15 Mayıs 2016 04:44

Hawar

Kürtçe ve eğitim hakkından mahrum edilmiş diğer azınlık dilleri özgürlüklerine kavuşana dek: HAWAR, HAWAR, HAWAR…

Paylaş

İsmail DİNDAR

Bayramlar, genel anlamıyla; dirilişi, zaferi, gelişimi, tutsaklıktan kurtuluşu, insan yüreğine su serpen, mutlu edip sevindiren bir cümle eylem ve sonuçların, saygı ve kutsallıkla yoğrulup anlamlanan, tarihi rituellerdir. İçeriğinin; ulusal, sınıfsal veya dinsel temalı olması bu olgusal gerçekliği değiştirmiyor. 

Dile kolay, yıllarca süregelen bir tutsaklıktan kurtulmuş bir ulusun özgürlüğü; kan, ter ve nice emekle elde edilmiş ekonomik veya sosyal sınıf kazanımlarının, bedel olarak ödenmiş o emek kadar kutsal zaferi; gönülleri mest eden, cennete uçuran hayaller bulutuna bindiren dinsel ritüel inanç ve amaçlar; ya da doğanın serpilip gelişirken, kutsal kitaplarda betimlenen cennet güzelliğinde somutlandığı doğal bir oluştur, bayramlara anlam ve önem yükleyen öz.

Son birkaç yıldır, Kürtlerin her yıl, mayıs ayının 15’inde kutladıkları “Kürt Dil Bayramı”nı değerlendirecek olursak, yukarda sözü edilen temel kavramlarla birlikte, “Dil Bayramı” ve bu “bayrama” vesile olmuş olan “olgu”yu tarihsel süreç ve günümüzün somut koşulları ışığında ele almak gerekiyor.

Dünyanın herhangi bir karış toprağında yeşeren küçücük bir ot parçasının yeşermesi, bir kaya parçasının güneş değmeyen yanının yosun tutması, kanatlı kuşun uçması, solungacı olan balığın yüzmesi… kadar doğal olan “bir dil” neden ve nasıl bir bayram olgusuna gereksinim duyar ve daha da önemlisi ona “bayram” değerinde anlamlı kılınan olay veya gelişmeyi de, yine sözü edilen tarihsel süreç çerçevesinde ele alınabilirse anlaşılır kılınabilinir.

Birinci paylaşım Savaşı ve akabindeki Sykes Picot ve onu tamamlayan nitelikteki Lozan bölüşüm antlaşmaları, Ortadoğu’nun  ekonomik, jeopolitik, sosyal ve siyasal yapısı eşliğinde görülüp anlaşılmadan; ne asimilasyonun insan ve ulus doğası ve  kültüründe oluşturduğu derin tahribat anlaşılabilinir ne de, “her hangi bir edebiyat dergisinin” günün birinde yayın hayatına başlamış olmasının, “o dil” somutunda sahip olduğu gerçekler görülebilir.

“Kürtler,  1932 yılında, sürgünde olduğu Suriye’nin başkenti Şam’da, Celadet Ali Bedirxan’ın öncülüğünde yayın hayatına başlayan ve 1943 yılına kadar 57 sayısı çıkan “HAWAR” adlı edebiyat dergisinin,    yayın hayatına başlangıç günü olan “15 mayıs” ı, “dil bayramı” ilan etmelerinin nedeni, “HAWAR”(*) sözcüğünün etimolojik, morfolojik yapısında, yalın bir şekilde görülse de, yukarıda sözü edilen emperyalist paylaşım ve sömürgeleştirme sürecinin Ortadoğu ve Kürdistan coğrafyasında, Kürtlerin başına örülen çorabın ne kadar sıkı dokunduğunun da bir göstergesidir aslında.

DİLİN SİYASALLAŞMASI 

Sahip olduğu jeopolotik yapısıyla yakından ilintili, yüzyıllık süreçte durmaksızın büyüyen, büyüdükçe katmerleşen, katmerleştikçe de çözümü o oranda güçleşerek günümüze gelen Kürt siyasi sorunu, maalesef doğal bir olgu olan dilini de siyasallaştırmış bulunuyor. Bu sonuç da, ulusu dört bir yandan sömürgecilik ve emperyalist paylaşım cenderesinde bulunan bir dil için en büyük talihsizliktir. Nitekim Cumhuriyet tarihi boyunca Kürtçe konuşmak, yıkıcı, bölücü suç kapsamında değerlendirilerek –başka bir dil bilmedikleri halde- Kürtler, doğar doğmaz ağızlarında buldukları dili konuştukları için bin bir türlü işkenceden geçirilmiş, akıl almaz yaptırımlarla cezalandırılmışlarıdır. Bu da yetmez, gelinen noktada yeni nesil dilini bilmez, kullanamaz duruma getirilmiştir.

