01 Mayıs 2016 04:51

14 kafa patrona tek kafa nakış işçisine!

Bir atasözü değilse de çok emek vermekle, özenle, göz nuruyla bir şey kurmaya çabalamakla ilgili en iyi deyiştir 'nakış nakış işlemek'.

Paylaş

Ayşen GÜVEN

Bir atasözü değilse de çok emek vermekle, özenle, göz nuruyla bir şey kurmaya çabalamakla ilgili en iyi deyiştir “nakış nakış işlemek”. Herkes kendi hayatının bir yerinde nakış nakış dokur bir şeyleri de peki gerçekten işi nakış dokumak olanlar, olanlar ne yapar?

2013 1 Mayıs’ı ardından Gezi Parkı direnişiyle hemhal bir grev ve 2015 İstanbul 1 Mayıs’ı... Bize de bu sorunun yanıtını verdi. Ama asıl nakış işçileri bu sürede sadece kumaş değil kendi hayatlarını yeniden dokur oldular. Hepsini baştan anlatmaya yerim yok ama geçen yılın İstanbul’u emekçiye dar eden 1 Mayıs fotoğraflarının arasından sıyrılıp gelen kare; “Mülk Allahın Emek İşçinin 1 Mayıs Bizimdir” pankartıyla 13 km yürüyen nakış işçilerininkiydi. Bu yıl 1 Mayıs’ta Bakırköy’deki ortak kutlamaya katılacak nakış işçileri ama önce 30 Nisan’da yine kendi semtlerinde talepleriyle sokağa çıktılar. Bu yıl onlar için birlikle başlayıp şimdi komiteyle devam eden sendikalaşmaya giden bir süreç kapıda.

Bu yılın Ocak ayından beri DERİTEKS’te nakışçıların örgütlenme çalışması görevini alan 12 yıllık nakış işçisi Masum Baş ve Rubersu Nakış’tan yenilerde atılan Uğur Yılmaz’la buluştuk evvela. Çaylar gelirken 7 metre uzunluğunda makineden 15’le 56 metre arası işin aynı anda üretilip nakışın genelde iplikle ama kurdelayla da yapılabildiğini öğreniyorum. Aslında baya baya kanaviçe işliyorlar ama makineyle.

‘İŞÇİ EKMEĞİNDEN OLMAK İSTEMEZ PATRON EKMEKLE TEHDİT EDER’

Uğur’la başlıyoruz laflamaya.14 yaşında başladığı nakış işini 15 yıldır yapıyor. Ama aynı siyasetten olduğu patronu, atölyede sendika yetkiyi alınca 2. haftanın ortasında onu kovuluyor “performansı iyi değil” diye. Uğur HDP’li, “Benden hiç şüphelenmiyordu. Aynı siyasetteniz diye. ‘Sendikasız olur bu işler. Şartlar iyileştirilir. Bu sizin için iyi bizim için kötü’ diyordu patron. ‘Sonra işinden memnun değilim. Performansın iyi değil asıl’ dedi. Sendikalaştıktan sonra bunu demenin nedenini çocuk olsa anlar dedim. Eğer performansım düşük olsa deneme süresi 15 gün. Gerçi 1 ay deneme süresi deyip sigorta yapmıyorlar da neyse beni niye 3 ay çalıştırmış o zaman” diye soruyor. Masum hemen uyarıyor: “Deneme süresinin sigortasız olacağı nasıl benimsetilmiş değil mi!”. Uğur devam ediyor: “İşçiler faydalarına olacağına inansın sendikaya ikna olur. Ama işte işçi ekmeğinden olmak istemez. Patron ekmekle tehdit eder. İş güvencesi olmadığı yerde işçi bunu sineye çeker. Patron der sizin maaşınızı ben veriyorum sendika maaş vermez.”

Yaptıkları işin zor olup olmadığına Masum “Öğrenince iş zor sayılmaz ama 12 saat hep ayaktasın. Sabit durmak yasak. Makinenin bir başından öbür başına sürekli gidip gelmen gerek” diye yanıt veriyor. Sonra bir arkadaşının işyerinden anısını anlatıyor ki masalın aslı dedirtiyor: “Bir makine 15 kafa. 1 kafa arızalanıyor mesaide. Patron da ‘Niye 1 kafa eksik yapıyorsun’ diye kızıyor arkadaşımıza. ‘Bak bu 1 kafa senin maaşın’ diyor ona. ‘Bu kafa çalışmazsa senin maaşın çıkmıyor’ da diyor. İşçi de düşünüyor düşünüyor. 1 kafa benim maaşımsa 14 kafa patronun. O gece 14 kafayı kapatıyor tek kafa çalışıyor. Sabah patronu ‘hayırdır’ dediğinde ‘Ben kendi maaşımı çıkardım’ diyor.

‘ŞEYTANIN BACAĞINI BİR KIRSAK’

Atölyelere de gideriz diyorum ama sendika gündeme geldiğinden beri patronların sıkı yönetim ilan ettiğini öğreniyorum. Geceye kadar onlarla 1 Mayıs çalışmasına katılırsam belki gece bir etölyeye girme imkanı doğacak. Geçen yıl rahatlıkla girilebilen atölyelerde şimdi patronlar alarm halinde kendi adamlarını koyuyorlarmış.

Sendikalaşma sürecinin nasıl gittiğini soruyorum. Şu an 100’ün üzerinde üyeleri olmuş. Nakış işçileri için sendika yeni bir fikir olduğundan ve patronlar baskıyı arttırdığından biraz işler zorlaşmış. Masum, “Birlikken daha kolaydı. Herkeste, bekleyelim, bir yerler örgütlensin görelim hali var. Ama büyük biriş yerinde sendika toplu sözleşme imzalasa her şey bambaşka olacak. Şeytanın bacağını bir kırabilsek. Şimdi biz 1 yerde yetki aldık 1 yerde de almamıza 2 kişi kalmıştı: Dönence ve Çetinkaya. Çetinkaya’da biz yetkiyi aldıktan sonra mesai 8 saat oldu ama arkadaşlar sendikadan istifa ettirildi. Bu hem orada hem örgütlenmekte olan Dönence’de de geri adıma neden oldu. Geçen seneyi güçlü kılan bu büyük işyerleriyle beraber olabilmemizdi. Elbette siz bizi yarı yolda bıraktınız falan demiyoruz hiç kimseye, ilişkilerimizi korumaya çalışıyoruz” diye vaziyeti çiziyor.

Onlar için 2013 grevi bir milat. O günden sonra patronlar epey sarsılmış ve aslında hem 13 saat mesailerde hem maaşlarda iyileştirmeye gitmiş. Cumartesi gece mesaisi de kaldırılmış. Bu durum örgütlenmeye kapılarını açmış nakış işçisine, “Sendikalaşırsanız işten atarım” tehdidiyle de gelince bir geri çekilmeye neden olmuş. Bu yıl 1 Mayıs’a katılımlarının hem bu nedenlerle hem de memlekette yayılan sokağa çıkma korkusu nedeniyle zayıf olacağı kaygıları da var. “Yine de 3-4 atölye tam hız hazırlanıyor. Onlar kendi işyerlerinde bir şeyler örmeye çalışıyor. “Bizim yeni ulaştığımız atölyeler var” diye anlatıyor Masum.
Örsim gibi C Nakış gibi Dönence gibi işyerlerinden birinde yetki alabilmenin önemli bir eşik olacağını söylüyorlar. Bu arada C Nakış’a doğru yürüyoruz Uğur ve Masum’la. Sendikanın 1 Mayıs bildirisi dağıtılacak kapıda, vardiya değişim saati. Örsim işçisi Sezgin Aydın da kendi vardiyasından çıkıp geliyor yanımıza. C Nakış’ın kapısında biz beklerken Masum diyor: “Haber uçurdular patrona”. 5 dakikaya kalmıyor, aracıyla yanımıza geliyor patron. Yanında 2 iri yarı adam. Planımız buradaki işçilerle de konuşmak. Amma velakin patron Masum’u karşısına alıp bütün ezberleri sıralıyor. Aralarında en çok dikkat çekeniyse “Valla siz istediğinizi yapın. Ben bu nakışı bırakacağım zaten. Ama sendika buraya giremez. Siz gidin Suriyeli işçilere çare arayın.” Masum, sendikadan kaçış olmadığını anlatmaya çalışıyor. “İşçilerinizin çalışma koşulları insanca değil” diyor. Çok iş yerinde zordu başardık derken “O zaman ben de kapatmayı hızlandırırım. İşten atmaları da” tehdidi geliyor. “Ucuz işçi” Suriyelileri burada bir daha anıyor patron. Bu arada servisler geliyor. Sezgin işçilere biraz bildiri dağıtıyor ama gelgegelim patron bir gözü bizde bir gözü işçilerde durmadan konuşuyor. Tabi işçilikten gelmesi, onun içine düştüğü zorluk, yeni bir tehdit olarak “baskıya geçeceğim” sözleri de sonra bana işçilerin söylediğine göre tüm patronların ağzında. Bizi patron yolcu ederken bir işçiyle bile konuşamıyoruz.

