dalış tünelleri, yayaların sahile geçişlerini zora koşacağından, otomobil merkezli kent tasavvuru burada da ortaya çıkmakta. 10 bin metrekarelik beton meydana gelince, binlerce metrekarelik meydan inşa etmek, o meydanın kentsel kamusal alan olacağını garantileseydi, Yenikapı dolgusu ya da Kongre Merkezi birer hayalet meydan değil cıvıl cıvıl kamusal alanlar olurlardı.

“Martı” ya dönersek, doktor mimar belediye başkanımız, 2009’dan bu yana özlemle beklediği “Kanat çırpan dev martı” formundaki projesine nihayet kavuşuyor. Başkan, bir zamanlar önce de ABD’nin Özgürlük Anıtı’ndan etkilenerek Sivriada’ya dev bir semazen heykeli tasarlamıştı; ancak, semazen heykeline ticari ve turistik fonksiyonlu bölümler eklemlemenin olanaksızlığı anlaşılmış olmalı ki, şimdilerde hiçbir imaj ya da gösteri kılıfına gerek görmeden Yassıada ile birlikte Sivriada’yı alenen rant projelerine açmakla meşguller! 70 bin metrekarelik bir alanda kanat çırpacak “Martı” kuşu ise “Zemin altında dükkanlar, sergi ve müze salonları, otopark” ve etrafında yer alacak “Yeme içme salonları” ile şenleneceğinden, kanatları altından çıkacak rantla ilgili sorun yok! Martı projesinin mimarı da yüklenicisi de aynı kişi. Haliç Köprüsü ya da nam-ı diğer adıyla Boynuzlu Köprü’nün mimarı Hakan Kıran. Kendileri, temellerine vereceği zararı göz ardı ederek metroyu dünya incisi Süleymaniye Cami’nin altından geçirten, dahası köprünün boynuzlarından birini  de 5. minare olarak eşssiz kültür hazinesine iliştiren kişi olup, tarihi yarımadanın kesintisiz peyzajını da projesi ile katletmiştir.

NE VAR Kİ BURASI İSTANBUL

“Kanat Çırpan Martı” her ne kadar kamuoyu tarafından yeni bir proje olarak karşılanmış olsa da, yukarıda da belirttiğimiz üzere 2009’dan beri Topbaş’ın hayali. Projenin mimarı da olan Hakan Kıran’ın kazandığı ihale, 2 no’lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından aynı tarihte, 2009’da onaylanmış. 1 Kabataş gibi çok merkezi bir kentsel kamusal alanda yapılacak bu projenin formunu kentliler mi seçmiş, sorusu bu ülkede laf-ı güzaf olduğundan es geçelim. 1 Kasım 2009 tarihli Milliyet’e verdiği mülakatta Kıran şöyle açıklıyor: “Alanı görmeye gittiğimde en etkilendiğim şey, inanılmaz bir dinamizmle denize dalan ve avını almak için olağanüstü bir siluet oluşturan martılar oldu. Gördüğüm dakikada kafamda oluşan şekli de projeye yansıttım.” 2 Okmeydanı’nı Şanzelize, Küçükçekmece’yi Miami, Sur’u Toledo yapan akıl Kabataş’ı da martıya çevirmiş ne gam! Mega şantiyeye döndürdükleri kentte inşaat molozlarını ne yapacaklarını bilemiyorlar ya, bakarsınız Martı’nın yanı başına simit formunda bir alışveriş merkezi de dikivermişler! Olmaz demeyin, sonuçta, projenin yan iskele binalarını da martı yumurtası şeklinde tasarlayan bir yaratıcılık ile karşı karşıyayız. 3 Ne var ki, burası çölün ortasında yoktan var edilecek bir kent değil, her köşesinden tarih fışkıran İstanbul. Martı’nın kondurulacağı alan ise Dolmabahçe Sarayı’na bitişik olup başta Dolmabahçe Camii olmak üzere tarihi camilere de komşu bir mekan.

Gerçeklikten ve kendi tarihsel ve kültürel bağlamlarından kopuk, salt gösteri toplumunun arzu ve taleplerine göre suni kentler inşa ederken giderek Dubaileşmekteyiz! Guy Debord, tüketim toplumunu eleştirdiği eserini “Gösteri Toplumu” olarak adlandırmıştı. Debord’a göre, kendini asla sorgulanamayacak geniş ve ulaşılmaz bir gerçeklik olarak sunan gösteri böylece görünenin iyi olduğunu dayatarak insanları boyunduruğu altına almakta. Dubai’ye gelirsek, gösterinin tam anlamıyla zıvanadan çıkartılmış biçimi olan Dubai artık tek bir kent-devleti Dubai ile ilişkili olmayıp neoliberal kentleşmenin dünyasında hemen her kenti ele geçirmekte, Dubaileştirmekte. Mike Davis, Dubai’yi anlattığı “Sand, Fear and Money in Dubai” (2007)  (Dubai’de Kum, Korku ve Para) adlı makalesine “Jetiniz alçalmaya başlarken, cama yapışırsınız. Aşağıdaki manzara şaşırtıcıdır” diyerek başlar. Hilaller içinde palmiyeler şeklindeki yapay adalardan yükselen eğlence parkları, lüks oteller, alışveriş merkezleri, binlerce malikane…, kızgın çölde, kar altında kayak yaptıracak kadar çılgın projeler, dünyanın en büyük marinası, yüksek katlı ikonik binalar, Ege’den Endülüs’e, Piramitlerden Coloseum’a replika kentler, anıtlar… Gösteriye ve bağlamından kopuk mimariye dayanan kent inşasının şahikası. Bu durumda, Dubai’de olmak hem her yerde hem de hiçbir yerde olmak anlamına gelmektedir.

Venedik ve Toscana’yı İstanbul’a, Boğaziçi’ni Küçükçekmece’ye taşıyan lüks emlak projelerinin  çıkış noktaları ve esin kaynakları da kuşkusuz gösterinin her şeyi ele geçirdiği böyle bir kentleşme, ya da Dubaileşme. Bugün geldiğimiz noktada, Dubaileşmenin özel proje alanları ile sınırlı kalmayarak kentsel kamusal alanlara yönelik projelere de sızdığını anlıyoruz. Bu nedenle, Kabataş’a kondurulacak Martı projesinin tüm olumsuzluklarını, kente, çevreye, kentsel yaşama vereceği tüm zararları göz ardı etmeden ancak en önemle üzerinde durmamız gereken, Dubaileşmenin kadim kentin önemli bir kentsel kamusal mekanından giriş yapmasıdır. Unutmayalım ki Kabataş’a kondurulacak o “Martı” aslında Dubai’ye konmuş olacaktır!

1: //megaprojeleristanbul.com/#kabatas-ulasim-ve-aktarma-merkezi
2 http://www.milliyet.com.tr/tasarladigi-marti-iskele-yakinda-kabatas-a-konacak/pazar/haberdetay/01.11.2009/1156672/default.htm
3 http://www.yapi.com.tr/haberler/hakan-kiran-mimarlik-ofisi-kabatas-marti-ulasim-ve-aktarma-merkezi-projesiyle-dubai-city-%20scapede_72986.html

ÖNCEKİ HABER

Millet-i mahkumeden, ‘Yerli ve Milli’ye: ‘Yok hükmünde’kiler

SONRAKİ HABER

Sana gitme demeyeceğim ama gitme...

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...