27 Mart 2016 03:53

Mesleki dayanışmada 8 hafta: Haber Nöbeti, nereden nereye?

Bölgede savaş koşulları altında mesleklerini yapmaya çalışan gazetecilerle dayanışmak için başlatılan ‘Haber Nöbeti’ 8 haftada 70 gazeteciyi dayanışmaya ortak etti. Önemli bir etki yaratan, Ragıp Duran’ın deyimiyle 'Siyasi ve tarihi olarak bir ilke imza atan' ‘Haber Nöbeti’ni, Kumru Başer yazdı.

Paylaş

Kumru BAŞER*

“Savaşlarda ilk kurban gerçekler olur” derler ya,   öyle oldu. Gerçekler kurban olunca gazeteciler de hedef oldu ve iki ay önce bir avuç gazeteci, işte böyle bir ortamda Haber Nöbeti girişimini başlattık.

Medya ülke çapında, tarihin en büyük mülkiyet-siyasi baskı ikili kontrol ağıyla denetim altına alınırken, çatışmaların şiddetlendiği Kürt illerinde gazetecilerin çalışma koşulları iyice güçleşmişti.

“Resmi” olmayan bilgi ve görüntüleri dış dünyaya iletmeye çalışan az sayıda meslektaşımız, ağır tehditlerle karşı karşıyaydı.

KAHRAMANLARIMIZ

Cizre’de, Silopi’de, İdil’de, Diyarbakır’da, Silvan’da, Nusaybin’de, Varto’da, Yüksekova’da ve tüm  çatışmalı alanlarda  canlarını ve özgürlüklerini tehlikeye atarak haber yapmaya çalışan gazeteciler giderek ağır bedeller ödüyorlardı.

Silvan’da, “Çekmeyeceksin” denilerek kafasına silah dayanan DİHA Muhabiri Serhat Yüce, Cizre’de üzerine açılan ateşle yaralandığı halde görüntü çekmeye devam eden imcTV Kameramanı Refik Tekin, Diyarbakır’da sebepsiz gözaltına alınan meslektaşına “O benim kameramanım” diyerek sahip çıkan Kürdsat Muhabiri Ferat Mehmetoğlu, ya da “heyecanlı” olduğu gerekçesiyle gözaltına alınan JINHA Muhabiri Beritan Canözer, habercilikte ısrarın kahramanları oldular.

ÇEMBERİ KIRMAK

Böyle bir ortamda İstanbul ağırlıklı bir gazeteci yazışma grubu içinde dayanışma, mesleğe ve meslektaşlara, haber alma hakkına sahip çıkma önerisi hepimizde heyecan yarattı, benimsendi, çalışma grupları oluştu, gönüllüler çıktı, nöbet listeleri hazırlanmaya başlandı.

Meslektaşlarımızın yanında olmalı, onların sesine ses katmalı, karşı karşıya oldukları tehditlere dikkat çekmeli ve haberlerinin duyulmasını, yaygınlaşmasını, dikkate alınmasını sağlamalıydık.

Habere konulan ambargo çemberini kırmaya çalışmalıydık.

8 HAFTA - 70 GAZETECİ

Ocak ayında çoğumuzun üyesi olduğu Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Gazeteciler Sendikası ve DİSK Basın İş Sendikası heyetlerinin Diyarbakır ziyareti sırasında Haber Nöbeti adıyla bir girişim başlatacağımızı, her hafta gruplar halinde bölgeye geleceğimizi ilan ettik.

Bu hafta ikinci ayını dolduran Haber Nöbeti’ne 70’e yakın gazeteci katıldı. Ama şunu da unutmayalım ki çok daha fazlası canı gönülden destek verdikleri halde, çalıştıkları medya kuruluşlarının baskıları nedeniyle nöbete katılamadılar.

Başlarken nereye gideceğini, nasıl yürüyeceğini tam kestiremediğimiz Haber Nöbeti, her haftasında, her bir katılımcısıyla farklı boyutlar kazanıp, kendi kendisini yazdı aslında.

