24 Nisan 2016 02:57

Dünya Gezegeni için bir gün daha; 22 Nisan 2016

İnsanoğlu iklim değişikliğinin çok gerisinde. Interstellar'daki gibi iklim konusunun birincil tehdit olduğu günler insan ömrü bakımından uzak değil.

Paylaş

Menekşe KIZILDERE

We used to look up at the sky and wonder at our place in the stars, now we just look down and worry about our place in the dirt. (Eskiden yıldızlara bakar ve onlar arasındaki yerimizi merak ederdik şimdi aşağıya bakıp pislik içindeki yerimiz için endişe ediyoruz.)
Interstellar (Yıldızlar arası) Filmi, 2014

Yapılan tüm film eleştirileri ve tartışmaları bir yana Interstellar benim gibi fiziğe iman etmiş ve meraklısı olanlar için tüm o tartışıla gelen görüş ve teorileri canlı kanlı izleme şansı verdiği için güzeldi. Bir de insanoğlunun gezegeni bitirirse, düşeceği durumun distopyası iyi kurulmuştu. Teknoloji her şeyi halleder diyenlere, bu filmde ‘Öyle bir noktaya geleceksiniz ki; evlatlarınızı bilim insanı değil çifçi olarak yetiştirmeniz gerekecek’ mesajı verilmektedir. Şimdilik gidebilecek başka bir gezegen olmadığına göre elimizdeki için neler yapılmakta, bir ona bakalım.
Dünya Günü (Earth Day), Yer Yüzünde 5 milyon yıl önce tek hücreli formatta başlayıp zaman içinde günümdeki yaşam formunu alan insanoğlunun, 22 Nisan 1969 tarihli ABD’de yapılan bir UNESCO toplantısında 4,54 Milyar yaşındaki Dünya Gezegeni için, birçoğunu kendi eliyle yaratığı çevre tehditlerine dikkat çekmek ve bu güzel gezegenin canlı cansız tüm güzelliklerini kutsamak için belirlediği bir gündür. Ne ironi! Gezegen üstündeki tüm o tehditler kimin eseri acaba? 2016 22 Nisan’ı ise tarihe düşecek bir gün. Eğer Gezegen hala var olursa birkaç on yıl sonra bağzı sıkıcı tarih kitaplarında “Dünya’nın 195 ülkesi 2015 Aralıkta iklim değişikliği ile mücadele için, Paris’te fikir birliğine varılan Paris Antlaşmasını 22 Nisan 2016’da ABD’de Newyork’ta imzaladı” yazacak.
Paris Anlaşması’nı günahıyla sevabıyla bol bol değerlendirdik. “Hukuksal olarak bağlayıcı değil” dedik, “Bağlayıcı ama yaptırım gücü yok, harekete geçiriyor ama her ülkenin ne yapması gerektiğini tanımlamıyor, sorumluluk dağıtırken adil değil, kimin iklim değişikliğinden mağdur olduğunu tam belirlemiyor ve yardım konusunu da netleştirmiyor, iklim değişikliğine sebep olan çılgın karbon salım oranları sahibi sorumluları hakkaniyetle mesul bırakmıyor, 1,5 derecelik sıcaklık artışı felaketimiz olur diyor da (hatta yer yer 2 C) bu değere varmak için ne yapmalısınız demiyor…” dedik. Paris Anlaşması’nın eksiğini gediğini daha uzun listelere de yayabiliriz. Fakat hem 195 ayrı devleti razı etmek adına hem politik bir başarı olma adına Paris iklim mücadelesinin elini güçlendirdi. Bu sebeple tüm 195 ‘in imzacı olması gerekli. Peki yok mu Newyork’a da gelmem, imza da atmam diyen babayiğit ülkeler? Böyle alenen diyen yok ama konuyu tartışan var elbette. Türkiye de bu ülkelerden birisi. Paris Türkiye iklim politikası adına önemli bir noktaydı. Neden? Türkiye ne istiyor? Nasıl bir politika izledi?
Türkiye’nin iklim görüşmeleri serüveni 1992 yılında Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine gelişmiş bir ülke (sözleşmenin eklerinde gelişmiş ülkeler sınıflandırılmıştır) olarak müdahil olması ile başlamıştır. Gelişmiş ülke olarak sınıflandırılmak uzun yıllar Türkiye’nin başını ağrıttı. Çünkü iklim değişikliği ile ilgili 1992’den beri çeşitli kaynaklarca sağlanan fonlara ulaşmayı engelleyen bir durumdu. Yıllar içinde pek çok fon kuruldu en son 2014 yılında tüm kurulan fonlardan daha kapsamlı olan ve gelişmiş bir çok ülkenin yüksek fon sağlayacağını vaad edip sağlamadığı Yeşil İklim Fonu kuruldu. Yıllar içinde bir çok ülke için gelişme durumu değişti. Türkiye çok açık bir şekilde büyümekte ve gelişmekte olan bir ülke dolayısı ile fon sağlayıcısı olup fona ulaşamamak Türkiye’nin iklim müzakerelerinin en sancılı başlığı oldu. Türkiye ayrıca hem gelişmişliğin hem de kayıp ve zarara uğrayan ülkelerin durmunu güncellemeye engel olan ekler sistemine de karşı çıkmaktaydı. Paris Anlaşmasında ekler yer almamaktadır fakat ülkelerin gelişmişlik tanımı ve mağdur ülkelerin durumu da net değildir. Türkiye bu talepleri bakımından Paris’te kısmen başarılı oldu fakat Yeşil İklim Fonu artık 22.Taraflar Konferansında Fas’ta çözülecek gibi durmakta. Bu sebeple Paris Antlaşmasına yaklaşık 170 ülke ile birlikte imzacı olması çok önemliydi. Şu saatlerde Çevre ve Şehircilik Bakanı Fatma Güldemet Sarı Türkiye adına imza törenine katılmakta. Anlaşmanın bu hamleden sonra da TBMM’ne gelip burda kabul edilmesi ve uygulamaya koyulması gerekli.
Paris anlaşması New York’ta hala Birleşmiş Milletlerin 17 Sürdürülebilir Kalkınma hedeflerinden biri olan Climate Action (İklim Eylemi) kapsamında görüşülmekte. Fakat mevzu kalkınma değil ve sadece emisyon azaltma da değil. Ülkelerin ekonomi ve kalkınma sistemlerini değiştirmeleri gerekli. İnsanoğlu hala iklim değişikliğinin çok gerisinde. Interstellar filmindeki gibi iklim konusunun birincil tehdit olduğu günler insan ömrü bakımından çok da uzak değil. Yani mevzu 3-5 ağaç değil ve biz hala anlamıyoruz! Yine de 22 Nisan 2016 Dünya’yı kurtarmak için güzel bir gün, haydi hayırlı olsun.
Umutla…

ÖNCEKİ HABER

Hint kumaşı mı, Kürt kumaşı mı?

SONRAKİ HABER

Dokunulmazlıklar; bir sahte demokratlık örneği daha!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...