Bu pratik ve olgusal gerçeklikten hareketle değerli bilim insanı İsmail Beşikçi, yıllar önce konu ile ilgili düşüncesini şöyle dile getirmişti: “Faşizim, ‘Kürt’ olan her şeye  pervasızca saldırdığından, dünyanın en gerici eserini, Kürdistan’da, Kürtçe okumak; dünyanın en büyük devrimciliğidir.” Bu olgusal gerçek de, Kürt’ün dili ile her türlü bağını açıkça göz önüne sermektedir. Kürt özgürleşmeden, dili de özgürleşip gelişme olanağı bulamaz, dilinin özgürlüğe kavuşması Kürt’ün de özgürlüğü anlamına gelmektedir. Bu uğurda emsalsiz bedeller ödediği halde, Kürde en ufak statü çok görülerek asimilasyon süreci daha yoğun, daha hızlı ve daha etkili bir şekilde sürdürülmektedir. Siz bakmayın son on yirmi yılda, mızrağın çuvalı parçalaması sonucu verilmiş hak gibi lanse edilen bazı uygulama ve düzenlemelerin aldatmacasına. Aldatma dolayısıyla, asimilasyonda somutlaşan art niyet, Kürde statü hakkı ve dolayısıyla eğitim sürecinin her kademesinde kendi dilinde eğitim hakkı tanımayan anlayışın özünde gizlidir.    

ÖZGÜRLÜKLERE KAVUŞANA DEK...

1932 yılında “HAWAR” diyen çığlık, asimilasyon politikalarının yarattığı  sonuç düşünüldüğünde, bugün de geçerliliğini korumakla birlikte, gelişen teknolojinin de yardımıyla etkisi her zamankinden  daha da güçlü olan asimilasyon aygıt ve uygulamalarının karşısında, yaşlı, biraz da orta kuşakların hafızasında korunmuş olan yüzyılların birikimi kültürel değerlerin de depolandığı “dil” in direnişini sürdürebilmesi için,  Kürtçe ve eğitim hakkından mahrum edilmiş  diğer azınlık dilleri özgürlüklerine kavuşana dek: HAWAR, HAWAR, HAWAR…  

Çivi yazısı başta olmak üzere, Arap, Kiril ve Latin alfabeleriyle yazı dili olmuş, tüm dünya insanlığına mal olmuş Mem û Zîn gibi klasik eserler vermiş, sanatta, özellikle de öznelliği, yaratıcılığıyla nam salmış dil taşıyıcıları “dengbêj”leri ve çağdaş ozanlarıyla müzik alanında rüştünü ispat etmiş, yüzyılların kültürel değerlerinin hafızası ve korunağı olan kadim dil Kürtçe, en azından kuzey parçasında, ana dilini konuşamayan çocuk ve gençleriyle,  maalesef “Hawar” çığlıkları ile ağıtlarını yakmaya devam etmektedir.

Binlerce canın yitirilmesine, coğrafyanın baştan sona yangın yerine çevrilmesine neden olan Kürt sorununun çözüm anahtarı da, aslında dilinin geleceğinde saklı durmaktadır. Çağdaş zamanların, demokratik ifadesi olan “Çok kültürlülük” ve dolayısıyla “Çok Dillilik” teorilerinin bu topraklarda pratikleşip yaşam olanağına kavuşması, demokrasinin de gelişip kök salmasına ve dolayısıyla yıllardır çekilen onmaz acıların da sonunu getirecektir.
    
“Hawar”, yerine “Tîlîlî”(**) lerin çekildiği yarınlar umuduyla, her gününüz bayram olsun.

(*) hawar: İmdat, yetişin kurtarın.  
(**) Zılğıt

ÖNCEKİ HABER

Özerklik inşasında sembolik bir deneyim: Amed Kitap Fuarı

SONRAKİ HABER

O da yalan bu da yalan ekranlar hepten yalan

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...