Kimimiz gazete dağıtımı yaptı, kimimiz video çekti, karikatür yaptı, yazabildiği kadar yazdı, mesleki eğitimlere katıldı. Kimimiz aralarda gidip birkaç meslektaşıyla çay içip hal hatır sordu.

Cizre, Silopi, İdil, Şırnak, Yüksekova, Nusaybin gibi çatışmaların en yoğun yasakların en ağır olduğu yerlerden haber akışını sürdürmeye çalışan, kendi deyişleriyle “tarihe not düşen” meslektaşlarımızın anlattıklarını dinleyip, seslerinin daha geniş bir alanda duyulmasını sağlamaya çalıştık.

Hâlâ yazılarımızı yayımlayabilen medya kuruluşlarına yolladığımız yüzlerce yazılı görüntülü malzemeyi aynı zamanda Haber Nöbeti adlı blog sayfamızda biriktirdik.

Fakat ana akım medyanın çok sıkı kontrol altına alınışı ile bizlerin de sesinin erişebildiği alanlar aslında çok sınırlıydı, bunun da hep farkında olduk.

KİM KİMDEN NE ALDI?

Bu süreçte başından itibaren kendimizi de sürekli sorguladık, sorgulamaya ve sorular sormaya da devam ediyoruz.
Sonuçta biz gelip gidiyoruz, birkaç haber yapıyor görüntü çekiyoruz ama bu bölgede gazetecilik yapmayı buraların koşullarıyla en iyi baş etmeyi burada yaşayan ve çalışan meslektaşlarımız biliyor. Buradan haber akışını da esas olarak yine onlar sürdürecek.

Acaba gruplar halinde gelip haftalarca onların yanında dolaşmakla, onlara gerçekten bir faydamız oldu mu? Seslerine ses katabildik mi? Onlara yalnız olmadıkları hissini verebildik mi? Yoksa aslında kendimiz için mi nöbet tutmuş olduk?

Üstelik yasaklı ve yarı yasaklı bölgelerdeki meslektaşlarımız hâlâ çok riskli ortamlarda yaşamları ve özgürlükleri pahasına haber yapmaya devam ediyorlar. Bu konuda daha etkili neler yapabiliriz?

8 hafta boyunca ülkenin batısından gelen 70’e yakın gazeteci,  çatışmalı bölgelerde çalışan yüzlerce meslektaşıyla tanışma ve dayanışma fırsatı buldu. Bu birikimi nasıl daha ileriye taşıyabilir, nasıl genişletebiliriz?

Bu haftadan itibaren iki ayını tamamlayan Haber Nöbeti, 29 Mart Salı günü tutuklu JINHA muhabiri Beritan Canözer’in Diyarbakır’daki duruşmasına katılacak, sonra şöyle bir nefes alacak. Diyarbakır’da ve İstanbul’da bu çalışmanın her iki tarafında yer almış meslektaşlarla değerlendirmeler yaparak bu sorulara yanıt arayacak.

Haber Nöbeti’nin son ekibinden Ragıp Duran, onlarca yılın tecrübesi ile “Bu çapta örgütlü bir mesleki dayanışma siyasi ve tarihi olarak bir ilktir” diyor.

İlk olsun, tek olmasın, dayanışma daim olsun diye uğraşacağız, çünkü başka çare de yok açıkçası.

Önümüzdeki günlerde, yola nasıl devam edebileceğimiz hakkında zihin açıcı birçok öneri gelecek muhtemelen. Bunlardan birini bu hafta sohbet ettiğim meslektaşlardan biri,  Diyarbakır Özgür Gün TV’den Cuma Daş dile getirdi bile: “Biz de İstanbul’a gelip sizlerle dayanışma nöbeti tutabilmeliyiz. Bu da gerekecek yakında.”

* Serbest gazeteci, Haber Nöbeti 8. ekip.

ÖNCEKİ HABER

Neşet Ertaş, bizi bir arada tutan gönül harcıdır

SONRAKİ HABER

Edebiyatın mizah defterinde kayda geçsin…

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...