24 Ocak 2016 02:59

Refik’in suçu büyük

Refik Tekin, kamerasını hiç kapatmadı. Sivillere açılan ateş de beyaz bayrak da battaniyeye sarılı cenazeler kaydedildi. Hem tarihe, hem hafızalara... Bir gazetecinin ne kadar önemli bir iş yaptığı bir kez daha ortaya çıktı. Refik devleti suç üstü yakaladı. (Fotoğraf: Refik Tekin geçtiğimiz yıl sınırda, IŞİD’lilerin tren rayı hattındaki bir köprünün altından, Suruç’tan Suriye’ye geçişini görüntülediği için tehditler almıştı.)

Paylaş

Çağrı SARI

“Bu kadar da olmaz...” diyoruz dahası oluyor! Milletvekillerinin önünde silah gösteren sivil polis dönemlerinden, milletvekilinin tarandığı dönemlere evrildik... Gazetecinin zırhlı araca zorla tıkılıp götürüldüğü günlerden, kurşunların hedefi olduğu anlara tanık oluyoruz; bu iki dönem arasındaki zaman farkı dün ve bugün kadar kısa...
Sokağa çıkma yasaklarının kaçıncı günü bugün? Kaç insanın cansız bedeni yatıyor sokak ortasında, ölü bedenleri kaç gündür yerde? Ambulans en son ne zaman geldi? Beyaz bayraklılara daha kaç kurşun sıkılacak? Bir sürü soru ve her sorunun yanıtı bir rakam sadece. Kimi için rakam olan, kimi için de hayatta kalmanın mücadelesi... Bunu geçtiğimiz gün bir kez daha anladık... Ülkenin doğusu aylardır ateş hattında, bir milletvekili kurşunların hedefi olmamak için barındığı bodrumdan sesleniyor: “Hiç kimseye çağrım yok! Cizre halkı katliamdan geçiriliyor. Kime ne çağrı yapalım? Bu son konuşmamız olabilir...”
“Bu son konuşmamız olabilir…” dediği gün neler yaşandı geriye dönüp bir bakalım.
Beyaz bayrak ile sokak sokak dolaşıp kaç gündür alamadıkları cenazeleri el arabalarıyla taşımaya çalışan bir heyete, özel harekât polisleri ateş açtı...
Yani Cizre’de halkı taradılar. Bu sefer her şey, hepimizin gözümüzün önünde oldu.
Sokaklardan ölülerini toplamak isteyenleri öldürmeye çalıştı devlet; iki can aldı. Birçok kişiyi yaraladı.
Milletvekili Faysal Sarıyıldız isyan etti: “Kime ne çağrı yapayım... Son konuşmamız olabilir” Bir bodruma sığınmıştı Faysal Sarıyıldız, biraz evvel onlarca kişiyi tarayan polis şimdi bulundukları eve ateş açıyordu.
Söyleyecek söz kaldı mı? Milletvekili çağrı bile yapamayacak durumdayken dört koldan yalanı meşru kılmaya koştu resmi ağızlar: “Bölgede ölenler sivil değil teröristlerdir!”
Ama bu sefer tutmadı!
Her şey kayıt altındaydı.
IMC TV kameramanı Refik Tekin, ayağından vurulmasına rağmen kamerasını hiç kapatmadı. Sivillere açılan ateş de beyaz bayrak da battaniyeye sarılı cenazeler de kurşunlar da çığlıklar da kaydedildi. Hem tarihe, hem hafızalara... Bir gazetecinin ne kadar önemli bir iş yaptığı bir kez daha ortaya çıktı.
Refik hastaneye kaldırıldı. Onlarca engele rağmen hastaneye ulaşabilen ‘şanslı’lar arasındaydı... Şimdi durumu iyi ancak hakkında gözaltı kararı var.
Neden?
Çünkü Refik devleti suç üstü yakaladı.
Aylardır süregelen ‘Devlet hiçbir sivili öldürmedi. Sivil ölümlerin tamamı terör örgütü kaynaklı’ yalanını çürüttü.
Refik halkın haber alma hakkını savundu ve cesaretini kaybetmeden en güçlü silahı olan kamerasını kapatmadı. Şimdi bedel ödetmeye çalışıyorlar. Tıpkı Beritan gibi, Nedim gibi onu da haber yaptığı için gözaltına almaya çalışıyorlar; belki de tutuklayacaklar.
Refik ilk kez kızdırmıyor onları. O kamerasıyla daha önce de suçu çekti. Geçtiğimiz yıl sınırda, IŞİD’lilerin tren rayı hattındaki bir köprünün altından, Suruç’tan Suriye’ye geçişini görüntülemişti. Geçidin yaklaşık 200 metre solunda TSK’ya ait iki zırhlı araç vardı üstelik.
Refik gerçeğin peşindeydi o gün de.

***
Az da olsa bölgede gazetecilik yapmanın zorlu koşullarına dair haber geçiyor bazı gazeteciler, bazı köşe yazarları da yazıyor. Aralarında bölgeye gidip neler olduğunu yerinde gözlemleyenler de var. Cumhuriyet gazetesinden Ayşe Yıldırım geçtiğimiz haftalarda Kürt illerinde görev yapan gazeteciler ile ettiği sohbeti yazmıştı. Şu cümle kazındı hafızalarımıza o sohbetten: “Birçok gazeteciden şu cümleleri duymanız mümkün: ‘Bugün ölür müyüm diye çıkıyorum evden. Bugün hangimiz öleceğiz diye bakıyoruz birbirimize.’”
Gazeteciler bu ruh haliyle çalışıyor sokağa çıkmanın sıradanlaştığı şehir ve kasabalarda. Kuşkusuz Refik de içinden geçirdi bu cümleleri. Ama onun amacı vardı; bir halk bombalanırken, yurdun bir kesimine orada neler yaşandığına dair gerçeği aktarabilmek... Aktarabildi mi? Gücünün yettiği yere kadar. Vurulup yaralandığı yerde de gerçeğin peşindeydi. Devletin yaptıklarını yalanlarla meşrulaştırılamayacak kadar açık bir biçimde teşhir etti, Refik’in kamarasına yansıyanlar hiçbir biçimde meşru görülemeyecek açık bir devlet şiddetini gösterdi.
Beyaz bayrağı bile kana bulaması yeni değil devletin.

ÖNCEKİ HABER

Rakamların anlattıkları: Cizre 364, Silopi 140, Sur 106...

SONRAKİ HABER

Sarkis, nam-ı diğer Sıtkı da gitti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...