17 Ocak 2016 04:22

İnşaat terörizminin insan, yaşam ve kültür düşmanlığı

Paylaş

Okay DEPREM

Dünyanın tarihsel ancak daha çok da aktüel anlamda yakıcı sorunlarının başında gelen terörizmin, gelinen noktada tanımlı olduğu sayısız alan olduğunu biliyoruz. Terörizm denildiğinde söz konusu kavramın içini dolduran terminolojin daha ziyade siyasal ve sosyal boyutlar ağırlıklı tahayyül edildiği de bir gerçek. Ne var ki; söz konusu kelimeyi lügatta açıklayan sözcükler arasından, genel manayı bozmaksızın, “bir davayı zorla kabul ettirmek için, ekonomik hedeflere ulaşmak amacıyla sivillere korku salacak ve mala kıyacak davranışlarda bulunma, baskı ve her tür şiddet içeren yolun kullanılması, yıldırmacılık” söz öbeğini seçip aldığımızda; aslında bu kalıbın sosyo-politik maksatların ötesindeki ekonomik, kültürel, dinsel, vs. hedefler işin de pekâlâ kullanılabileceği çıkarımını yapabiliyoruz.   

DOLAYLI HEDEF: İNSANİ, MEDENİ DEĞERLERİ İMHA ETMEK   

Günümüzde yeryüzünün tamamında geçerli olmasa da, hatırı sayılır bir kısmında insan yaşamını, insanoğlunun kültürel mirasını ve genel olarak uygarlığını topyekûn tehdit eden ancak henüz adı konulmamış terörizm biçimlerinden birisi de “inşaat veya yapılaşma terörizmi”dir. Elbette ki, esas itibariyle umumi mimari kimlikleri ve şehirsel nizamları halen bir türlü oturmamış, bu konuda da çok ciddi bir gelenekleri olmayan ülkelerde, toplumlarda görülen bu gündelik hayat terörizm tipi, gerektiğinde hiçbir hak-hukuk ve meşruiyet dinlemeden; insana, yaşama ve kültür-medeniyete dair tüm değerlerin ırzına geçip, bütün mirası da imha ederek sonu gelmez yürüyüşünü sürdürmektedir. Vahşi kapitalizmin dengesiz ve eşitsiz gelişim yasasının, “az gelişmiş / gelişmekte olan ülkelerin” kentsel yapılanmalarına reva gördüğü güncel modelin diğer ismi olmaktadır aslında zamane inşaat/yapılaşma terörizmi. Neredeyse hiçbir insani, sosyal ve medeni kriter baz alınmaksızın, yap-boz tahtasına dönüştürülmek suretiyle şekil verilen çevre ülkelerin palavra-kentlerinde yıkılan yalnızca maddi-tarihi yapılar, zarar gören sadece doğa, bozulan kentsel harmoni, şehir planı ve bir bütün olarak estetik değerler değil aynı zamanda insanın moral-duygusal bütünlüğünün; bireylerin, hanelerin ve hayat birimlerinin kolektif belleklerinin ortadan kaldırılmasıdır. 

SİVİL ŞEHİR KÜLTÜR BİRİKİMİ VE MİRASININ ANA AYAKLARI 

Herhangi bir yerleşim biriminde belli bir tarihsel süreçte gelişim kaydeden sivil kent kültürü, ve onun birikim ve mirasının dayandığı üç ana ayak bulunur. Birincisi: Var olan maddi yapılar (konut-kamu-idari binaları, heykel-anıtlar ve kamusal alanlar). İkincisi: Tek tek hanelerin içerisinde yaşayanların kuşaklar boyunca biriktirdikleri, muhafaza ettikleri demirbaş eşyalarla, kişisel varlıklarının belli kısmının zaman içinde antika değeri kazanmasıyla ortaya çıkan tekil ve tikel sivil akümülasyon. Üçüncüsü: Dışarıdan ve içerden doğru etkileşime geçen maddesel-tarihi mirasın insan öğesi ile birleşmesi neticesinde filizlenen ve ilerleyen organik-kentsel münasebetlerin, geleneklerin, alışkanlıkların, ritüellerin, normların teşekkül ettirdiği genel-ortak sivil kent kültürü, bilinci ve uygarlığı. İşte çağın kapitalist inşaat ve yapılaşma terörizminin dolaylı hedef tahtasında açıktır ki bu ayakların hepsi birden bulunmaktadır.  

TARİHİ, ESKİ YAPILARLA YİTİP GİDEN SİVİL TARİH 

Yazının bu aşamasında çok somut ve yakın bir örnek üzerinden gidelim. İnşaat-yapılaşma terörizminin ilk elden tehdit ettiği ülkelerin başında gelen Türkiye’de, son 60-70 yıl boyunca neredeyse her jenerasyonda bir şehirlerin yapıtaşı bina stoku hemen hemen olduğu gibi yıkılarak, yerleşim birimleri “yeni nesil” yapılar ile donatılmıştır. Doğaldır ki bu rantsal dönüşüm süreçlerinde eski kent çekirdeklerinin sivil mimari kimliklerini meydana getiren tarihi ve estetik görünümlü binalar, en iyimser bir tahminle % 80 ile 90 arası bir oranda tarihe karıştılar. Dahası en az bunun kadar mühim olan ve telafisi olmayan bir diğer kütlesel kayıp ise; söz konusu meskenlerde asırlarca yaşayagelen yerleşik sakinlerin antika değeri taşıyan ailevi mallarının; yıllanmış yazılı ve görsel külliyatın da azımsanmayacak bir nispetinin bu kitlesel yağma yıllarında heba olması, korunamayıp gelecek nesillere aktarılamamış olmasıdır 

BİREYSEL, AİLEVİ VE KOLEKTİF HAFIZANIN KAYBOLMASI

İnşaat ve yapılaşma terörizminin yarattığı en muazzam dolaylı tahribatların bir diğeri de; maddi dışsal kalıtı, eskiyi, tarihsel olanı son sürat yok ederken, toplam sivil kültür birikimi ve mirasın tek tek evlerdeki yansımaları heba olur, zamana karşı tutunamazken; birer birer şehirlerde, semtlerde, mahallelerde; apartmanlarda ve daire şeklindeki konutlarda cisimleşen ve oraların somut varlıkları ile anlam kazanan ferdi, tikel ve toplu belleğin ve de insan ilişkilerinin de bunlara paralel olarak yavaş yavaş zayıflayıp, sönümlenip ortadan kalkmasıdır. Kısacası silinen her türden tarihi-maddi yapı beraberinde, onlarda ve onlarla varlığını sürdürenlerin hatıralarını ve yaşanmışlıkları da önemli ölçüde; 3. dünyanın anamalcı kapitalist barbarlığının bütün bir kentsel değerlere yönelik tecavüzünün kara deliğine sürüklemektedir. 

ÖNCEKİ HABER

Ahparig Hrant’a

SONRAKİ HABER

64 karede huzur arayan efsane: Bobby Fischer

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa