13 Mayıs 2016 00:10

Hesaplaşmayı ilahi adalete havale etmeyelim

Soma’daki işçilerle görüşen ve talepleri meclise taşıyan Emek Partisi MYK Üyesi ve Eski Milletvekili Levent Tüzel yazdı.

Paylaş

Levent TÜZEL
Emek Partisi MYK Üyesi,
24 ve 25. Dönem İstanbul Milletvekili

Soma’dan ‘maden kazası’ haberi geldiğinde Meclis’ten Emek Partisi Genel Merkezi’ne geçtim, daha sağlıklı bilgiler almak amacıyla. Durum vahimdi ve başlangıçta açıklanan ölü sayısının hızla artacağı daha o saatlerde anlaşılıyordu. Bir heyet olarak hemen Soma’ya gitmeye karar verdik ve EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan ve HDP Şırnak Milletvekili Selma Irmak ile birlikte maden sahasına gittik.

Gözlemlerimizi iki gün sonra Mecliste bir basın toplantısıyla paylaştık. Yaşananlar öngörülebilir olduğu için olayın bir kaza değil cinayet olduğunu, “ölüm bu işin fıtratında var” diyenlerin de bu cinayete hamilik yaptığını; Enerji Bakanının örnek bir işletme olarak övdüğü madende çalışan işçilerin, günde 10 bin ton kömür çıkartmaya zorlandığını, bu aşırı bir üretimin katliama davetiye çıkardığını; işçilerin ise kredi borçları ödemek için ve işsizlik korkusuyla çalışmaktan başka şansı olmadığını; 10 yıldır işçi sağlığı ve güvenliği adına hiçbir tedbir alınmayan madene AKP referansıyla işçi alındığını; sendika genel başkanının şirketi koruyucu beyanları ve sermaye-siyaset-sendika kirli ittifakının işçilerin tepkisini çektiğini aktardık. “İş bırakarak alanlara çıkan emekçilerin protestoları sermaye ve hükümete uyarıcı olmalıdır” dedik. Bu saptamaların ışığında işçilerin ücretleri ödenmek koşuluyla gereken iş güvenliği şartları sağlanıncaya kadar bütün maden sahalarında üretimin durdurulmasını, taşeron sistemine son verilmesini ve Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını talep ettik.

HESAP VERMEK YERİNE SALDIRDILAR

Biz bunları söylerken işçinin canını alan sistemin sahipleri ve kollayıcıları hesap vermek yerine göstermelik yardımlar için adeta sıraya girdiler.

Ölenlerin geride kalanlarına ve yaralı işçilerin ailelerine ülkenin her yerinden yardımlar akarken can alan ve daha da alacak olan sistemin çarkları dönüyor, kendini temize çıkartmanın yoğun propagandası yapılıyordu. İstifa yerine yalan, şiddet, tehdide başvuranlar bugün olduğu gibi acımasızca ölüme gönderdiklerini şehit ilan etmekten geri durmadılar. Ancak zamanın Başbakanı Erdoğan, Soma halkı ve madenci yakınlarınca protesto edildiğinde, kendisinin ve danışmanın herkese dehşete düşüren saldırı görüntüleri hafızalardan silinmedi. Şimdilerde dindar devlet ve dindar anayasa isteyen iktidar mensupları, “Denetçide Allah korkusu olacak” diyen İSG Genel Müdürü gibi, işçilerin yaşamlarını Allah’a havale ediyor; “kader”, “fıtrat” diyen baş’larının izini sürüyorlardı.

BASKI, SÖMÜRÜ VE İHANETE KARŞI BİRLİK

Faciadan 8 gün sonra Meclis’te Araştırma Komisyonu oluşturulmasıyla ilgili görüşmede de yukarıda sözünü ettiğimiz zincirleme sorumluluğa dikkat çekerek, şunları dile getirdik: “Derinlikli bir araştırmaya ihtiyaç var, ama bunu yapacak olanların hala bir istismar üzerinden bu meseleyi ele aldığını görüyoruz. Düne kadar bu ülkede yolsuzlukları konuşuyorduk. 17 Aralık diye bir gündemimiz vardı. Kamunun adının geçtiği, devlet ihalelerinin adının geçtiği, özelleştirmenin, taşeron sisteminin adının geçtiği her yerde bir yolsuzluk olgusu da karşımıza çıkıyor. Haklı olarak muhalefet milletvekilleri soruyor. Bakanlar var, enerji bakanı var. Bu maden arama ruhsatları niye doğrudan Başbakanlığa bağlanıyor?...

Adalet orada tecelli etmelidir. Baskı, sopa, devlet şiddeti Soma’dan ve Türkiye’nin her yerinden derhal kaldırılmalıdır. İSG yasası yeniden tanımlanmalıdır. Yasayı uygulayacak olan, cinayetleri önleyecek olan işçinin kendisidir… Denetimler yapılmalı ama bütün bu işin merkezinde işçi sınıfı olmalı, onun gerçek temsilcileri olmalı. Böyle satılık sendikacılar, ihanet ve uzlaşma içersindeki sendikacılar olmamalı. Türkiye işçi sınıfı bu kapitalist sistemi yıkmadığı sürece, kendi hakkı hukukunu yok sayan bu yasaları buruşturup atmadığı sürece, bu iş cinayetleri ve katliamlar önlenemeyecektir. Bunun için birleşelim, bunun için örgütlenelim ve mücadele edelim diyorum.”

HER YAPTIKLARI PATRONLAR İÇİN

Soma faciasının daha acıları izleri silinmeden kısa bir süre sonra Ermenek maden ocağında işçiler sular altında kalarak boğuldular. İş cinayetleri o günden bu yana artarak devam ediyor. Yeni yasalar bu cinayetleri değil önlemek patronların elini güçlendirmek için çıkartıldı. Almaları gereken tedbirler konusunda verilen süreler uzatıldı. Hepsinden ötesi ülkenin savaş, terör ve şiddet ortamının üzerine gelen hükümet krizi ve dokunulmazlıklar ile linç patırtıları arasında bir 6 Mayıs sabahı işçilerin idam fermanı Meclisten geçirildi. Kiralık işçilik adı verilen özel istihdam bürolarıyla geçici işçilik, geçici istihdam “güvenceli esneklik” gibi absürdlükler içinde taşerondan beter bir sistem yürürlüğe konuldu.

Sermaye sınıfının en vahşi yöntemlerle çalışma hayatını belirlediği bir dönemden geçtiğimizin bilincinde olmalıyız. Tarihimizin en fazla kayıplı işçi katliamını bir kez daha hatırlarken gerçek sorumluların hesap vermediğini bilerek ve bu hesaplaşmayı ilahi adalete havale etmeden yola koyulmalıyız. Güveneceğimiz tek şey “kendi kollarımızdır!”

 

ÖNCEKİ HABER

İşçinin sağlığı üretimden önce gelmeli

SONRAKİ HABER

Sancaktepe'de askeri araca saldırı: 1'i ağır 9 yaralı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...