08 Mayıs 2016 03:29

Gazete sayfalarında, ‘kötü haberler’ cehenneminde

Gazete sayfalarını kaplayan 'kötülük' haberlerinden biri öne çıkmakta, bir başka gün yerini bir başka tanıdık 'kötülüğe' bırakmakta...

Paylaş

Rahmi EMEÇ

Her sabah, aklıma gelen şeyleri sıralasam birinciliği gazete alır. Haberin bu kadar hızla eskidiği bir dönemde, o sıcaklığı hissetmek, o kokuyu duymak isterim. Sosyal medya üzerinden de takip ederim gelişmeleri ancak, gazete hâlâ benim için bir adım öndedir. Gazete sayfalarında genel olarak “güler yüzlü” bir başlık bulmak mümkün değil. Sadece, “sulu magazin” diyebileceğimiz sayfaların gülen değil ama, “sırıtan” başlıkları, kimin nerede, nasıl eğlendiğinden, kimin kiminle çıktığına ve kimin kime nasıl “bel altı” vurduğuna kadar uzanan bir dizi haber tepeleme durmakta. Ha, bir de halkın sağlığı koruyucu hekimlik zayıflatılıp hiçe sayılsa da, canınız cananınız ne ister bilemem ama, bazı doktorların “şunu yiyin, şundan uzak durun” içerikli tavsiyeleri var ki, buralarda da, tavsiyeler kişiden kişiye değişkenlik gösterebilmektedir. Sonra, tabii, cinsel konulardaki tavsiyeleri de unutmamak lazım…
Gazete sayfalarını kaplayan “kötülük” haberlerinden biri öne çıkmakta, bir başka gün yerini bir başka tanıdık “kötülüğe” bırakmakta, adeta siyahtan griye uzanan tonlar içinde sürekli yer değiştirmekteler. IŞİD’in bombaladığı Kilis’te ölü sayısı boyuna artıyor, yaralılar da öyle. Herkes diken üstünde ancak, iktidar sahipleri sanki ülkede Kilis diye bir yer yokmuş gibi davranmakta. İşin diğer bir kötü tarafı da, bu kötülüğün giderek kanıksanmış olması ve işin içten içe, neredeyse insanlara, “Kilis mi? Evet, orası hep öyledir zaten!” dedirtir dereceye vardırılmasıdır.

KÖTÜLÜK SIRADANLAŞMAKTA

Kadına, çocuğa yönelik cinsel, ekonomik ve fiziksel şiddette yaşanan yoğunluk, giderek bu alandaki kötülüğü de “sıradanlaştırmakta”, daha bugün okuduğumuz haberle, dün ve önceki gün okuduğumuz haberi karıştırabilmekteyiz. Bir de “kötülükte” yaşadığımız dünya derecelerimiz var ki, zirveden inecek gibi değiliz. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yatak doluluğunu turizmde yaşamayı hayal ederken, bunu cezaevlerinde yaşıyor olmamız, suç oranının ne denli yüksek olduğunu göstermiyor mu? Bir de içi şişirilmiş “iyiliklerin” yanı sıra, bu kötülüklerin de bir dökümü yapılsa iyi olacak. Yine de, “muhalefetin” verdiği soru önergeleriyle açığa çıkan bazı gerçekler, ne durumda olduğumuzu özetliyor. Bakın, 362 cezaevinde toplam mahkûm kapasitesi 180 bin 256 iken, bu geçen mart ayında aşılarak 185 bin 228 mahkûma ulaşmış. AKP’nin, muhalif insanları susturmada kullandığı yöntemlerin de bu artışta azımsanamayacak bir etkisi var. AKP’nin “kurnanın başına geçtiği” 2002 yılından bu yana, mahkûm sayısındaki artış yüzde 211 olmuş. Ha gayret, bakalım içerisi dışarısını ne zaman geçecek!

