24 Nisan 2016 02:58

Stratejik oğlan!

Barış Avşar, ‘Benim bir stratejim var’ diyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun stratejik hallerini yazdı.

Paylaş

Barış AVŞAR

Çok tartışılan dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin tasarıyla ilgili çoğunluğu ‘hayır’ diyeceğini belirten milletvekillerine şöyle tepki göstermiş CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu: “Benim bir stratejim var. O strateji doğrultusunda süreci yönetmeye çalışıyorum. Ancak yaptığınız açıklamalar bu stratejiyi açığa düşürüyor. Kamuoyunda partinin tartışıldığı gibi bir algı oluşuyor.” (Haberturk.com.tr/21 Nisan 2016)
Her cümlesi ayrı ayrı ele alınması gereken bir tepki bu. Bir genel başkanın ülkenin en önemli gündemi konusunda kendi milletvekillerinin bile anlayamadığı (hazmedemediği?) stratejisi ile süreç yönetmeye çalıştığını söylemesi? Üstelik bu stratejinin sonunda kendini topluca cezaevinde bulma riski de varken!
Bakınız: “Kılıçdaroğlu: Her CHP’li hapse girmeye hazır olmalı” (Hürriyet.com.tr/20 Nisan 2016)...
Bu ‘bi durun bir şey deneyecem’ rahatlığı ne zaman geldi yerleşti Kılıçdaroğlu’ya? Üstelik üç genel, bir yerel seçim sonrasında oylar 25’e sabitlenmişken… Evet, ‘Baykal dönemi gibi’ değilken ama işte dörtte birin üzerine bir denilememişken… Ve dahi bir referandum ve cumhurbaşkanlığı seçiminde (hele o cumhurbaşkanlığı seçiminde!) partiye ve seçmene vadedilenler hep ellere yüzlere bulaşmışken… Böyle bir tepki verebilmek şimdi…
Bu tepki mesela, ileride siyasi tarihimize ‘Stratejik oğlan’ olarak geçebilecek bir lider performansının sayfaları arasında mı yer alacak?

‘BELGELERİN ASLANI’ İKEN...

Kılıçdaroğlu, -o zaman- AKP’li Dengir Mir Mehmet Fırat’la ve Melih Gökçek’le televizyonda tartışarak popüler bir CHP’li olduğunda en sık övülen özelliği, ‘terbiyesi’ydi. Sakin sakin elinde tuttuğu belgeleri okuyarak topladığı puanlarla kendisini İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığına getiren basamakları çıkmaya başlamış, siyasetteki ilk lakabına da kavuşmuştu: Gandi Kemal!
Ancak ‘strateji’ye aykırı görünen ilk durum, o adaylık sırasında yaşandı. Kılıçdaroğlu aday olduğu İstanbul’a seçmen kaydı taşınmadığı için Ankara’da oy kullandı! Ama sonuçta Kadir Topbaş’a yenilse de CHP oylarına ‘tavan’ yaptırması iyiydi… Bu da belki ‘nazar boncuğu’ydu… Gel gör ki durum iktidar tarafından sakız edildi! Yine de Kılıçdaroğlu çıktı, güzel güzel olayın gerekçelerini anlattı. Dinleyene tabii…
Ancak ardı arkası da gelmedi ki ‘boşa düşmeler’in… Konunun aslıyla ilgisi olmayan ancak dağıtan, zorlayan, ‘açıklanamaz’, ‘anlaşılamaz’ olaylar silsilesi… Bunların içinde yürüyen merdivenleri ters yönde çıkmakta ısrar etmek de vardı, Fenerbahçe’nin efsane golcüsü Lefter’e ‘kaleci’ demek de, herkesin başına gelebilecek ama Kılıçdaroğlu’nun başına nedense çok daha sık geliyormuş gibi görünen şeyler… Kötü değildi ama biraz daha mı dikkatli olmalıydı?
Olsun, o işine bakacaktı…

ÇOK STRATEJİK İŞLER…

Deniz Baykal’ın ardından büyük umutlar vererek devraldığı genel başkanlıktı artık işi.
Bu koltukta girdiği ilk genel seçiminde seçildikleri halde cezaevinden çıkarılmayan milletvekilleri Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal serbest kalana kadar ‘yemin etmeyeceklerini’ söyledi. ‘Halkın seçtiği milletvekilleri serbest kalmalıydı’… Ama sonra kokart takarak yemin ettiler: Egemenlik milletindir! AKP ile yapılan görüşmelerde ‘anlaşma sağlanmıştı’… Böylece CHP’li vekiller 15 gün arayla aynı şeyi söyleyerek önce yemin etmemiş, sonra etmiş oldu… ‘Strateji’ yavaş yavaş şekilleniyor muydu ne?
Ekmeleddin İhsanoğlu gibi CHP’li seçmenin adını telaffuz edebilmeye başladığında seçim kampanyasının bittiği bir ismin, ‘çatı aday’ yapılması stratejik dehasını yaşadık, gördük, biliyoruz. Ama o zaman MHP ile ‘MHP’li aday’ çıkaracak kadar yakın olunabilen bu stratejinin 7 Haziran sonrası Başbakanlık bile sunarak MHP’ye ‘mıh’ dedirtememesi ve seçimin göz göre göre gasbedilmesi… Ülkenin adım adım savaş iklimine sürüklenmesi?
Bunların hepsi aynı ‘stratejik durumlar’ın devamı olarak boncuk gibi dizilip gitmişken gözümüzün önünde…
CHP’li milletvekillerinin ‘çoğu’ dokunulmazlıkların kaldırılmasına ‘hayır’ demeyi düşünürken tüm bu ‘stratejik hamleler’den artık gözleri korkmuş olduğu için böyle yapıyor olabilirler mi?
Göz göre göre kaybedilen seçimlerden, mevzilerden, fırsatlardan sonra bugün artık daha fazla strateji beklemek istemiyor olabilirler mi?
Cezaevine düşerek iktidarı zayıflatma gibi bir stratejiye akıllar pek yatmıyor olabilir mi?
Kamuoyunda CHP’nin tartışıldığı gibi bir algı oluşması mı tüm dert? O algı ne zaman ortadan kalkmıştı ki?
Ülkenin kaderinin belirlendiği günlere gidilirken ve ‘bir strateji’ kurulurken bunlara da yanıt verilmesi gerektiği düşünülmüş müydü? Yoksa sadece genel başkana mahsus bir strateji miydi bu? Terbiyeli terbiyeli ve tıpış tıpış demir parmaklık ardına gidiliverecek sonunda...

ÖNCEKİ HABER

Atıklarıyla baş edemeden bir de nükleer santral mi?

SONRAKİ HABER

30. yılında Çernobil’den bize kalan

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...