Gece gitmeyi planladığımız atölyeden haber geliyor bu sırada. “Patronlar burada daha kalacak. Bugün gelmeyin.” Bir atölyenin dahi içine giremeden bildirilerle bir çay ocağına oturuyoruz organizede. Son durakta Sezgin’le muhabbete başlıyoruz. 25 yaşında 10 yıllık nakış işçisi. İşyerinde sendika yok ama olması gerektiğini Sezgin şöyle açıklıyor: Çünkü biz sendika düşündükçe, grev yaptıkça 8 saat mesaiye dönüş oldu. Ama patronlar istediklerinizi verelim sendikaya üye olmayın diyorlar. Rubersu’da başladı Allah izin verirse her yerde olacak.” Aynı zamanda Nakış İşçileri Komitesi’nde Sezgin. İşten atılma korkusunu sorduğumda ise, “Hayır korkmuyorum. Olması gereken bu. Nasıl Avrupa’da işçiler yıllar önce başardıysa biz de yapabiliriz. İnsan gibi yaşanır insanca ekmek kazanılır aslında. Türkiye’de bu yok. Hep baskı, hep tehdit... Bizim tek tatilimiz köye gitmek mesela. Avrupa’dakiler buraya geliyor başka ülkelere gidiyor. İşte bunun için bütün işçileri bir araya getirmeliyiz. Bu 1 Mayıs’ta da yine toplanmalıyız” diyor. İktidarın dini kullanmasını patronlarınkine benzetiyor. Nasıl diyorum, “Allah işe zarar verme der. Biz bir aileyiz. Hem çalışmak sünnettir, farzdır, diyorlar. Ama namaza bile vakit bırakmıyorlar.”
Nakış işçilerinin bir 1 Mayıs’ta filiz veren sendikalaşma fikri bu 1 Mayıs’ta nakış işçisinin yumruğunu sıktığı taleplerinden biri olarak sokağa çıkıyor. Yolları açık olsun.

O PANKARTIN HİKAYESİ...

1 Mayıs’ta bu yıl yeni pankartları yok nakış işçilerinin ama sloganlarına “Köle Değil İşçiyiz Sendikayla Güçlüyüz” eklenmiş. Geçen yıl o pankartın nasıl hazırlandığını soruyorum Masum anlatıyor: “Geçen sene daha coşkulu bir hazırlık vardı. Örsim’den arkadaşlar, 1 Mayıs’a herkes pankartla gidiyor bizim de bir şey hazırlamamız lazım diye düşünüyor. Sonra internetten pankart lafı araştırıyorlar. Ergin diye bir arkadaş var, o pankartı buluyor, diğerlerinin de aklına yatıyor. Galiba Anti-Kapitalist Müslümanların o pankart. Sonra boyayı alıp yazıyorlar.

ÖNCEKİ HABER

Gölgeli ağaç ve avludaki insanlar

SONRAKİ HABER

‘Misafirperveriz ama 3 güne kadar’

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...