HER GAZETENİN YAZ(A)MADIĞI

Bazı kötülükler var ki, onları her gazete yaz(a)mıyor. Güneydoğu’da yaşanıyor genellikle bunlar. Yazıl(a)madıkları gibi, olaylar tepetaklak ettirilerek sunuluyor. Özel olarak hazırlandıklarından, servis ve sunum da ona göre oluyor. Bir bakıyorsunuz havuzun içine düşen haber metni, 7-8 gazetede aynı başlıkla çıkmış karşımıza!
Muhalefetin “koltuk eskiten”, ama eskiyen koltuğunu terk etmeyen liderlerinin her gün, “zorunlu ödev” gibi iktidar partisinin başı ve en tepedekiyle ağız dalaşı yapması, gazetelerin zaten vazgeçilmez malzemesi. Onlar, oldukları yere çivilenedursunlar, en tepedeki, yönettiği koltuğun “emanetçi sahibini” değiştirmeye hazırlanıyor. Muhalefetin oyuncu değiştirme yasağı varmış gibi hareket ettiği lider konusunda, durum vaziyete hâkim olanlar “yetki devrine” hız veriyor ve eskitip eskitip atmayı, dolayısıyla en tepedekinin elini hep güçlü tutmayı amaçlıyor.Hangi ülkede, gazeteler ve televizyonlar iktidar olanlarla kendilerini “muhalefet” zannedenlerin “ağız dalaşına” bu kadar fazla sahne olmaktadır bilemiyorum! Onlar, hep yaşamın sahnesinde. Halk yok. Tam kendisini göstermek için sahneye doğru yürüse, perdenin ardından gaz, tazyikli su, hakaret, sindirme…
Evet, bu “sindirme” meselesi, çok can alıcı ve güncel bir konu. Toplumun büyük kesiminin günlük yaşamında uğradığı duraklardan biri... Sözgelimi, imzacı akademisyenlere dava üstüne dava açılırken, diğer yandan sürdürülen karalama kampanyası, bu sindirmeyle ortaya çıkan “sessiz kalma” ile bir kat daha katmerleşiyor; en tepedekinin hakaret içeren sözleri, sokaktaki, kahvehanedeki, otobüsteki o sindirilmişin ağzında daha acımasız cümlelerle ses buluyor! Kendi zavallılığını göremeyenler korosunun söylediği şeyler, zamanla tarihin çöplüğüne atılacak ama, süreç acıyı bu güzel insanlara yaşatıyor.
Son günlerin kötülüklerinden biri de, meclis çatısı altında dokunulmazlıklar için toplanan komisyonda yumrukların konuşuyor olması. AKP’nin, MHP’yi de iyiden iyiye yedeğine alarak sürdürdüğü ‘sertleşme’ nereye kadar gidecek bilinmez. Tabii, kötülükler saymakla bitmez; bu yüzden ‘şu unutuldu’ dense de, çaresiz, özetlemeli işi…Hem ‘kötülükleri’ çoğaltmak, ama yine de ‘mağdurları’ oynamak bu döneme has bir konu. Bunların üstesinden gelmek için de, nerede, nasıl olursa olsun, omuz vermek, sözümüzü sözümüze eklemek, konuşurken gözlerimizin içine bakmak durumundayız. Karşıda büyüyen zalimlik ve alçaklığı yenmek için, “bir şey yapmalı” demek ve harekete geçmek gerekiyor. Ne güzel söylüyoruz, unuttuk mu: Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber, ya hiç birimiz!
Sonra, özellikle hafta sonlarında daha da fazlaca elimde gezdirdiğim gazeteyi ‘bitirme’ noktasına geldiğimde, bir yorgunluk da gelir birikir üzerime. Yine öyle oldu, gazeteyi elimden bıraktım. “Kötü haberler” cehenneminin içinden bir an için de olsa kendimi sıyırmak, derin bir nefes almak ihtiyacı duyarım çünkü. Aynı hızla ilerlemenin nasıl zor ve bazen imkânsız olduğunu bilirim, biliriz. O zaman şiire veririm kendimi. Bugün anneler günü değil mi? Erdal’ın, Metin’in anneleri ve tabii Cumartesi anneleri geliyor aklıma… Oğlunun mezarını göremeden hayattan kopup giden anneler… Saygıyla, sevgiyle.

ÖNCEKİ HABER

Adolf aslında iyi adamdı!

SONRAKİ HABER

Faşizm yenilmez değildir

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...