7 Mart 2016 13:44

Kübra KIRIMLI

Cizre’de yüzlerce insan bodrum katında günlerce kurtarılmayı bekledi. Onlardan biri de Orhan Tunç’tu. Orhan Tunç’un oğlu Bêkes’in hikayesidir bu anlatacağım. Cizre’de yasak 3 ay sürdü. Artık gündüzleri devam etmeyen yasak geceleri sürüyor. Tıpkı Silopi’de olduğu gibi. 

Diyarbakır merkezli bir televizyonda çalışıyorum ve Cizre en çok merak ettiğim yerlerden biri. Yasak kısmi olarak kalktı, gazetecilere giriş serbest. Böylelikle Cizre’den görüntüler de elimize ulaşmaya başlıyor. Arkadaşlarımız yasağın kalktığı günün sabahı Cizre’deler.

Yıkıntı ve harabe var sadece izlediğim kayıtlarda. Ve daha bu kelimelerin benzeri ne varsa Cizre için kullanılabilir. “Her yer yıkılmış, eyvah ki eyvah” diye geçiriyorum içimden. Yasağın kalkmasının ardından ilk gün insanlar Cizre’yi dolaşıyor. Yıllardır bildikleri o sokaklar eskisi gibi değil artık; Bodrum katları, harabeye dönmüş binalar, yolu yıkılmış mahalleler... Bir zamanlar tandırın yakıldığı ekmek kokan o sokaklarda yas kokusu var. Yasın kokusu olur mu demeyin, Cizre’de var.

Sayısız taziye evi videosundan sonra Bêkes’in evi. Günlerdir sordum kendime, bir insan oğluna neden bu ismi koyar? Bêkes, Kürtçe ‘kimsesiz’ demek.

Aslında ben bu soruyu bir yerlerden daha tanıyorum. Kürt kadın siyasetçiler Pakize Nayır, Fatma Uyar ve Sêve Demir Silopi’de katledildiklerinde bu soruyu çalışma arkadaşım ve haber müdürüm Nurhak’tan duymuştum. Bir insan kızına niye Sêve adını koyar ki? Diye sorup durdu günlerce kendine. Sêve, Kürtçe ‘elma’ demek.

Demek ki gün gelir aynı soru senin kafanı da yer bitirirmiş. Neyse kayıtları izlemeye devam ediyorum. Bekes’in annesi Güler, genç bir kadın. Susuyor bekliyorsun ki bir bağırsın ama yok! 10 ay önce evlendiği eşini kaybetti, Orhan Tunç’u. Eşi bodrum katında yaşam mücadelesi verirken Güler bir oğlan çocuğuna hamileydi. Orhan’ın ağabeyi Cizre Halk Meclisi Eş Başkanı Mehmet Tunç, bir binanın bodrum katında onlarca insan ile mahsur kalıyor. Orhan da ağabeyi Mehmet’i merak ediyor. Gidip bakayım diyor eşine, dönerim dediği evine bir daha dönemiyor, böyle anlatıyor Güler.

“En son bir salı günü telefonda konuşmuştuk” diyen Güler, Orhan Tunç’un kendisine “Senden bir isteğim var, doğan oğluma Bêkes adını ver. Ben yokum ya bêkes kalacak, adı gibi kimsesiz” diyor. Ardından “Hakkını helal et” diyor ve bitiyor konuşmaları. Kayıtlarda ilk olarak “Evliliğimden bir şey anlamadım” diyen Güler, “Kimsesiz değilim, bunu da biliyorum” diyerek taziyeye gelen kadınları gösteriyor. “Bu insanlar benim yanımda” diyor. “Ama” diyor sonra, “Orhan yok ya, işte o başka, deyip susuyor. Belli ki içinde ne feryatlar ne figanlar kopuyor. Kolay mı, artık Bêkes’i tek başına büyütecek, oğluna, altında Orhan’ı yitirdiği o harabelerin üzerinde yeni bir hayat kuracak.

Yani demem o ki çok şeyi unutuyoruz fakat her yetim kalan evlat o acıları bize hatırlatıyor, her gözü yaşlı eş yitip gidenin takipçisi oluyor. O yüzden Bêkes’i unutmayın, günü gelecek kendi hikayesini, kimsesizliğinin hesabını soracak hepimizden. “Neden” diyecek... “Neden?”

Bizler ne cevap vereceğiz bilinmez ‘Kimsesiz kalanlara’ ama ben daha dünyaya yeni gözünü açmış, bir aylık bile olmayan bir bebeğin hikayesini anlattım. Bilin istedim, babalar, analar çocuklarına neden Sêve, neden Bêkes adını koyar, bilin!

Evrensel'i Takip Et